Oysaki Ben Bir Gelişin Gidişine
Mahkûm İken…

Zamanı hapis etmişiz bir fanus içine,
ters çevirerek damla damla damlayarak bitirmenin hevesiyle yaşarken, hapis olan
biziz zamanın gölgesinde, kendi elimizle kazdığımız mezarın köşesinde ölümü
beklediğimizden habersiz, kendi kendimizi yaralarken kendimi buluyorum!
Oysaki ben bir gelişin gidişine
mahkûm iken, burada kalıcıymışım gibi düşünmenin sancısıyla kavrulurken, yüreğimdeki
benliğin ateşini söndürecek ilahi emrin kaderin hükmüyle söndürmeye aday iken
kaçıyorum, anlamak istemiyorum adeta dercesine içimdeki karmaşık sonu olmayan
hezeyanla dolu düşlerimi yolda bırakamıyorum. Her yanım benlik duygusuyla
kaplanmışken, bundan kurtulmam mümkün değil! Hangi kalıba döksem benliği kabın şeklini
alırken kabı deforme ederek parçalıyor adeta, buna bu içim nasıl dayanıyor,
daha ne kadar dayanabilir, dayanabilirim bilemiyorum!
İçimdeki biriken kelimeleri bir araya
getirerek bir hecelik anlaşılır söz yapamamanın unutkanlığıyla karalıyorum
gönül defterimi sayfa sayfa. Aşkla doldurmam yazmam gerekirdi. Aşk dolu bir
bakışla tutkulu bir sarılmayla yazdıklarımla bir karakaşlı kar gözlü güzele
okurken sarılmak için yazmalıydım, yazdım desem de ona okuyamadım! Okumak bildiğiniz
roman okumaya benzemiyor, cesaret lazım mangal gibi yürek gerekiyor. Bakışlarını
anlamak gerekiyor, gerekiyor da gerekiyor bu ürpertiyi acaba ürpertisi ve
devamı olan “anlamaz mı, anlar mı beni” hançerini, sineme bir defa saplamam
gerekirken, kanatıp kanatmadığını görmek için, cesaret edemedim. Cesaret
edemedim de başka bir paslı hançeri, keşke okusaydım sevdiğimin yüzüne aşkla
dolu sözleri dediğim pişmanlığımı, her gün yüreğime saplayarak kanatıyorum!
Koparılırken solmuş bir gül gibi soldum
kaldım, sevdiğimi de soldurttum kendi ellerimle, ne acı ne anlatılması zor
kelimeler heceler! Bu pişmanlığımı yaşamanın sancısı, cesaretten daha fazla acı
veriyor, lakin o gün o anda fark edemedim anlayamadım, nerden bilebilirdim ki?
Belki yarın okurum söylerim derken parçalanarak dağıldım! Arnavut kaldırımının
taşları gibi bir arada değil, parça parça her bir parçam her çölde dağınık
kaldı, artık toplamakta mümkün değil, başka bir bahara ahrete kaldı, tabi bu
cesaretsizliğimin hesabını Rabbime ve sevdiğime verebilir isem!
Mehmet Aluç
