Canlar Tıklım Tıklım Enkazların Altında.


 Ä°lgili resim


Küçük bir sehpa, düşlerimin kıyısında misafir odamda

mütemadiyen üstüne oturmam için beni bekliyor. O mütemadiyen kaybolmazken, ben inadına oturmuyorum üstüne nedense? Bazen elimde açtığım mutluluk dolu kapıların kapanmaması için kapı aralığına iliştiriyorum, anlıyorum şimdi neden yanımda gezindiğini.


Sıfatsız yüzlerin zulmü sarmışken âlemi, masumlara uzanmayan ellerim yanmış alevler içinde bedenimi yakıyor, utancımdan acımdan feryat edemiyorum gözlerimde akan iki damla yaş yürek yangınımı söndürürken…


Canlar tıklım tıklım enkazların altında, ben en altında, onlar en altta kalmasın üzerlerine betonlar düşmesin diyerek üstte durmaya çalışırken en alttayım, onların canı yanmasın beton bloklar acıtmasın canını ben yaralara razıyım lakin umduğum gibi değil, ezilen yine onlar yananlar yine onlar. Müslüman kardeşinden yardım istemezken, zalime feryat ediyor yeter diye, koş dese Müslüman kardeşlerine koşan yok duyan yok, bu ne utanç bu ne rezillik adı konulmamış bir parçalanma!

 

Satır aralına parçalanmış yüreğimi koydum eridi aralarında, bunca feryadın acının arasında! Sözcükleri heceleri gönderdim mektup diye hislerimi içine yazarak, mektup yola çıkmadan yandı yanan yüreklerin alevinde! Çözmeye çalışıyorum çözülecek bir yüzü yok ki, sıfatsızlık suratsızlık her bir yanı… Bir AVUÇ toprak arıyorum bir dalı yeşertecek, ellerime betonlar bomba parçaları parçalanmış beyinler küçücük ellerin arasında bir parça bezden bebek, bir parça yumak eski bezden yapılmış bir top yuvarlak! Belli ki az önce çocuklar oyun oynarken, şerefsizler ordusu saldırmış korkakça hunharca!

 

Kendimi unutuyorum yazdıklarımı yazacaklarımı unutuyorum, unutmak ne fayda sağlayacaksa baksanıza hep unutuyoruz! Unutulan yine biz oluyoruz! Binsem şöyle kır atıma bir Battal gazi gibi sefer eylesem o vahşetin yaşandığı yerlere gidebilir miyim? Zor gidemem, istemiyor muyuz, bize bulaşana kadar devam etsin! Zevk mi alıyoruz vahşetten, kanla mı besleniyoruz? İnsan değil miyiz yoksa? Zevklerimizin fesat dünyasında aynasında görünen başka mıydı ki bunca olana ses çıkaramıyoruz?


Bu gönlümü satırlara insanlığa hediye etsem ne faydası olacak ki cılız bir ses, insanlık için değer ifade etmez lakin Âlemlerin Rabbi yanında akıtılan içten iki damla gözyaşı cihanı kaplayan o cehennem ateşini söndürmeye yeterken olsun, Rabbime hediye ettim sözlerimi bu gönlümü gözlerimde damlayan iki damla yaş ile.. Hala insanlar o plaklarında şarkının dokunaklı yere geldiğinde takılan, Plak iğnesinin bir adım gidememesini ilerlememesini aynı yerde patinaj yaparak anlamsız çalmasını plağın bozukluğuna versinler. Ben biliyorum ki şarkının en dokunaklı yeri orası, nakaratlarla dolu fink atan soytarıların soytarılığından söz ederken, bir adım ilerleyemiyor plağın iğnesi… İç sesin dış sese ulaşmadan kahrolması bu olsa gerek, vesselam, selamlarımla.


Mehmet Aluç