ÖĞRENEMEDİKLERİMİZİN
AĞIRLIĞI
Bir ülkeyi
parçalamak için şunları yapmak yeterliymiş.
1-
O ülkenin kurucusunu kötüle.
“M.Kemal Atatürk’e
yeteri kadar saldırıyoruz. Saldıranları kutsuyoruz.”
2-
Aile yapısını parçala.
“Aile yapımız
yeteri kadar bozulmuş. Boşanmalar alabildiğine artmakta. Çocuklar parça parça.”
3-
Eğitimini yerle bir et.
“Yetki velilerin ve
öğrencilerin eline geçmiş. Öğretmenler değersizleştirilmiş. Eğitim yazboz
tahtası olmuş.”
4-
İnsanlara din şerbeti içir.
“Memlekette bütün
siyasiler din şerbetiyle siyaset yapıyorlar. Her işin bir fetvası var.”
5-
Ortak güç olan dil birliğini bozunuz.
“Dilimiz Türkçe
yabancı dillerin etkisinde debeleniyor. İşyerlerinde hep yabancı tabelalar…
V.b.”
Daha da uzatıp, bu
yıkma projelerine yeni maddeler ekleyebiliriz.
*
Albert Camus;
"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o
ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın." Demiş.
Bu bakış
açısı da bir ülke hakkında insana bir fikir veriyor elbette. Örnek mi?
Portekiz’de
kurulduğu günden beri üç polis ölmüş. Onlarda trafik kazasında ölmüş. Vay be!
*
Birde bir
ülkenin büyüklüğü ya da gücü kurucularıyla doğru orantılı gibi geliyor bana.
Elbette ki o kurucu liderlerden sonra yönetime gelenlerinde istikrarlı
duruşları olacak. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” kibrine düşmemiş,
demokrasiyi özümsemiş liderler olacak.
Gaflet ve
dalalet içinde olmayan liderlerin başarılı olacağı bir gerçek.
Bu
nedenle, yöneticilerin tavırları, söyledikleri, kararlı duruşları çok önemli. Yöneticiler
ağzından çıkanları gayet iyi duymalı. Her sözünün tarihi bir belge olduğunu
unutmamalı
Ben bir
filmde, “Kuzey Güney Savaşlarında, Sekoya ağaçlarının kesilmemesi için bir
orman işçisini dinleyen ve ateş kes ilan iden Abraham Lincoln’un tavrından çok
etkilenmiştim.
Bu yazımda
size, Lincoln’un oğlunun öğretmenine yazdığı mektubu paylaşmak istiyorum.
Ortadoğu
kültürü içinde debelenen günümüz siyasetçilerinin bu mektuptan etkilenip, “siz
benim kim olduğumu biliyor musunuz?” anlayışından uzaklaşacaklarını
zannetmiyorum.
ABRAHAM LİNCOLN’UN
OĞLUNUN ÖĞRETMENİNE YAZDIĞI MEKTUP
Öğrenmesi gerekli
biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını. Fakat şunu da
öğret ona: ”Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil
politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır.”
Her düşmana karşı bir dost olduğunu
da öğret ona. Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan
bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.
Kaybetmeyi
öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara
yönelt onu. Eğer yapabilirsen sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak
erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.
Eğer yapabilirsen,
ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin
yüzü önündeki arıların ve yemyeşil
yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği sessiz
zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın, hilekârlıktan daha onurlu
olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes
ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.
Nazik insanlara karşı
nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
Herkes birbirine
takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış
oğluma.
Tüm
insanları dinlemesini öğret ona fakat tüm dinlediklerini gerçeğin
eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir
utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına
inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
Ona kuvvetini ve
beynini en yüksek fiyatı verene satmasını fakat hiçbir
zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uluyan bir insan
kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer
kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik
dikilip savaşmasını öğret.
Ona nazik davran ama
kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak
kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak
kadar sabrı olsun. Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç
taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu, büyük bir
taleptir. Ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi, küçük
bir insan, Oğlum.”
*
Ben öğrendiklerimizi
değil, öğrenemediklerimizi düşünüyorum.
Ne dersiniz?
Şuayip ODABAŞI