pencereye gün doğar
kabadan bir yel, eser de gelir
cemre;
bir düşer
iki düşer
üç düşer...

ağır durur sandık da bohçalar
birikmiş umutlar yakılır akşamın kızıllığında
har olur canlar daha bi kaynar kazanlar

ağzında gevelediği türküsü, abdal’ın
havalanır inceden
sözünde tavlar ya özünü
"özü gülmeyenin yüzü, güler mi" der

güveyine muştulanır bir gelin
nakş olmuş düşleri
bağlanır adamın uçkuruna
körpecik eller kınalanır
ürkek durur yazması başında

göçmen kuşlar havalanır bilinmez diyarlardan
şen olur bahçeler, köyümüze bahar gelir
anlarım...

bir sevda öykülenir çorak bağrında göynümün
demini bozkırdan alır tenim
yangının karası yürek de yeğdir
toylukdan bilinir...

mahlası garip olur ağrısı insan olanın
söylenmez
sırrı gizlidir

harman olur
gün olur
nefessiz kalır türküler
ağıtlar dillenir pencereden dışarı
uzaklar da tüter ocaklar

cemre;
bir gider
bir gelir
pir gider...

gurbet yüzlü analar ağlaşır çocukların ardından
aklım şaşar-düşer-beşer gözümden