1963 yılı baharıydı,
Suvermez köyünün kızlarının güzelliği taaa uzak köylere kadar ulaşmış olmalı ki, O yılın baharında bir Cip dolusu kadın ver erkek, Suvermez köyünde bir evin kapısını çalar, Tanrı misafiriyiz diyerek eve girip otururlar,
.......Hoş geldiniz,nerden gelip nereye gidersiniz diyerek sohbete başlanır, bu arada evin yetişip gelen kızı sofada bir sitilin içinde özediği kese yoğurdunu ayran haline getirmiş,bir tepsinin içine koyduğu kupa'lara bölüştürüyordu.
..Elleri il tuttuğu tepsinin içinde on kupa dolusu soğuk ayran olduğu halde sofadan içeriye,misafirlerin oturduğu odaya giriyordu.
...Onüç, ondört yaşlarında var yoktu,İlkokulu bitirmiş, yaşıtlarına göre biraz erken gelişip,serpilmiş genç kız görünümünü almıştı.
Uzak köyden gelen misafirler,bir tanıdıkları vasıtası ile bu evin kızının güzelliğini dinlemişler,görmedikleri halde hayran kalmışlardı.
......Bu evin kızının güzelliğine hayran kalan uzak köyden gelen karı kocaydı. Oturup düşünmüşler en sonunda karar vermişlerdi bu kızı gidip görmek ve evlerine,kocasına ikinci bir eş almak üzere anlaşmışlardı.
Uzak köyden gelen karı-kocanın evlilikleri çok güzel yürüyordu,zengindiler,malları,mülkleri,arabaları,biçerdöverleri,binlerce dönüm arazileri vardı.
...Bu arazilerin çoğu kadına aitti,Kadının baba tarafından miras kalmış, sözü de evde en çok bu kadının geçerdi, ne derse kocası hiç itiraz etmezdi. Lâkin bir dertleri vardı; evlilikleri boyunca yedi evladı doğmuş,hem de sağlıklı birer evlât olarak yetiştirmişlerdi ama hepsi kız doğmuştu.
......Kocası her doğumda sevinse de için için mahzunlaşıyordu, gözlerinden okuyordu kocasının halini sanki ahhh, bir erkek evladım olsaydı,soyumuzu sürdürüp,ocağımızı tüttürseydi diyordu. Sonunda kocasını iknâ etmiş ve kendi üstüne bir kuma alacak,ondan bir erkek evlat doğurmasını bekleyecekti.
....Kocası 45 yaşını çoktan geçmişti, kendisi de ağır ağır yaklaşıyordu kocasının yaşına.
........Tepsiyle ayran getiren kıza baktı Maşaallah pek de güzelmiş diyerek sessizce süzüyordu kadın, Büyük kızından da küçüktü yaşı ama ne yapsın mecbur kalmıştı,son çareydi kuma alması.
.....Ayranlarını içtikten sonra Kadın başladı konuşmaya, Durumu kızın babasına,annesine anlattı,kızlarını kendi kızı gibi bakıp koruyacağına,elini ılıktan soğuğa vurdurmayacağına,Bir eli yağda,bir eli balda olacağını söyleyerek, kocasına yeter ki bir erkek evlât versin,tek gayemiz bu dedi, Hazırlıklı gelmişler,Cip'in arka tarafından sandıklarla lokum,kutularla bisküvi,fıstık,şeker torbalarıAnne,babaya hediyeler,Gömlekler,top top çeşitli renkte kadife kumaşlar getirilip odanın bir köşesine üst üste koydular. Gelen hediyelere bakan kızın annesi, annelik duygusu ile de olsa olmazlanır,uzak köy birbirimizi nasıl göreceğiz,kızımı özlerim diyerek sızlanır,vermek istemez.
......Bunun üzerine uzak köyden gelen kadın ağa;
Kilo bir Para bin olsun der,
Ne demek istediğini anlayamazlar, kadın ağa açıklar, Başlık olarak gidip Emirdağında kızını tartlıp kaç kilo gelirse o kadar bin lira vereceğim der.
O yıllarda çok büyük bir para, neler alınmazdı bu paralarla, hem kızın gideceği yer zengin,daha iyisini bulamayız diye düşünür kızın babası. Sonunda annesini de razı ederler Emirdağna,Bandiklerin değirmene giderler ve kantarda tartarlar, 55 kilo gelir kilosunu öğrenen Kadın ağa Suvermeze gelince kuşağından çıkardığı binliklerin içinden 55 bin lirayı kızın babasına sayar ve akşam sonu geldikleri Cip ile Suvermezin güzel kızını da alıp giderler köylerine.
......aradan bir sene geçer ve ilk çocuğu kız olur, daha sonra yine bir kız çocuğu daha olur, üçüncü evlâdı erkek doğar doğar doğmasına ama Kadın ağa da hamile kalmıştır aynı günlerde ve Kadın ağa'nın sekizinci çocuğu Erkek dünyaya gelir. Dünyalar onun olmuştur,
...Gözü hiçbir şeyi görmeyen Kadın ağa bir akşam üzeri epeyce bir para verip Kumasını,iki kızı ve oğlunu köyüne babasının evine temelli olarak gönderir.