Aşkın Kefareti


Biraz önce internette gezinirken bir şeyler okumaya devam
ederken,
fıkra gibi bir şey gözüme takıldı lakin fıkra değil, müthiş bir
fıkraya da benziyor!Fıkralar hayattan alıntılarımız çıkardığımız dersler değil
mi?
Gerçekten insanımız
yüksek zekâlı, dinine önem veren, lakin faaliyet alanına gelince bir adımı yok. Aşk derseniz bir derya bir cennet, kadir
kıymetini bilenimiz hiç yok! Birbirimize varmak için hiç diyalog kurduğumuz yok hatta
diyalogu yıkarak monolog(kendi
kendine konuşan kendisini başka birisinin yerine koyan) yapanımız derseniz hepimiz bende dâhil çoğuz. Neyse kafanızı
fazla şişirmeden yayınlayayım, okuyun, yorumsuzda bırakmayın…
‘Bir daha seversem,
Valla eşekle çıkarım minareye” diye
Etmiştim bir yemin bir zamanlar.
Bir gülüşe bozunca yemini,
Kefaret için vardım
Hoca efendinin huzuruna kırıp dizimi.
Dedim ‘hocam böyleyken böyle,
E eşekle de çıkılmaz minareye,
Ne yapmam lazımdır sen söyle’.
Dedi ki hoca efendi hafiften bir tebessümle:
-hiç âşık olmamış birisiyle çıkarsan minareye,
Kefaret gerekmez sevmeye.
Âdem Özbay
Demek ki aşk bu kadar önemli hem de insanı, neyse yorumsuz
sona erdireyim sizler yorum yazın kardeşim, vesselam. Selamlarımla.
Mehmet Aluç-Gülveren
