Card image cap
Öğretmeni̇m canim beni̇m!

ÖĞRETMENİM CANIM BENİM!


“Öğretmenler 15 saat çalışıyor. Memurlar 49 saat! Haksızlık değil mi?” diyen başbakanımız vardı bir zamanlar. Şimdi cumhurbaşkanımız.
Eğitimin, öğretmenlerin özlük haklarının paramparça edildiği, ekonomik olarak imamlardan bile geride maaş alan eğitim çalışanlarının olduğu, asil öğretmen atamalarının yeterli olmadığı, vekaleten öğretmenlik görevlendirmelerinin zirve yaptığı, okullara mescid açıldığı, anaokullarına bile imam atamak isteyenlerin cirit attığı, mantar biter gibi İmam Hatip okullarının açıldığı, matematik ve Fen derslerinin bitirildiği, dua ile fasulye yetiştirildiği, kıbleyi gösteren seccadelerin ödül aldığı bir yüzyılda yaşıyoruz.
Kutsal meslek olarak anlatılan öğretmenliğin, “bir harf için kırk yıl köle olma hesaplarının yapıldığı” bir meslek olarak laf salatalarına kurban edildiği bir devirde yaşıyoruz.
Türkiye Yüzyılı” adı verilen gelecek yüzyıl içinde, o günleri yaşayacak bu günün çocuklarını neyin beklediğini kestirmek mümkün değil.
Aşağıdaki yazıyı on bir yıl önce yazmıştım. Birçok kişi yazımı paylaşırken kendisi yazmış gibi altına imzasını attı.
Kısacası, bizim yakada bir değişiklik yok, dünyada çok!
Red Kit aynı Red kit değil! Dalton Kardeşler her yerdeler! Hidayete erdiler!
**
DEVLETİ SÖMÜREN ÖĞRETMENLER


Ben Şuayip ODABAŞI.
Tam on yıl Batman’da çalıştım.
Hiç pişman değilim.
Öldürülmüş arkadaşlarımı gördüm.
Korkudan çıldırmış öğretmen eşlerini gördüm.
Yarasalarla, akreplerle odamı paylaştım.
Açlığımı bastırmaya çalıştım, yenebilecek her şeyle.
Lastik pabuçla tükettiğim yolların sonunda, ayakkabılarımı değiştirdiğimi kimseye fark ettirmedim.
Kapımın önündeki ayakkabılarımın içine bırakılan tehdit yazılarını, kendimden başka kimseye okutmadım.
Her sabah bütün çocukları kendi çocuklarımla bir gördüm, sınıfın içinde.
Sınıfı ısıtmak için çocuklarla birlikte, otomobil lastiği yuvarladım.
Kar suyu dolu ayakkabısıyla, sınıfın kapısına dayanan çocuğun gözlerindeki yalvarmayı bir ben gördüm.
Ben eskittim, bütün mendillerimi çocukların yüzünde.
Eski çoraplarımı yeniden yeni yaptım minik ayaklarda.
Dilencisi oldum okulumun, çocuklara giysi sağlamak için bütün ülkemin tanıdığı birisi oldum çıktım.
Kitaplar aldım, maaşımdan taksitlerini öderken zorlandığım. Çocuklar okusun diye.
Hiç gocunmadım.
Hiç gücenmedim.
*
Gecelerimi hep diğer gecelere ekledim.
Ömrümü eskittim.
On yılımı tükettim, Siirt’te, Batman’da.
Babasınıfı (Anasınıfı) öğretmenliği yaptım.
Tam beş yıl tek başıma, 135 öğrenciyi okuttum.
Hiç okuma yazma bilmeyen öğrenci bırakmadım.
Sabah dört, öğleden sonra dört saat ders yaptım. Toplam sekiz saat ders yaptım
Deftere altı saat yazdım.
Nasıl çalışıyorsun?
Bu çocuklara nasıl sahip çıkıyorsun?
Ne yiyip ne içiyorsun? Nerede yatıyorsun?
Hiç kimse sormadı.
Ödül almadım.
Takdir edilmedim.
Bir gün geç gittim diye, (okul daha açılmamış, dersler başlamamıştı) ceza bile aldım Batman’da. İlçe Milli Eğitimden bir kişi bile, “2 bin km. yolu geldin ya! Hoş geldin” demedi diyemedi.
Hiç gocunmadım.
Hiç gücenmedim.
*
Sevgi saygı gördüm halktan.
Yaşadığım yerdeki insanlardan, her gün ödül aldım.
Omzumu öpen Berivan Nine’den sevgi ödülüm var.
“Öretmenim sen hoş geldin” diyen öğrencilerimden gülücük ödülüm bakidir.
Daha ne ödüller…
Deli Halil, ödülümü gazete kâğıdına sarıp getirdi hep. Tandır ekmeğinin buğusunda buldum, mutluluğun kokusunu.
İlkokuldan ilk defa kızlara diploma verdiğimde,” Güneydoğu Rektörü” gibi gördüm kendimi vicdanımda.
Kendi ödülümü, hep kendim verdim.
Kimseye hissettirmedim.
Hiç gocunmadım.
Hiç gücenmedim.
*
Yirmi yıl köylerde çalıştım.
Adım “Köy Öğretmeni” olarak tescillendi.
Dünyaya hep, “Sevgi Penceresinden” baktım.
Cehennemde uyumak içinde hep yorganımı hazır ettim.
Bu Dünya’da üstüme hep yağmur yağdı da!
Gelir diye fermanım,” Hep boynumda urgan ile yattım.”
Serdengeçti felsefesiyle bu günlere geldim.
Hiç gocunmadım.
Hiç gücenmedim
*
Çalıştığım günlerin hesabını hiç yapmadım.
1 saat, 2 saat,10 saat,15 saat.
Geceleri de çalıştım çok kez.
Bir hesabım olmadı hiç.
Başbakan benim adıma hesaplamış.
Meğerse ben, “haftada 15 saat çalışıyormuşum”
Durdum.
Düşündüm.
Aynaya baktım.
Kalbimi yokladım.
Çok rahatım ben ya!
Bu hesabın yapılışına, söylenişine; Öğretmenliğin değersizleştirilmesine,
Çok gücendim çok!
Çok alındım çok!
Başbakanın öğretmeni de gücenmiş midir acaba?
*
Öğretmenler!
Kendinize gelin. Çok para alıyorsunuz. Yan gelip yatıyorsunuz. Maaşınızın yarısını lütfen iade ediniz.
Ya da haftada 168+2 saat çalışınız.
Kazancınızı helal ettiriniz.
Bizler; “Devleti sömüren öğretmenlermişiz” meğerse.
Gücendirmeyin başbakanımızı.
Ben; çok darıldım çok!
Barışacak diye beklemeyin.


Şuayip ODABAŞI
26.05.2012 yazıldığı tarih.