Delaletin beşiğinde sallandım yıllarca
Bir uyku öbeği sarılmış ruhuma
Cesetimi nasıl da sıkmakta.
Yürüdüm patikalarında hayatın
Sapaklarım saldı sokağın çıkmazına
Uyanamadım!
Kalleş bilgiçler lehim sürdü aklıma
Yavan tatlar hoş geldikçe boğazıma
Obez bir yaşamın girdabında tutsak-lan-dım.

Sahih bir hadisenin ortasındaydım.
Kıyılar çok kenarda, başlangıç ve son çok uzaktaydı
İrkildiğim mektubatların, rubailerin
Şiirlerin şerhlerinde fakirliğim ayandı
En sersem sözcükler sarılan ufukla beraber
Sabaha doğru yol almaktaydı.
Nitekim hiçlik bu kadar belirgin bir tokat olmamıştı
Çaresizlik ilkeme bu kadar tutun-a-mamıştı…
.....
....

Korkuyorum içime yerleşen narsisist benlikten
Korkuyorum pesimist illeti kabuk bağlamış yürekten
Korkuyorum yolumu kaybetmekten
Korkuyorum ateşindeki alevden
...
....

Gel dedi!
Sadece benim duyabileceğim bir tonda
Ve cazibe katıp ikna için o yolda
Dinle dedi!
Neyin ağlayışında ki hikmeti
Vuslatın aşkında ki samimiyeti
Oku dedi!
Nasıl okumam gerektiğini
Anlamanın önemini
Akıl etmenin mahiyetini!

Açmakta geç kaldığım kapının tokmaklarıydı bunlar
Duymadıkça tekrarlanan
En sonunda kapı yerine kafamda patlayan…
Ne neden niçin gibi sorularıma beyandı
Musa’nın balığında bulduğu
Tur dağının döküldüğü
Firavuna yenildiği hikmetteki andı
Her şeyi bildiğini sanan Hızır’a
Ser sefil görünen evliyanın verdiği cevaptı.
Faran dağlarında yeşerendi
Arayıştan aydınlığa çıkan yolun
Ve hiç solmayacak sevgilinin adıydı...