içinden çıkamadığın şey kendinsin
kabirlerde ancak ölüler yaşar
hadi çık!
yorgunum...
dünyanın en yorgun canlısından daha da...
siz salyangoz deyin
ben sümüklüböcek
siz kaplumbağa deyin
ben tosbağa
siz insan deyin
ben:
ben bir şey demiyorum
siz:
siz olmaktan öte gelemezsiniz
yorgunuz hepimiz
o tek kelimenin kudretine sığınmaya tenezzül etmeyecek kadar gururlu yorgunlar
siz ne derseniz deyin
ben bir şey demiyorum
ölülerimiz vardı yaşamak dileyen
mevsimsiz dökülen tohumlardan filizlenmiş dal gibi, kimsesiz,
kimsesiz ve sessiz
bilemezsiniz... en rahatsızlık verici ses, sessizliktir.
dinleyeni huzursuz eder...
ben:
ben bir şey mi diyorum?
delirmek diyorum
delirmek çok eski bir gelenek
rahat olun lütfen
beylik laflara da gerek yok beyim
zira biz sizi biliriz
insan dediğin işte
amaan neyse
ademi çamura katmakta neyin nesi?
havva da suç, bilirim...
biz ne cennet bahçelerinden geçtik
ne huriler gördük
gördük de
hamdolsun dermedik kimsenin gülünü
racona ters, anlıyor musun?
yermek deyince:
pardon madam
kuşlar neden fransız değil
ya da karıncalar afrikalı
çocuklar...
çocuklara dokunma!
kendi geleceğinin ustası onlar
koca bir ömrü inşa etmek
küçük dokunuşlarla başlar
sonrası zaten yorgunluk
siz ne derseniz deyin
ben:
ben delirmek diyorum, dinlenmek için çok münasip...
2
kaldığımız yerden devam etmenin yılgınlığı var üzerimizde
'itirafçı' olmak bi çeşit gammazlık sanılıyor hâlâ
kendimize saklıyoruz bütün yorulsamalarımızı
ne tebessümler eskittik, hiç hatırı yok
bilmiyorum
bana en ağır geleni de 'iyiyim' diyebilmek
oysa herkes herkesi biliyor
hiç birimiz iyi değiliz artık
son zamanlarda kedi-köpeğe biraz daha düşkün olduk...
hayat meşgalesi işte
sevgilim yok
olmasında...
bizler çok egolu hayvanlarız
bir kedim var
adı oros
orospunun kibarcası,
asıl adı müjgan
mahallede düşüp kalkmadığı neredeyse yok
dörtte yavrusu var
kadın olmak kedilerde de zor zanaat
hem kadın deyip geçmeyin
adamda kadından oluyor sonuçta
valla siz ne derseniz deyin
ben diyeceğimi dedim
ne diyordum
dün sabaha karşı
-yeni uyumuştum- nasıl sıçradım...
dedim ölüyorum
-ölmek istemiyorsan yaşamayacaksın-
neşet ağbiyi de rüyamda görmem mi
'bana öldü demeyin çok yoruldu gitti deyin' -son replik-
al işte! yeterince yoruldum sandım
değilmiş...
ilaçlardan oluyor ne oluyorsa
ara verdim
kapı mı çalıyor?
rahşan
efendim ecevit
memleket diyorum
yanıyor
'bırak yansın âlem
su veren itfaiyenin hortumunu...'
sus be tevfik abi
leylanın suçu yok
artık hepimiz mecnun olduk
hem siz gittiniz ya bu şehirden
vallahi şehirde gitti peşinizden
anlayacağın her taraf çöl
kıyımda ve kayyımda emeği geçenlere selâm olsun
çürüttünüz...
ne diyordum
ölmek diyorum, çok mu komik?
3
ne vakit baharlansa toprak...
umutlar yeşerir düşlerimin kıyısında
sonra:
sonrası hezeyan
bu yaşamak ağrısı bütün canlılarda onulmaz bi illet
birde zillet var milletten geriye...
politik adamların platonik işleri
gönül yorgunları beri dursun
şu aşk var ya
içinden çıkamadığımız
bir önceki sayfada dillendirdik örnekler tevfik ağbiden
mesele:
mesele samimiyet hacı
sende bacım, kasmasan kendini
nerminin başına gelenler
müjganın yaşadıklarının yanında hiçbir şey
neyse de asıl mesele,
bir gün yok olacağını bilerek
her gün var olacağına aldanmak
aldanmak diyorum
ne cazip çelişki...
seviş ki
çoğalalım
'en az üç tane' diyor...
size sarayda ne içirirler hünkârım
bir çayla bir simide karın mı doyar?
bağışlayın...
'bütün duygularım ağır yaralı'
seni de yorduk be müslüm baba
affola
ne diyordum
şu sanat için soyunanlar
memleket içinde soyunsa...