Bilin(en)meyen Sır Nedir -2-

İşte sevgilisinin ruhu ile yağmur altında dans ediyordular, yıllardır kaybettiği neşesini şimdi bulmuştu ihtiyar kadın. Sürekli dört duvar arasında sıkışan monoton hayatına, renk canlılık gelmişti. Kulağına bir şeyler fısıldayan sevgilisine şen bir kahkaha göndererek yanağından öpüyordu. İşte az ilerdeki ormanlık alana gelmişlerdi, yemyeşil otların üzerine yatarak, yuvarlanmaya başlamışlardı kucak kucağa şen kahkahaların eşliğinde. Gökyüzü de bu şenliğe eşlik edercesine masmavi renginin etrafına bulutlarla küçük küçük beyaz benekler serperek, mavi olan rengi ile onlara ipeksi yumuşacık, hoş, güzel kokusuyla havasıyla, günü doldurmuştu. Bu renk cümbüşü altında birbirlerine sarılarak saatlerde gökyüzündeki bu muhteşem güzelliği seyrettiler.
Coştukça coştu, gökyüzü orman aşk dolu duyguları ve hisleri, genç ağaçlar dallarının çıkardığı ahenkli hışırtıları, yaprakların nazlı nazlı sallanışları ile alçak dallar sanki onlara dokunarak bu neşeden sevinçten bir pay kapmak için yarışıyorlardı adeta. Ellerini dallara uzatarak dalların bu isteklerini karşılayarak onları kırmayan nazik parmak uçlarıyla sevgi dolu okşayışlarıyla dokundu, birden elinden bıraktı, dallarda olan birkaç beyaz çiçek saçlarına doğru döküldü kahkahayla güldü. Birden arkasını dönerken, sevgilisinin yanında hatta etrafında olmadığını anladı. Bir sağa bir sola koştu. Yoktu. Saatlerce aradı, oturdu ağlamaya başladı. Yazgısıyla oynayarak karalar bağlatan sevgiline saatlerce, lanet okudu. Kalktı az ilerde tarlada buğday biçen kadın ve erkeklerin yanına doğru koştu. Buğdayları biçen kadın ve erkekler koca koca demetleri bağlayarak çalışmaktan adeta zevk alıyorlardı. Şaşırdı. Onların yanına gelince, içinde yanan kor alevin sıcaklığıyla ve güneşinde yakıcı sıcaklığının birleştirerek bir bakış fırlattı, sevgilisini tarif ederek buradan geçip geçmediğini sorarken, kadın ve erkekler bu kavurucu bakışların altında alev alev yanarken, ondan uzağa kaçtılar. İçlerinden birisi, sanki sevgilisinin bekçisiyiz, sen sahip çıkamadıysan bizim ne suçumuz var? Biz mi sebep olduk ki o kavurucu alev fışkıran bakışlarınla bize yakarcasına bakıyorsun.
Mehmet Aluç