"Yarın gece için bir planın var mı?" Diye mesaj atmış.

Büyük ihtimal uyuyor olacağım. Diye karşılık verdim.

"Dalga geçme. Seni tanımıyor muyum?" 

Tanımıyorsun. Tanısan nefret ederdin.

Adamın dibiymişim. Evet en dibiyim yerlerde sürünen cinsinden hemde.  Gözlerinin içine bakarken -bana ait olduğun için- çok şanslı olduğumu beyan eden o masum bakışlarımın ardında ki beni, evet tanımıyorsun. Sana olan münasebetimin iğrenç arzularıma yataklık etmekten öte olmadığını, ve telefon rehberimde adını sırf bunun için tuttuğumu asla bilmiyorsun, ve bilmiyorsun buna benzer kepazeliklerimi.

İşte bu yüzden beni tanımıyorsun. 


Bunları söylemek için henüz, o kadar cesaretim olmadığını düşündüm. Yazdıklarımı sildim, ve "şiştim" emojisi gönderip muhabbeti bitirmek istediğimi belirttim.

Israrcı oldu. "Bırak şimdi nazlanmayı, mutlaka gelmen lâzım. Filan yerde olacağız. Senin adına da söz verdim. Anlaşılan uzadıkça uzayacak bu muhabbet.


Son mesajı hepten çileden çıkardı... "Bir kedi için altı ay yas tutulur mu? Kapattın kendini eve, üstelik senin bile değil. Sadece bir sokak kedisi. Valla hiç mızmızlanma hem mutlu olmak bizimde hakkımız."


"Mutlu olmak" arzusunu kitlesel normlara sokup, "mutlu" oldum zannına kapılma çabanıza sokayım dedim. Baktım, hâlâ yazıyor anlamayacak bastım engeli...


Sonra da kamuya açık bu mesajımı ilgili yerlere iletmek için sizleri seçtim. (Biriniz okusa yeter kulaktan kulağa yayılır o) 


Neden anlamaz ki insan, insanı? Uyumak istiyorum.

Uyuyamıyorum. Çünkü;

Koca bir yılı, en boktan münakaşaları irdeleyip insanları, ve insanlığımı yırtıp-yırtıp attığım sayfalar üzerinde tahvil etmekle geçirdim.


Sonuç mu? İnsanlar seni anlamazlar. Sende hiç kimseyi anlamayı deneme. Senin sorunun ancak seni ilgilendirir. Ta ki içini kavuran o şeyin -her ne ise- palazlanıp etrafındakilere sirayet etmeye başlamasına dek.

İşte o noktada başlar her şey... O etrafındakilerinin amacı, kendilerine bulaşmasından korktukları vebadan uzak kalmaktır, ve seni şuursuzca öteleyeceklerdir. Sanırsın ki sana uzanan o şefkatli eller senin için çırpınır.


Eşim, dostum, kardeşim-arkadaşım dediklerin seni, kendi varlıklarına atfedilmiş bir nesne olarak idrak ettikleri kadar varlardır.

İnsanı insan yapan şey, sahip oldukları ile bütünlük kazanır bunun böyle olmasını besleyen kibir ona, benlik duygusunu yükler. "Ben" diye başlayan bir cümlenin içine dahil olan diğer herşey o "ben" etrafında toplanmaya mahkum edilir.


Bir trajedinin karşısında duygularını en muhafazakâr elbiselere dönüştürme kabiliyeti taşıyan yer yüzünün efendileri...

Bedenleri içine hapsolmuş varlıklarını kurtarmak için birbirlerini nasıl da kırıp geçirirler.

Kırılanlardan olursun, kimi zaman kıranlar tarafına da geçersin elbet. Bu karmaşa içinde yoğrulur, yorulursun... Gene etrafındakiler vardır yanında, çünkü o yolda karşına çıkacak engelleri aşman için kendilerini vasi sayarlar. Dertleri; yolun sonuna vardığında işi kaderin sırtına sarıp vicdan dehlizlerini ve ahlak kurallarını temize çekmektir.

İnsan bilincinde "vicdan" denen o şeyin neye göre şekillendiği kişinin olaylara bakışı ile sınırlıdır. Bu ahlak içinde geçerli.


Kimsesiz bir çocuğu sevindirme arzusunun Tanrı'nın bahçesinde bir karış toprak edinme telaşından başka bir şey olmadığını kabul etmek dürüstlük sayılır mı? Sayılsın bence. 

Bir yerlere -cennete- ulaşmak için biriktiğiniz o kuponları -sevapları- edinirken harcadığınız insanların hayatları, sizleri ne derece ilgilendiriyor? Bu soruyu kendine sorma cesareti gösterecek olanlarınız şöyle dursun, diğerleri için söyleyeceklerim bitmedi.


Saksıda ki çiçeğe gösterdiğin itina arzularının dayatması değil ise, başka nedir. Olaya bu kadar çarpık yaklaşmak ne kadar da saçma. Oysa çiçeğin hayatta kalmasına da katkı sağlıyorsun... Bunu kendinden geçip sırf çiçek için yapabileceksen insan olabilme şansını belki yakalayabilirsin.

Sanmıyorum. Çünkü;

Her defasında insana dair düşlediğim bütün imgelerin Samsa'nın odasında nasıl bir böceğe dönüştüğüne tanık oluyorum.


İşte bu yüzden; İnsan içine çıkmak istemiyorum.

"Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer" safsatasına inanmak, ve uyumak istiyorum. Çünkü uyuyamıyorum. Çünkü usumu kemiren isteklerimden kurtulmak, ve kendimi kapatmak arzusundayım...