Mülteci̇ler veya siğinmacilar
MÜLTECİLER VEYA SIĞINMACILAR
Şimdi bu
Suriyelilerin statüsü nedir?
Memleketlerindeki
savaştan, zulümden kaçan bir insan topluluğu mu?
Yoksa
memleketlerindeki baskıcı yönetimden bıkmış olan insanlar mı?
Yoksa yeni
maceralara atılan tipik insanlar mı?
Kim bu
Suriyeliler?
Yoksa bu
insanlar; Özal dönemindeki gibi Diyarbakır’ da sokaklarda sergi açıp ticaret
yapan, yattıkları yerleri talan eden, mutfakları tuvalet yapan peşmergelerin
bir kopyası mı?
Peşmergelerde
Irak’a gidip geliyorlardı. Ticaret malı getirip, kaldırım üstlerinde
satıyorlardı. Irak’ta onlara düşmanlık eden kimseler yoktu. Bizim ülkemize
gelip baş belası olmuşlardı.
Şu anda
Suriyelilerde ülkemizde, sosyal ve kültürel yozlaşmayı körükleyen, birer baş
belası durumundalar.
Suriyelilerde
bayramlarda Suriye’ye gidiyorlar. Sonra tekrar bizim ülkemize gelip köpek gibi
çoğalıyorlar. Hatay
Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş: “Hatay’da büyük bir hastanede 28
doğumdan 26’sı Suriyeli. Türkler azınlığa düşecek.” Demiş. Suriyelilerin işgal
ettikleri her yerde, durum aynı değil mi?
Televizyonlarda çok kızdırılan ve bağırmak zorunda kalan
Ersan ŞEN şöyle demiş.
“Göç modern savaştır. Bir dönemin topla tüfekle yapılan
savaşları artık demografik* yapı değişiklikleriyle, göçlerle yapılıyor. Büyük Ortadoğu
Projesi budur.”
Bu
Suriyeliler, ne mülteci nede sığınmacılar. Halkın içinde yaşıyorlar. Market
lokanta gibi ticarethaneler açıp işletiyorlar. Yolun ortasına sandalye koyup
oturarak, bu ülke insanına posta koyuyorlar. “Erkek olan varsa gelip beni buradan
kaldırsın!” diyerek, terbiyesizlik bile edebiliyorlar. Satırla insanlara
saldıranlarda var. Daha neler!
“Mülteci
dediğin, 10 bin bilemediniz 50 bin olur. Onlarda geçici statüyle şartları
iyileşince kendi ülkelerine gönderilir. Gayrı resmi 13 milyon mültecinin olduğu
bir ülkede mülteci değil, üstü örtül bir istila vardır. Bu durum ileride
ülkemizin başını çok fena ağrıtacaktır.” Diye yapılmış bir tespitte var.
Bunlar ne
mülteci ne de sığınmacı! Bunlar tamamen işgalci.
Bunlar AKP
hükümeti tarafından beslenen kimlik verilen oy potansiyeli olarak kullanılan
işgalciler. Bu insanların statüsü ve yaşam şekilleri, mülteci yasalarına hiçte
uygun değil. Bizim ülkemizin insanlarına yazık ediliyor.
Mazlum bir
halleri acınacak bir tarafları yoktur.
Mülteci
sığınmacı dediğin, Uluslararası yasalarla kapalı alanlarda tutulur. İnsani
ihtiyaçları karşılanır. Günü gelince ülkesinin şartları düzelince, memleketine
gönderilir. Bunlar öyle değil ki!
Evlerimize
girdiler. Yemeğimizi yediler. Bulaşık suyunu da çorba diye bize bıraktılar.
Hükümet
tarafından korunuyorlar. Banka kartları var. Hastanelerde öncelikli tedavi oluyorlar.
Belediyelerin yardım masalarında, hep Suriyeliler var. Ekmek kuyruklarında, bu
ülkenin gerçek sahipleri beklerken, bir tek Suriyeli göremezsiniz. Birçok iş
yerinde kuralsız yasalara uymayan bir şekilde çalıştırılıyorlar. Kayıtdışı bir
ekonominin baş aktörüdür Suriyeliler ve yerli işbirlikçileri.
Birçok
aktrol, “iş bulamıyorum” diyenlere hain deyip, “Suriyeliler buluyor. Sende bul”
deyip havlıyorlar.
“Suriyelilere
kardeşimiz, onlar Çanakkale’de savaştılar” diyen şerefsizlerde var.
Gitsinler
kardeşim! Bayramlara gidip geliyorlarsa, demek ki memleketlerindeki sorunlar
kalkmış. O zaman gitsinler. Def olup gitsinler. Türk insanının yakasından
düşsünler.
Arkadaş,
bir kısım Suriyelileri öğretmeni hemşire ya da sağlık memuru yaptık. Kendi
öğretmenimiz inşaatta çalışıyor. İşte bu, gerçekten bu ülkeye ihanettir. Yazık
değil mi bizim gençlerimize?
Bizde bir
söz vardır.
Misafir; 1.
gün baş tacı. 2.gün soğandan acı. 3. gün dayak harcı.
Adamlar
evlerimizi işgal ettiler. Biz ev sahipleri çadıra çıktık.
Suriyeliler
bizi işgal etti. Afganlılar var. İran’dan gelenler var. Afrika’dan gelenler her
yerde. Birisine adres sorsam, sokakta bir Türk vatandaşı bulamıyorum.
Hudut
kapılarını, sınırları kalbura çevirdiniz. Giren belli değil, çıkanlar belli.
Doktorlar, yazarlar, bilim adamları ve aydınlar… Liseli gençler bile bu ülkeyi
terk edecek hale gelmişler. “Önümüzü göremiyoruz” diyerek, isyan ediyorlar.
Yazık bu
ülkenin insanlarına yazık!
Sizin
siyasetinize yazık!
Sabrediyoruz.
Sabredeceğiz. Nereye kadar!?!?
Ülkemize
sahip çıkmayalım mı?
Şuayip
ODABAŞI
*Demografi: Dünya'da veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu,
dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.