Si̇ze çarpandan özür di̇leyi̇n
SİZE
ÇARPANDAN ÖZÜR DİLEYİN
Otomobil köprüyü geçti. Köprünün
bitişindeki döner kavşakta, kırmızı ışıkta durdu. Arka koltukta, şoförün
arkasında oturan kadın, kapıya sırtını vermiş, yüzünü otomobilin ön koltuğunda
oturan kadına dönmüş bir durumda, cep telefonuyla konuşuyordu. Otomobilin
içindeki üç kişi, yeşil ışığın yanmasını bekliyorlardı.
Akşam oturmasından dönüyorlardı.
Akşam ezanından sonra, bir arkadaşlarının evinde toplanıp, sohbet etmişlerdi.
Ev sahipliğini yapan arkadaşlarının yaptığı, pastaları börekleri yemişler,
çaylarını içmişlerdi. Hafta sonu olsa da, geç vakitlere kadar oturmak yerine,
saat 24.00’ten önce herkes evine varmak niyetiyle, misafirlikten ayrılmışlardı.
Kavşakta, kırmızı ışıkta bekleyen,
kendilerinin otomobilinden başka bir araç yoktu. Kural kuraldır, her şartta
uymak gerekir aslında. Doğru olanda budur. Kurallar uyulduğunda anlam kazanır.
Bizde herkesin dilinde bir söz vardır. Çok kişi bu sözü, bir meziyetmiş gibi
kullanır.
“Yasaklar çiğnenmek içindir.”
Sakız çiğner gibi çiğneriz, uyulması
gereken kuralları. Birde yaptığımızdan övünç duyarız, utanmamız gerekirken.
Kurallara uyan otomobil,
beklemekteydi kırmızı ışıkta.
Trafik lambasını gözlemekteydi adam.
Eşi de gözünü gezdirmekteydi, kocasının baktığı yerde. Arka koltuktaki kadın, telefonda
konuşmaktaydı. Kırmızı ışıkta, yeşili beklemekteydi üç kişi. Birdenbire, büyük
bir gürültü duyuldu. Duran otomobil, döner kavşağın ortasındaki göbeğe doğru
hareket etti. Otomobilin önü, banket taşlarına çarpınca yan gelip durabildi.
Şoför direksiyonu, sıkı tutmanın avantajıyla, sıyrık bile almadan kurtardı
kendisini. Önde oturan kadının, sağ kolu ve bacağı şiddetli çarpmanın etkisiyle
zedelenmişti. Arkada, tam şoförün arkasında oturan kadın, göğsünü ön koltuğa
çarpınca, nefes alamaz bir duruma gelmişti. Elinde tuttuğu telefon, fırlayıp
gitmişti, camdan dışarı. Otomobilin arkası, bagaj kısmı akordeon gibi iç içe
geçip yok olmuştu. Arkada oturan kadın, sağ tarafta olsaydı, arka koltukla ön
koltuk arasında sıkışıp ölebilirdi. Şanslıydı, otomobilin sol tarafında ezilme
olmamış, koltuklar birbirine yapışmadığı için, kadının bedeninde fazla bir
hasar oluşmamıştı.
Şoför indi otomobilden, başlarına
gelen olayın kahramanı arkalarındaydı. Bir kamyonet, kırmızı ışıkta dururken,
arkadan çarpmıştı. Kurallara uymanın ödülüydü, bu çarpma olayı. Otomobilin arka
kapıları açılmıyordu. Bütün camları patlamıştı otomobilin. Çevreden toplananlar,
hemen çıkardılar kadınları. Hızlıydı ambulanslar, anında geldiler kaza yerine.
Karı kocayı devlet hastanesine götürürken bir ambulans, arkadaki kadınla
kamyonetin şoförünü, araştırma hastanesine götürdü, diğer ambulans.
Güzel geçen bir akşamın sonunda,
insanın başına gelen şu duruma bakın. Kırmızı ışıkta duruyorsunuz. Arkadan
gelen birisi, sizin güzel bir gününüzü, hayatınızı talan ediyor. Ölümlere gidip
geliyorsunuz. Beklenmedik bir durumla karşılaşıp, sağlığınızla ilgili birçok
sorunun içine girerken, sizi tanıyan herkes nasibini alıyor, bu kötü durumdan.
Üzülüyorsunuz. Üzüntünüz belirli bir zamandan sonra, netleşen olaylar
karşısında nefrete dönüşüyor.
Sizin, tanıdıklarınızın
otomobilinize çarpan kişinin tavırlarını görünce, “acımak yerine boğmak”
geliyor içinizden.
Yaşı yirmiyi bulmamış bir genç, içebildiği
kadar içmiş. 250 profil sınırını geçmiş içmekte. İçmiş içmiş, birde direksiyona
geçmiş. İçkinin etkisiyle, efeleşmiş iyice. Çıkmış trafiğe, kırmızı ışıkta
duran otomobile arkadan çarpmış. Çarptığını bile bilmiyor. Acil serviste, horul
horul uyuyor. Birkaç saat sonra uyandığında, polislere, hemşirelere bağırıyor. “Beni
niye buraya getirdiniz” diye. Hemşirelere, çevredekilere hakaret
ediyor. Polislere “bana bağıramazsınız, sizi dava edeceğim” diyecek kadarda
terbiyesiz. Arkadan çarptığı otomobildeki kişilerin hayatını tehlikeye attığının
bile bilincinde değil.
Polis, acil serviste tedavisi devam eden
yaralılardan ifade alıyor. İfade almak, “tedaviden daha önemliymiş” gibi bir
anlam çıkıyor ortaya. Ölen yoksa arkadan çarpan aklını tatile göndermiş sarhoşu,
gönderiyorlar evine. Yaralılar, hastanede acılarıyla baş başa kalıyorlar, eğer
sakat filan kalırlarsa, bu sakatlıklarda bu işin ikramiyesi.
*
Acil serviste, sarhoşluğun etkisiyle
şahin olan ehliyetsiz zibidi, sabah ayıldığında “eşeklik bende abi! Bir hata
ettim. Kem küm! Falan filan! Şu bu!...” gibi sözlerle vicdanları
yumuşatmaya çalışıyor.
Kardeşim, sen içmesen, trafiğe adam
gibi çıksan olmaz mı?
Sen sabah ayıldın. Aracına çarptığın
insanlar acılar içinde kıvranıyorlar. Daha kaç gün acı çekecekler, belli değil.
Sen, eşekliği kabul etsen ne yazar?
*
Adam kırmızı ışıkta durdu diye,
otomobili hurdaya döndü. Tamiri mümkün değil. Otomobilin içindeki kişilerin
sağlıkları berbat oldu. Günlük ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük
çekiyorlar. İşlerinden oldular, ekonomik kayıpları var. Mağdur oldular, “kırmızı
ışıkta durup kurallara uyanlar.”
Şunu anladım. Bir sarhoşun çarptığı
araçtan, sağ çıkmayın kardeşim. Derdiniz arttıkça artar. Size çarpanı içeri
bile almıyorlar. Sarhoş sürücünün içeri tıkılması için, ölmeniz gerekiyor.
“Baklava çalan çocuklara ceza var.” bu memlekette. Trafikte sarhoş araç
kullananın ehliyetini alırlar, ehliyetsiz araç kullanır adam. Yakalanırsa, para
cezası verirler. “Paran kadar konuş olur” her şey. Adam, ceza filan almaz.
Lafı çok uzattım kardeşim!
Evinizi giren hırsıza kızmayın.
Davacı olmayın. Hırsız girerse evinize, para pulunuz, ziynetiniz yoksa
hırsızdan “özür dileyin.”
Trafikte, kurallara uyup ta,
kuralsız sarhoşun birisi size çarparda, yaralı filan kalırsanız, size çarpana
“kusura bakmayın çarptığınız yerde yanlışlıkla bulundum, özür dilerim. Affedin
beni…” gibi laflar ederek, ikna etmeye çalışın.
Yoksa arkadaşlarınıza gidip, börek
çörek yiyemezsiniz.
Yoksa bütün cezayı çeken siz
olursunuz.
Bu devirde, “dürüst kurallara uyan bir
vatandaş olmak” çok zor.
Avrupa kriterleri böyle emrediyo…
Uyun emirlere!
Şuayip ODABAŞI