Sözlerimden Bir Demet Devam Ediyor

Bakan
gözlerin çoğunda eksik bir şey var göremediği için, insanlığı diken sanarak
dikenleri alıp hem kendi hem de diğer insanların gönül’e ördüğünden dolayı
idrak edemediği içindir çırpınması, yalana gerek yok göremedim demesi yeterlidir!
Bir çay
demle sen koksun, uzun zamandır yanımda yoksun, haydi gel de gönlüm neşene
doysun.
Gerçek olan adaleti bilmeyenler, yalanlarıyla son viraj olan ölüme, yani sondan önceki
viraja girerken hayatın içindeki gerçeği ve söylemiş olduğu her şeyin yalan
olduğu hakikatiyle yüzleşerek şoku yaşayacak Şok! Şok! Şok! Artık geriye
dönüşte yok…
Bir
roman bir şiir olup gönüllere yazılacağımıza, saklanarak kaçmanın yaşamanın ne
gereği var?
Bir
ömür boyu kış uykusuna yatmaya ne gerek var? Gülücüklerimizle uyanmak gönülleri
güldürerek gülmek var iken, neden hala kış uykusuna uyanmamak üzere yatıyoruz?
Eze eze
öğrenemeyeceğiz hiç bir şeyi! Birbirimizi severek gülmeyi öğreneceğiz, ezerek
yok ederek bir şey öğrenilmez, kaybedilir ancak!
İnciterek
kırarak bir kazanç sağlayamayız, ancak kırarak kuruturuz, ellerimizde kuru
odundan dal parçasından başka bir şey geçmez, kuru dal ve odunda ancak yakılır,
vesselam.
Sanki
mutsuzluk savaşındaki piyonlarız, mutsuzluğu yıkan mutluluğu getiren
şampiyonlar olabiliriz, bizi piyon gibi kullananları yıkarak izin vermeyerek…
Her
şeyin bir izi kalır yeryüzünde, rüzgârla yağan karla gelen sel ile silinse de,
aşkın dudaklarda bıraktığı tat silinmez, bir ömür boyu dudakta gönülde kalır.
Hasret gönülde derin yaralar açsa da bu tadın güzelliğiyle hasrette sabırla
çekilir.
İnsanlar
gerçekten birbirini sevmiş olsaydı ne Mecnun çölde Leyla’sını arardı ne Ferhat
Şirin için dağları delerken eli boş kalmaz birbirlerine kavuşurlardı! Gerisini
de ilerisini de anlatmaya gerek yok…
Ne çölde
kalan Mecnunu Leyla’sı için feryadı duyuldu, ne Şirin için dağları delen
Ferhat’ın ne kazmanın vuruşuyla feryat eden dağların Şirin şirin diyerek,
bağrının yarılması feryadı duyuldu. Eğer Mecnunun çöldeki feryadı perişanlığı
ve Ferhat’ın ve dağların delinirken feryadını duysalardı Mecnun gibi kurur,
dağlar gibi parça parça parçalanırlardı. İnsan bu böyle duygusuz ve hissiz
körlenmiş olunca her türlü zulmü kendinden başkasına, reva görüyor!
Yalan, dilde
çıkınca, akıldaki hakikati yanlış şekillendiren bir kafa karışıklığı fikir
bulantısı ve görme hissetme kaybına neden olacak bir hitabet, doğruyu yanlış
yapan bir söylem şeklidir
Mehmet
Aluç