Gözüme Hasret Kaçtı Şiiri ve Hissettiklerim


 hasret ile ilgili görsel sonucu


  Bazen okuduğum şiirlerde güllerin kokusuyla dolu olduğunu hissederim, sanki hafiften bir yaz esintisini taşıyarak o tatlılığıyla bazen de hüznü ile gelir gönlümüze yumuşacık dokunuşuyla dokunur, sanki bir koruda bir ormanda bahçedeki ağaçların arasında binlerce gülümseyenlerle gezindiğini hissedersin ve apaçık bunu yaşarsın. Sanki okuduğun mesela bugün Murat Gökçe-Karsi- kardeşimin yazdığı ve defalarca okuduğum ve o güzel müzik ve sesinden ”Gözüme Hasret Kaçtı” şiiri gibi, evimin açık kapısından penceresinde, leylakların kokusu ve pembe pembe yeni çiçek açmış çiçeklerin akasya ve iğde ağaçlarının narin kokusu geliyordu ve odama gönlüme doluyordu. Hüzünle okusam da enfes bir şiirdi gerçekten. Okumayı seviyorum vazgeçemiyorum Rabbimden bir armağan bu şükürler olsun.


Gözüme Hasret Kaçtı
 
Kul vefasız olunca alnına mı yazıyor? 
Yine yanıldım işte bir yara da o açtı
İçimde bir boşluk var yanağımdan sızıyor
Hayır ağlamıyorum, gözüme hasret kaçtı


Kalbim aradığını ne yazık ki bulmadı
Sanki insanca sevmek onlara göre suçtu
Gönül kapım açıktı aşkla giren olmadı
Hayır ağlamıyorum, gözüme hasret kaçtı


Aşkı şerbet zannettim şimdi zehir kusarım
Çünkü sevdalı baştan ne badireler geçti
Acımı hatırlatır başım önde susarım
Hayır ağlamıyorum, gözüme hasret kaçtı


Gözlerimin buğusu küçüklükten beri var
Kader yıllardan beri ömrüme hüzün saçtı
Ne münasebet yahu her şeyin bir yeri var
Hayır ağlamıyorum, gözüme hasret kaçtı 


Acaba şu dünyada kıymet bileni yok mu? 
Yüreğim nedense hep hayırsız kulu seçti
Erkekler ağlamazmış o bile bana çok mu? 
Hayır, ağlamıyorum, gözüme hasret kaçtı 


Murat Gökçe Karsî


Kendi sesi ile dinlerseniz şiire bir kez daha hayranlık duyarsınız.


Yazar veya şair olmak duyguları dile getirmek hissederek yazmak bu olsa gerek. Yazar şair eserinde gülümsemeleri, suratını yalayarak geçerken eserlerine yansır, ben okurken bunları hissedebiliyorum. Çünkü eserde duygu his var gönül var emek var. Kendini yetiştirme uğraşısı içinde olan bilgili ve belli bir düzeye erişmiş olan yazarlar eserlerinde kendini belli ediyor.
**********
 
Genç bir kadın bir erkekle birlikte bahçeye çıktılar, yüksek olan söğüt ağacının gölgesindeki tabureye oturdular. Güneş, tam bir cömertliğiyle kâinatı karşılıksız ısıtırken, ışıltısı yapraklardan yansıyarak aşağı toprağa yansıyordu. Otların arasındaki yeni açan çiçekler güneşin sıcaklığı gülüşüyle, yeşermenin ve yavaşça açmanın sevinçli titreşimleri içindeydi.
Genç Delikanlı genç kıza
-Seni sevi…
Gerisini söylerken genç kız elleriyle delikanlının ağzını kapattı.
-Gerisini söyleme.
Bir duraklamadan sonra
-Üzgünüm ama gitmem gerek, diye mırıldandı. Ama gitmeden önce bu soruna karşılık vermeden gideceğim.
Delikanlı genç yıkılmıştı adeta, genç kız gözden kaybolana kadar yığıldı yerden kalkamadı, saatlerce orada kaldı.


Aylardır gözler önüne serdikleri aşk dolu beraberlikleri bir kalemde silinmişti! Sanki aşk dolu günleri yaşana bu iki kişi değildi… İnsan bazen aşkla hayatın renkli tuvaliyle gülümsemeleri çizerken, birden bire yıkılmışlığı çizebiliyordu hasreti çizebiliyordu… Aşkla ruhlarındaki sırrı karşılıklı paylaşmış, gizini ortaya çıkarmışken birden ortaya çıkan aşk yerine hasret oldu.


Karsi kardeşimin şiiri bende bu öyküyü yazmaya da sevk etti kendisine teşekkürler ederim, selamlarımla.
Mehmet Aluç