Card image cap
Lakap sahi̇bi̇ omak

LAKAP SAHİBİ OLMAK

 

Lakap nedir?

“Bir kişiye ya da aileye bir özelliğinden dolayı adından ayrı olarak takılan isme lakap denir.”

Hemen belirteyim. Lakabı olmayan insanlar ya da aileler toplum içinde “silik” insanlardır. Lakabı olanların tanınmışlığı isminden daha etkili ve fazla olabilir.

Mesela bana köyde uzun süre “hoca” dediler. Benim bu lakabı almam bir olaydan sonra oldu. Çocukken keçi çobanlığı yapıyordum. Bir taşın tepesine çıkıp vakitsiz ezan okudum. Tarlada çalışanlara vakitsiz namaz kıldırdım. Esas ezan okununca meseleyi anlamış, erken namaz kılanlar. Daha sonra ezanı benim okuduğumu öğrenince adım “hoca” kaldı. Öğretmen olduktan sonra bu lakap üzerime yapıştı kaldı.

İlkokulda bütün öğretmenler, ”sakın arkadaşlarınıza lakap takmayın. Adı dışında, başka bir isimle seslenmeyin” diye öğüt verirler. Sonrada kendileri lakap takarlar. Sınıflarda lakap kavgaları olur.

Benim ilkokul öğretmenim bu kuralların dışında. Zira birçok arkadaşımın lakabı ilkokul günlerinden gelir.

Saçlarını taramayan kız öğrenci hala “saçaklı” olarak bilinir. Okulda sınıf penceresine gelip içerdekilere, “Abaaaa bak pinir!” diye bağıran arkadaşın lakabı hala “peynirci” olarak devam eder.

Öğretmenin topaç dediği çocuk büyüse de hala “topaç” olmaya devam ediyor.

Köyde yıllarca süt toplama işi yapan kişiyi, “Sütçü Memet” demeyince kimse tanımaz.

Köylerde birçok ailenin mutlaka bir lakabı vardır. “Seferoğulları” ya da “Tellioğulları” gibi.

Toplumda benimsenmiş bir söz vardır.

“Yiğit lakabıyla anılır.”

Takılan bütün lakapların bir öyküsü vardır.

Saddam Hüseyin, Kuveyt’e saldırdığında Amerika’ya kızanların birçoğu ateşli bir şekilde “Saddam’ı” savununca, birçoğunun lakabı Saddam oldu. Hala bu lakapla anılan insanlar var.

Kore’ye savaşa gidenlerin lakapları “Koreli” olarak devam ediyor.

Türk askerinin lakabı da “Mehmetçik.” Mehmet değil Mehmetçik dendi mi Türk Askeri akla gelir.

İlk defa köyüne bir Rus motosikleti getiren kişinin lakabı “Çerlenko” olarak kalmış.

İlk defa köyüne minibüs alan kişinin de adı “Ford Mehmet” olmuş.

Bizim köyde şoförlük yapan biriside, aracına lastik almayıp her gün lastik tamir edince adı “Kriko Ali” olmuş.

Yine bir şoför minibüsle hep koyun taşıyınca lakabı “kasap” olarak tescillenmiş.

Vallahi bu insanlar, mizahi olarak bu işi biliyorlar. Ben Türk insanının mizah gücüne başka bir milletin yetişeceğine inanmıyorum.

Başka köylere gidip ilginç lakaplar aramayacağım. Benim köyümdeki lakaplar bana yeter.

Küçükken “doktor olacağım” diyen okul arkadaşım doktor olamadı. Ancak “Doktor Ahmet” demeyince kimse tanımıyor.

Birde “Horoz Mehmet” var. Zavallıyı küçükken horoz koşturmuş. Düşüncede kakalamış kafasından. Adı horoz kalmış.

On yaşında gözlük takanın adı, “Gözlük Mehmet” kaldı gitti.

Şapkayı kulağının üstüne yatıran ve kulağının yamulmasını sağlayan kişide, “Yan Külak Rasim” oluyor.

Adam iktidarları hep eleştiriyor. Adı “muhalefet” kalmış.

Yaptığı her işte başarısız olmuş yapı ustası, tesisatçı ve kalorifercinin lakabı, “Çıplak Mütayit.”

İlk otomobilini alan hemen bir kasetçiye gidip, Ciguli’nin Binnaz kasetini alıp, son ses dinleyenin lakabı da “Ciguli.”

Her düğünde cemiyette iki çanak keşkek yiyen, naylon poşet içinde evine de götürenin lakabı “Keşkekçi Yusuf.”

Her gün ne bulursa içen kişinin lakabı, “Çılgın Sarhoş.”

Her konuşmasında herkese “tekem” diye hitap eden dayımın lakabı “Tekem.” Kahveci bile borçları “Tekem” diye yazıyor.

Son dönemlerde köyüne dönen birisine de, her işe saldırdığı için, oyun masalarında olay çıkardığı için “Faşinyan” diyorlar.

Çanakkale’nin İntepe yani yeni adıyla “Erenköy” lakaplarıyla ünlü bir köy diye televizyonlara çıksa da, birçok köy lakap konusunda daha ileridedir.

Türk sinemasında birçok filmde lakaplar ön plandadır. Bilhassa “Hababam Sınıfı” ile “Kemal Sunal’ın oynadığı filmlerde lakaplar zirve yapmıştır.

İnek Şaban, Sakar Şakir, Gardırop Fuat, Bombacı, Urfalı Abdi, Dokuz Kocalı Hürmüz… Unutulur mu?

Lakap takılmış kadınlarda az değil. Allı Zeynep, Süslü Pakize, Fosforlu Cevriye, Erkek Fatma, Pasaklı Cemile,  Yalnız Efe…

Ben size bir şey söyleyeyim.

Adınızla bu Dünyada kalamazsınız. Yiğit namıyla anılırmış derler ya! Mutlaka bir lakabınız olsun. İyi bir lakap olması elbette iyidir. Lakap sizi yaşatır.

Lakabınız yoksa unutulur gidersiniz.

Ne olursa olsun iyi ya da kötü bir lakabınız olsun. Adınız herkesin dilinde kalır.

Bir abi tanıdım. Lakabı “Tilki Necati” Dedim ki, “bu lakabı nasıl aldın?” Dedi ki;

“Ben şoförlük yaptım yıllarca. Hep beni aldattılar. Bana kurnazlık ettiler. Baktım hep aldatılan benim. Dedim, Necati bırak bu koyunluğu tilki ol. Kurnazlık yapmaya başladım. Kimse beni aldatamadı. Adım Tilki Necati kaldı. Ben bu lakabı boşuna almadım. Şimdi beni kimse aldatamaz. Benim yüzüme, Tilki Necati nasılsın? Diye soranlar oluyor. Bende,” Çakallardan iyiyim” diyorum.

Bizim Yenice’de Elektrikçi H. İbrahim var. Her gün içer. Lakabı sarhoş. Ancak bir lakabı da doktor. Ayık olduğu zaman otomobillerde, elektrik arızalarını çözmekte tam usta. Çok arızayı bu çözdüğü için insanlar, “doktor” demişler. Bir gün trafik polisi durdurmuş bindiği aracı. “Aracın arkasında doktor var” demişler. Trafik polisi de saygıdan doktora merhaba demek istemiş. Pencereden bakmış. Sarhoş pasaklı bir adam. Doktor aramış. “Ben doktorum, elektrik doktoru demiş” usta.

Birçok insanın lakabını almasıyla ilgili bir öyküsü mutlaka vardır.

Yeryüzünde Dünyaya hükmeden birçok devlet adamının, siyasetçinin ve büyük komutanın bile olumlu olumsuz bir lakabı vardır. İyi siyasetçinin iyi kötü olanın kötü lakabı olacak elbette.

Nikolay Çavuşesko; “Bükreş Kasabı” lakabını almış.

Mao Zedong; “Büyük dümenci”

Angela Merkel; “Teflon”

Berlusconi; “Kibirli Beceriksiz”

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy; “Çıplak İmparator”

Tarihte, “Kazıklı Voyvoda” var.

Osmanlı’da; Öküz Mehmet Paşa, Parlak Mustafa Paşa, Kaymak Mustafa Paşa, Yedi sekiz Hasan Paşa, Kuyucu Murat paşa…

Bizim ülkemizde, Cumhuriyet dönemi parti liderlerinin bile birer lakabı vardır.

İ.İnönü; ”Milli şef”

S.Demirel’le “Çoban Sülü” “Barajlar Kralı” derler.

B.Ecevit, “Karaoğlan” diye bilinir.

T.Özal, “Tonton” ya da Ali AVAZ’a göre “Şişman” “Çankaya’nın Şişmanı” ya da “Takunyacı”

N.Erbakan “Mücahit” ya da “Hoca” adını almıştır.

A.Türkeş sadece “Başbuğ” denilince bilinir.

K.Kılıçdaroğlu, “Bay Kemal” ile “ Gandi” lakaplarını taşır.

T.Karamollaoğlu, “Şeriat Dede” filan.

R.T.Erdoğan, “Reis” ya da “Uzun Adam” diye alenen ifade edilir.

En güzel lakaplar futbol takımlarının bence. Galatasaray; “Arslanlar.” Fenerbahçe, “Sarı Kanaryalar.” Beşiktaş, “Kara Kartal.” Daha niceleri. Avrupa’daki futbol takımlarının lakapları felaket bir şey. İtalya’da Juventus’un lakabı “Yaşlı Kadınlar” mesela!

 

Ancak, bazı olumsuz lakaplarda vardır ki, kara kaplı defterlere bile yazılmaz ve söylenmez.

Kısacası;

Küçükten büyüğe, ünlü ünsüz herkes bir “lakap” sahibidir. Bu lakabı bir insanın yakasına yapıştıran olumlu olumsuz yaptıklarıdır.

Olumlu lakaplara “rahmet”, olumsuz lakaplara “lanet” okurlar.

Herkes lakabına sahip çıksın. Kötü lakabından kurtulmak isteyenler, eşeğinizi Niğde’den Bor’a sürseniz de faydası yok.

Çakal Karlos’tan biliyorum.

 

Şuayip ODABAŞI