Card image cap
Bi̇z bi̇li̇ri̇z i̇şi̇mi̇zi̇

BİZ BİLİRİZ İŞİMİZİ
 
Birçok vatandaş, sınırlı ve kulaktan dolma bilgileriyle ülkemizdeki siyasete ayar çekiyorlar.
Eskiden tüp kuyruğu yağ kuyruğu vardı.
“Hastanelerde sıra vardı. İlaç alamıyorduk. Muayene olamıyorduk. Tedavi olsak da borç senedi imzalıyorduk. Ölülerimiz rehin kalıyordu gibi…” sözlerle şimdiki iktidarın çok iyi olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Eskiye yönelik birçok bilgi doğrudur. Birçok şey yaşanmıştır. Gözle görülen bir tarafı vardır. Ancak bu aksaklıkların nedenini, yaşanan o günlerde aramak lazım. O günlerde yaşanan hatalar bu günlerde bizim eziyetimiz oluyor. “Eskiden öküz arabası kullananlar niye otomobil kullanmamış?” diye sormak, körüklü fayton kullanan padişahların bile hoşuna gitmez. Bugün ile o günleri mukayese edersek, zaman olarak hata etmiş oluruz.
Ben eskide yaşananlardan ders alırım. Geleceğime yön vermek için. Bu günkü siyaset ders almış mıdır? Bugünkü siyasiler asla geçmişten ders almamışlardır. “Almıştır” diyenler beri gelsin.
Bütün dersler vatandaşın oyunu almak üzerinedir. Böyle olunca da sorunlar, farklı bir şekilde devam ediyor. Bir de ülkemizin nüfusu arttıkça sorunlar daha da karmaşık hale geliyor. Radikal tedbirler, bilerek bilmeyerek alınamıyor.
Oy sayısıyla demokrasi olacağını zannedenlerin asla demokrasi ile alakası yoktur.
*
Şimdi hastanelerde sıra yok. Yok da telefon ve internetten randevu almak isterseniz, iki ay sonra var. Bazı hastalıklarda altı ay sonra olabilir.
Bir çene cerrahisi için 14 ay sonraya randevu verilebilir. Böbreğinde taş olan birisi bir ay sonraya ameliyat sırasına girebilir. Ya da ameliyatı bir hafta sonraya ertelenebilir. Adam böbrek ağrılarını nasıl dindirirse dindirsin. Ancak, bir torpil bulursanız, anında ameliyat olma ihtimaliniz var. Bazen de ameliyata iki gün kala mevta olabilirsiniz. Bu ertelemenin ya da ölümün nedenini kimseler sorgulayamaz. Sorgulayanda sonuca ulaşamaz.
Eczanelere, çatır çatır ilaç yüzdesi ödüyoruz. Bazı ilaçların, tamamını parayla alıyoruz.
Birçok aksaklıktan rahatsız olsak da, bizi de rahatsız eden hasta yakınlarının terbiyesizlikleri ve olumsuzlukları da var.
Hastaneler de bazı densizler doktorlara ve hemşirelere saldırıyorlar. Bu olayları yapanlar en cahil insanlar mıdır? Yoksa iktidardan cesaret alıp gemisini yürüten bir kesim midir? Zira doktorların hükümetin gözünde çok fazla bir değeri yok.
Birçok doktor memleketi terk etmiş. Kimisi mesleğiyle ilgili iş bulmuş. Kimisi bir kafede garsonluk yapıyor. Kimisi döner kesiyor. Garsonluk yapan hava harp okulu mezunu pilotlarda var!
Bana göre bugün en güzel şey, doktorların ve hemşirelerin hastalara karşı gösterdikleri olumlu davranışlardır. Yakın zamanda hastanelerle çok işim oldu. Doktorları ve hemşireleri insani ilişkilerde çok iyi buldum. Ha bak eskiden doktorlar hastaları azarlayıp bir de suçlarlardı. Kapıyı vurmadan içeri giren zılgıtı yerdi. Bu konularda eskilerden konuşanlar doğru söylüyor.
Ben bir doktorun, hastalığı ilerlemiş birisine; “bugüne kadar nerdeydin? Niye doktora gelmedin? Hastalığın son safhaya gelmiş, bütün suç sende!” dediğini duydum. Eskiden bazı doktorların bir tek “Bizimkiler” dizisindeki biracının pencereden “Bizim bir akrabamız vardı. Böyle bir hastalıktan bağıra bağıra öldü” demedikleri kalıyordu.
“Bugün doktor bile dövebiliyoruz artık!” dedi en sonunda birisi.
*
Gelelim yağ kuyruklarına.
Bugün yağ kuyrukları yok. Benzin kuyrukları yok. Yokluk kuyrukları hiç yok. Bir ekmek kuyruğu belirdi bazı yerlerde. Bir de varlık kuyrukları olmuştu. Soğan patates ve marul üstüne.
Eskiden olan kuyrukların sebebi de yine siyasetin ayak oyunları sayesinde olmuştu.
Bu ülkeyi 1950 yılından beri sağ partiler yönetiyor. Birkaç kez Ecevit iktidar olsa da hükmü yoktur. CHP hiç iktidar olmamıştır. Olmaya da hiç niyeti yoktur. Nasılsa muhalefette yapamıyorlar. İktidara gelince ne yapabilir ki? Bırakın hiçbir seçimi kazanamasınlar. Bu gidişle dağılıp gidecekler zaten.
İyi ki son seçimde, CHP ve masanın etrafındakiler kazanmamış. Yoksa bu enkazı kaldıracak dermanları olmazdı. Her şeyi sahibine bıraktılar. Saray ayakta. Türk lirası yerlerde, döviz zirvelerde. Dolar bu iktidarın geldiği yıl, 1 liraydı. Şimdi 27 lira. Bütçedeki açıkları kapatmanın tek yolu üretim değil. Çözüm için, işin en kolayı; her şeye ve vergilere zam üstüne zam yapmak. Kerpiç üstüne dam yaparız. Zam üstüne zam yaparız. Her şey olur biter!
Vatandaş artık hastane sırasında ölmeye razı da… Hala şükür etme derdinde olduklarından, farkında değil çok kişi.
Akaryakıt fiyatları fena vurdu her şeyi. Memura ve emekliye verilen zammın hükmü yok artık.
41 Yıl öğretmenlik yaptım. Birçok iktidar gördüm. Hiçbir zaman bir mutfak tüpünü bittiğinde, aynı fiyata satın almadım. Basit bir görüşle, ikinci kez aldığım bir şeyin fiyatı artmışsa, bu ülke iyi yönetilmiyor diye düşündüm hep. Hiçbir iktidar bu görüşümü değiştirip beni utandıramadı.
Bugün yanlış algılarla, alakası olmayan insanlara suç yükleyebiliyorlar. SSK’yı Gılıçdaroğlu batırmış. Lozan’da memleket satılmış. Yeraltı kaynaklarını çıkarmak yasakmışmış! Camileri ahır yapmışmışlarmış! Seccadenin dayanılmaz kutsallığı varmışmış! Vallahide içi boş olan her şey, zamlardan, geçim sıkıntısından ve de bok yoluna ölmekten daha önemlidir, bu ülkede.
En önemlisi ne biliyor musunuz?
Bugün yağ sırası, tüp sırası olsa herkes razı olacak. Olacakta kimsenin sesi çıkmıyor. Herkes dut yemiş bülbül gibi olmuş. Ölümü gören herkes, sıtmaya razı olacak hallere gelmiş! Yine de hiç kimse hatasından dönmüyor. Hataların üzerinde debelenen bir insan kalabalığı yönetiyor bu memleketi! Bakanlarda, öküzün trene baktığı gibi bakıyor.
Bir evin fiyatı, 2,5 milyon olmuş. İyi bir araç en az 1,5 milyon. Arsa ve tarla fiyatları zirvede. Para çok. Para yok. Bu durumda dövizle esrarengiz kişiler toprak alma yarışında. Satılıyor memleket.
Üretim yok! Yıllık üretim, iç tüketimi idare edecek bir durumda değil zaten.
Hiçbir memur artık ev ve araba alamaz. Memurlar dışında almak isteyenlerde, başka yerlerdeki topraklarını satacaklar. Tek maaşla geçinen memur ev kirasını bile ödeyemez.
Hastane kuyruklarından beter bir haldeyiz. Ölülerimiz hastanelerin morglarında kalmıyor artık. Doğru. Ancak nerelerde öleceğimiz belli değil.
Bu ülkeyi yönetenler büyük bir aymazlık içindeler. Bu aymazları destekleyen basireti bağlanmış bir millet var. O millete karşı olanlarda zillet oluyor!
Bu aziz millet, soğan yer de din elden gitmesin diye, elinden gelen her yanlışı yapar.
Zamları Allah ve muhalefet yapıyor. Eskiden kuyrukları da  CEYEPE’liler yapıyordu.
Biz ölünceye kadar kime oy vereceğimizi biliriz.
Biz biliriz kendi işimizi! Asla kırmayız takma dişimizi!
“Artık ölümüzü bedava alıyoz morglardan!”
Bedava silikonda var!
Şükrediyoruz!
Allah’ın verdiği nefesi boşa harcamayalım yani!
Şükürler olsun her şeye!
Şükrettikçe sorunlarımız artıyor! Çok şükür çoooookkkkk!
 
Şuayip ODABAŞI