“Silah ve çocuk.”
Oldum olası bu iki kelimeyi birbirine hiç yaklaştırmadım. Yan yana gelmelerinden bile bir tedirginlik duydum.
Silah, hep ölümü çağrıştırır bana.
Çocuksa, yaşamanın ana kaynağıdır benim için.
Çocukların uzak tutulması gerekli olan tek araç, “silahtır” bence.
Dün bir silahla, umulmadık bir anda çocuklar ölmekteydi. Bugünde ölmekte çocuklar. Oyuncak gibi kullanılan silahlardan çıkan kurşunlarla ölmekte çocuklar.
Feryat figan yıkılırken ortalık, nedense hiç ders almaz insanlar.
Değişen hiçbir şey yok.
“Uzak tutun be kardeşim şu silahları çocuklardan” diye bağırsam, ağzımın ortasına yumruk çakacak çok insan var toplumda.
*
Ülkemizde, çok zengin bir aile çocuklarını kaybetmişti bir kurşunla. Çocuğunu kaybeden Nazire DEDEMAN, 1993 yılında “Umut Vakfı’nı” kurmuştu. Ölen oğlu adına kurduğu vakıf çalışmalarıyla “bireysel silahlanmaya ve şiddete” dur demeyi hedeflemişti. Hâlâ daha mücadele ediyor, Nazire DEDEMAN.
Derler ki, Dünya’da en büyük acı “evlat” acısıdır.
Bu mücadeleye katılmamak mümkün mü?
*
Bazı evlerin büyük odalarında yada salonlarında, duvarda asılı bir tüfek bulunur. Tüfeğin üstünde de fişeklerin takıldığı bir fişeklik. Herkesin elini dokunabileceği uzaklıkta bir ölüm makinesi. Çocuklar merak edip ellerine aldıklarında, istemeden yaşanıyor felaketler.
Eline bir tüfeği almanın acemi heyecanıyla, ormana giden çocuklar en büyük korkuları yaşayabiliyor.
Yanlışlıkla arkadaşını vuruyor.
Bir çitten atlarken, baston gibi tuttuğu tüfekle kendini öldürebiliyor.
Evin çatısına çıkarken, dipçiği sert vurup kendi sonunu hazırlayabiliyor.
Arkadaşına babasının tabancasını gösterirken ya kendisini ya da arkadaşını vurabiliyor.
Kontrolsüz yaptığı atışla arkadaşını tavşan gibi avlayabiliyor.
Bakın çevrenize, bunlara benzer birçok felaketi hatırlayacaksınız.
*
Evinizde silah bulundurmak zorundaysanız, odanın duvarına aksesuar gibi asmayınız.
Her çeşit silahı ve silahın mermilerini fişeklerini ayrı ayrı yerlere kilitleyip emniyet altına alınız.
Bazıları yine bana, “ukalalık etme. Sana mı kaldı bize ders vermek, senden mi öğreneceğiz, silahımızı saklamayı…” diyebilir.
Ben aklıma geleni söyleyeyim de, siz ne yaparsanız yapın.
*
Ben silahları ret etmişim. Askerliğimi yaptıktan sonra, bir daha elime silah almadım.
Bakmak için bile elime almam. Ava gitmem. Evimde bile bulundurmam. Silahla işim olmaz benim. Kısacası, yapay cesarete ihtiyacım yok benim. Belindekine silaha değil, yüreğindeki insanlığa inanmalı insan.
Günümüzde artık, ”avlanmanın felsefesi” bile ortadan kalkmıştır. Eskiden insanlar beslenmek için avlanırlarmış. Şimdi beslenmeyle ilgili bir sorun var mı? Yok.
Bırakın silahları kardeşim.
Kuşları özgür bırakın.
Tilkilere, çakallara başka canlılara dokunmayın.
Öldüre öldüre, ne keklik kaldı nede tavşan. Baykuşları bile vuruyor, öldürme hevesinde olanlar. Bırakın gökyüzünü şenlendirsin, doğanlar, şahinler, kartallar…
Bakın çevrenize, dünden bu güne neler bıraktık?
Tükeniyoruz.
Tüketmek içinde, icat ettiğimiz silahların esiri olmuşuz.
Her canlıyı tüketiyoruz. Tükenmede, insanlarla hayvanların sayısı belki de eşittir.
*
Acılar var, dünden bu güne kalan.
Sürekli içimizi acıtan.
Karne tatilinde, evden aldığı tüfekle arkadaşını öldüren çocuğun hikâyesi daha yeni.
Duvarda asılı tüfeği eline alıp, ”dan dan” diye söylenerek, küçük kardeşini öldüren çocuğun hikâyesi hep yeni.
Hiç eskimiyor, küçücük çocukların ölmesi.
Hiç unutulmuyor, onsekizlik bir delikanlının yanlışlıkla ölmesi.
“Çocuklardan silahları uzak tutun” diyenlerin saçları ağardı, belleri büküldü. Gözyaşları dinmedi, öldürmeler de, ölümler de bitmedi.
“Silahla değil, fikirle savaşalım” başlıklı bir yazı okudum. Düştüm bu sözlerin peşine.
Son on yılda silahlı öldürme ve şiddet oranı %85’leri geçmiş. Fikirlerin önünde, cirit atıyor silahlar.
Silahlar, şakaya gelmiyor. Silahlar, yaşama hakkı tanımıyor kimseye.
Silahları insanlar icat etti. Her silahın tetiğinde bir parmak var, her parmakta bir insana ait.
Suçladığımız her silahın ardında, bir insan var nedense. Güvercinlere ateş eden çok insan gördüm, siz insanlara ateş eden bir güvercin gördünüz mü?
Gelin, çocuklarımıza oyuncak olsa da bir silah almayalım. Öldürmeye dayalı oyunlara teşvik etmeyelim. Şakadan da olsa, elini silah gibi yapan çocuğumuzun ettiği atışla, vurulma numarası bile yapmayalım. Ölmek, şakaya bile gelmez. Ölmenin oyunu hiç olmaz.
*
Bireysel olarak silahlanma yarışındayız.
Ülkeler silahlanma yarışında.
Silahlanıyorsa Dünya “bir korku imparatorluğu” var demektir. Bir de korkudan faydalananlar, cebini dolduranlar.
Bireysel hatalardan ölen çocuklar…
Hastalıktan ölen çocuklar…
Alın size acı gerçekler;
Ülkemizde, 2002 yılında silahlanmaya ve faize harcanan parayla, her aileye 3 bin dolar verilebilirmiş.
Bir aylık silahlanma parasıyla, aç insan sayısı sıfıra inebilirmiş.
Silaha harcanan paranın% 1’iyle bütün çocuk hastalıkları ortadan kaldırılabilirmiş.

Gerek yok.
Bizler kontrolsüz silahlarla, kendi çocuklarımızı öldürüp sonra da feryat ediyoruz ya.
Önemli değil.
Evlerimizin duvarlarında süs gibi asılıdır hep ölüm makineleri…
“Çocuk ve silah.”
Yakışmasa da birbirine, bu toplum ders almadan yakıştırıp yapıştırıyor.
Çocuğun karnesi, yerlerde kalıyor.
Toplumun karnesi, hepten kayıp.
Önemli Not: Çocuklarınıza oyuncak olsa da silah almayın. Çocuklarınıza hediye olarak kitap satın alın.


Şuayip ODABAŞI
6.12.2013 tarihinde yazılmıştır


2013 yılından bu yana kontrolsüz silahlarla kaza neticesi çok çocuk ölmüştür. Savaşlarda ölen çocuklar hariç.