Card image cap
65 yaşini dolduran gi̇der/gi̇tmeyeni̇ gömerler

65 YAŞINI DOLDURAN GİDER/GİTMEYENİ GÖMERLER
 
Ülkemizde 65 yaşını dolduran devlet memuru, ertesi gün otomatik olarak emekli olur. Yani görevinden ayrılır. Kanun asla o kişiyi görevde tutmaz.
Bu nedenle, çok kişi yani memur, günü gelmeden de emekli olur. Yaşını ve hizmet yılını ya da primini tamamlayan hakkını kullanır, emekli olur.
Kimileri, inatla 65 yaşını bekler. Ya işleri rahattır ya da çalışmaya yani paraya ihtiyacı vardır.
Neden 65 yaşından sonra çalışmaya izin verilmez?
Bilinen şudur ki, artık yaşlanma belirtisi görülenler ayrılmalı, yerlerine aktif dinamik insanlar gelsin. Çalışmalar verimli olsun.
Ölüm var yahu! Birazcık ta dinlenip tatil yapın. Özgürce yaşamanın tadını çıkarın filan.
Yaş 70, iş bitmiş olunca, nasıl olacak bu hayatın tadını çıkarmak? Bilen beri gelsin.
Emekli maaşları yetersiz olunca, tadı çıkan bir şey olmuyor elbette. Emekliler, evden dışarı zor çıkıyorlar. Yetmeyen maaşlarıyla şükür çekiyorlar.
Ancak kasabın bıçağını yalayan, eski atletten mendil yapan şükürcü, yemeyen içmeyi beceremeyen emeklilerin, gençlerin geleceği üzerindeki ipotekleri ayrı bir konu.
Şimdi 65 yaşından sonra, bize devlet kapısı yok. Doğru mu? Doğru.
Ancak milletvekili seçilip meclise gidebilirsiniz. Sonrada vatan millet için çalışabilirsiniz. Ölene kadarda mecliste kalabilirsiniz. Tekerlekli sandalyede oturup hiçbir iş yapmadan, her ay 100 bin lirayı cukka edebilirsiniz. (Baykal gibi)
Eğer parti liderinin ayakkabısının altını yalarsanız, hep mecliste kalıp burnunuzu ve dilinizi kullanabilir, yalakalık tecrübenizi arttırabilirsiniz.
Ülkemizde, meclise girenlerin memleket meseleleriyle alakası yoktur. Yeter ki mecliste kalıp nimetlerinden faydalansınlar.
En önemlisi de “koltuk inadı” hastalıklarında vazgeçmesinler
Aklıma şu geliyor.
Japonlar, siyasi ve ya iş dünyasında hata yaptıklarında istifa ediyorlar ya da intihar ediyorlar.
Yeni Zelanda’da kadın başbakan, 40 yaşını bulmadan en başarılı olduğu zamanda siyaseti bırakıyor.
Birçok gelişmiş ülkede ters giden bir şey olduğunda ilgili bakan istifa ediyor. En gelişmiş ülkelerin siyasetçileri hep 50 yaşından küçük ve liyakat sahibi insanlar. Örnek; Merkel, başarılıydı. Yine de çekti gitti.
Bizde madenlerde birçok insan ölüyor. İlgili bakan komedi filmi çeviriyor. En yetkili kişi, kader denilen fıtrat ile işi hallediyor.  İstifa etmek diye bir şey yok.
Şimdi bir Seçim var. Siyaset adına her makamı kullanmış, yaşlı bir lider var ortada. Zirvede iki defa cumhurbaşkanı olmuş. Yasa gereği artık seçilme hakkı olmasa da bir yolunu bulup üçüncü kez seçilmek için yollar arıyor. Yasalar değiştirilip yollar açılmaya çalışılıyor. İllaki seçilmek zorunda mısınız? Hangi makamdan koltuktan nasibinizi almadınız? Nedir bu, “koltuk inadı?”
Bu Dünya’da bulunmaz Hint kumaşı var mı?
Siz vazgeçilmez birisi mi oluyorsunuz?
Bırakın artık. Gidin anılarınızı yazınız.

 
65 yaşından sonra memurluk yapmak yok.
Milletvekilliği de parti liderlerinin elinde. Liderler zenginleri yandaşları aday yapar. Fakirlerde oy kullanıp onların istediğini seçer. Ülkemizde durum bu.
Yaş 70’e dayanmış. Hala o koltukta kalmak istiyor hepsi de.
Bu Dünya’da ölüm var. İki kez seçilmiş cumhurbaşkanı, “Bu kadar hizmet yeter. Koltuğu gençlere bırakıyorum.” Dese ne olur?
Çok şey olur.
Çok şey olması içinde; hayatın sonu olduğunu bilmek, demokrasinin millete duyulan bir saygı olduğunu idrak etmek, yasaların üstünlüğünü kabullenmek önemlidir.
Demokrasilerde, haddini bilmek ve tahammül etmekte var.
Ecevit’in, Baykal’ın ya da başka bir siyasetçinin durumuna düşmemek lazım.
55 yaşından sonra meclise girenlerden bi cacık olmaz.
 
Günü gelen kendiliğinden görevini devretmeli, dediğim gibi gidip anılarını yazmalı.
Derdiniz para değilse, 65 yaşından sonra o koltuklarda kalmanızın nedeni nedir?
 
Ölüp te gömülenler, Karaca Ahmet’te ya da Zincirlikuyu’da.
Mezara gömülmek Allah’ın takdiri. Hiç kimse koltuğa gömülmesin.
Hiç kimseyi koltuğuna gömmüyorlar. Mecliste koltuğa gömülmek başka bir şey. Siyasiler kendi kendini gömüyor.
Bu nedenle günü gelince siyaseti bırakmak gerekiyor.
Ne dersiniz?
 
Şuayip ODABAŞI