İnci̇ taneleri̇/yilmaz erdoğan
İNCİ
TANELERİ/YILMAZ ERDOĞAN
Yılmaz
Erdoğan, kişiliği ve fikirleriyle ülkemizde sıra dışı bir tiyatro ve sinema
sanatçısıdır. Anadolu’nun en uç kısmında Hakkari’de doğmuş birisi olarak,
ülkemizin orta yerinde gündemi sallayan birisidir. Kabullenmekte zorluk
çekseniz de bu böyle.
“İnci
Taneleri” adındaki dizi filminin ilk bölümüyle ülkemizin gündemine oturdu. Koca
koca akademisyenler, gazeteciler, ahlak bekçileri, din tüccarları,
pazarlamacılar, işportacılar… Yılmaz Erdoğan’ın üstüne atladılar. Kimisi
oyunculuğunu, kimi yazdığı senaryoya kafa taktı. Kimisi de pavyon işine takıldı
kaldı.
Birdenbire
herkes Ankara’nın göbeğinde onlarca yıldan beri var olan pavyonları ve
pavyonlarda oynayan ezik hayatları dram olan, içleri ağlayan, yüzleri hep gülen
kadınları keşfettiler. Suçlusu da Yılmaz Erdoğan oldu.
80’li
yıllarda, Unkapanı’nda ki kaset furyası içinde, arabesk müziğin yanında en çok
satan kasetlerin hepsinde de isimlerinin başında, “Ankaralı” yazan şarkıcılar
türkücüler vardı. Ankaralı Turgut, “kaymak lazım” diye şarkısını okurken, hiç
kimse bu kaymak nasıl kaymak? Diye sormadı. Ankaralı Namık, Ankaralı Yasemin,
Ankaralı Ayşe, Ankaralı Abuzittin… Daha birçok Ankaralı var.
”Fidayda”
türküsüyle, bulguru kaynatanlar, Ankara ezgilerinden yüzlerce türkü ürettiler.
Gerçek türküler ezilerek üretilen yeni türkülerin içinde erotizm, argo, kargo,
saksağan kuşu, karga bile vardı. Pavyonlarda yapılan pazarlamalarıyla, gün
görmedik küfürler icat eden, acayip küfürbaz saz çalan solistlerin, sahnede
oynattıkları kadınlar ve müşteriler… Hep vardılar Ankara gecelerinde. Hepte
ezilen hor görülenler kadınlardı.
Ha
unutmadan. Ahlak bekçiliğine soyunanlar! Ülkemizde küfretme yaygınlığı kızlar
arasında zirve yapmış. Yeni küfürler icat olmuş. Kırsal kesimin insanları
birbirlerini küfrederek terapi ediyorlar. Hiç kimsenin hiçbir şeyden haberi yok
sanki.
Ne zaman ki
Yılmaz Erdoğan, bir dizi filmde var olan gerçekleri kullanıp, dizinin içinde
seyirciye servis etti. Ahlak bekçileri, çakı bulmuş gibi sevindiler. O ahlak
bekçiler, kadın oynatan Adnan Hocaya, çocuk tecavüzlerine tek laf etmediler.
Bir tek gelip bu dizideki pavyon sahnesinde oynayan kadına takıldılar. Hayret
bir şey!
Dizide
oynayan kadının elbisesi yok satıyormuş. “Senin evin yok mu dilber” şarkısını
yapan solist meşhur olmuş. Adamcağız yirmi yıldan beri, Ankara gecelerinde
gırtlak patlatırken bir şey olmamış. Bir dizide şarkı söylemesiyle, Ankara’da
gemileri yakmış gitmiş. Şimdi bir gecelik sahne almaya, yüz bin lirayı az
buluyormuş. Bir günde iki milyon tıklama alıyormuş.
Kültür
seviyesi düşük toplumlarda zirveye çıkmak, çok kolaydır ve de yere çakılmak daha
da kolay olur.
Ben Yılmaz
Erdoğan’ı olumsuz eleştirenlerin tam tersine, ülkemizdeki pavyon gerçeğini ve
birçok kadının bu eğlence mekanlarında harcanmasını gündeme getirdiği için
taktir ediyorum. Böyle bir dizi yapılmasaydı, hiç kimsenin gündeminde pavyon
yada pavyonlardaki ezilen kadınlar diye bir olay gündeme gelmeyecekti.
“İnci
Taneleri” adında bu diziyi sevmek ve izlemek zorunda değilsiniz. Senaryo ve
oyuncular hoşunuza gitmeyebilir. Ancak, ülkemizde birçok kurumun yada kişinin
ahlak bekçiliğine soyunması mantıksız bir şey. Ankaralı Seymenler derneği
dizinin kaldırılması için dilekçe vermiş bir yerlere. Bugüne kadar, Ankara
türküleri dejenere edilirken, Ankara’nın göbeğindeki pavyonlarda bütün bu
olanlar bilinirken neredeydiniz?
Yaşar
Kemal’in Diyarbakır röportajlarının yer aldığı bir kitabında okumuştum.
Diyarbakır’da Atatürk Barajı yapılırken, gerekli kamulaştırma işlemleri
yapılmış, halka tarla paraları dağıtılmış. Hemen o bölgelere seyyar çadırdan
pavyonlar kurulmuş. Cebinde toprak parası olanlar, ceplerindeki paraları
pavyonlarda kaptırmışlar. Parası biten gitmiş. Yörede para bitince pavyonlarda
gitmiş.
Ülkemizde
büyük kentleri bir yana bırakın. Gelir durumu mevsimlere göre artan bölgelerde
bile pavyonlar var. Bu pavyonlarda ezilen vatandaşlarla birlikte kadınlarda
var. Pavyonlardaki kadınlar, pavyona gelen, cinsel yönden açlık çekenlerin ellerindeki
paraları bırak, damlarındaki inekleri bile çekip alıyorlar. Hiç kimsenin gıkı
çıkmıyor. İnek çiftliği kuran pavyon sahipleri bile var.
Yılmaz
Erdoğan, bir dizi film yapmış. İlk bölümde hemen suçlu bulunmuş. Vurun abalıya.
Kaldırın bu diziyi! Dizi kalkınca, pavyonlardaki bütün kadınlar kurtulacak
sanki!
Okuma
oranının yüzde ikileri geçmeyen ülkemizde, bu dizide bir gerçeği koyuyor ortaya
Yılmaz Erdoğan.
“Ben içeri
girmeden insanların telefonu vardı. Hapisten çıktım. Her telefonun bir insanı
var.”
“İnci
Taneleri” adındaki bu diziyi ister sevin ister sevmeyin. İzleyin ya da
izlemeyin.
Ne yazık
ki, sosyal barışın, adaletin kısacası demokrasinin geride olduğu ülkelerde süt
liman olan hiçbir şey beklemeyin. Ülkeyi idare edenlerin, karşı fikirlere asla
hoşgörüsü yoktur.
Vaktiniz varsa, Gogol’dan “Ankara geceleri”
diye bir sorgulama yapın. Gerçekleri derinlemesine görün.
Müslüman
mahallesinde salyangoz nasıl satılırmış görün.
Şuayip
ODABAŞI