Öncelikle İdlip’te şehit olan kahraman Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Kabirleri pür nur, mekanları cennet olsun.

Bu günlerde gerek sosyal medyada, gerekse edebiyat sitelerinde doğal olarak günün konusu İdlip’deki savaştır. Evet, harekat, operasyon filan değil, doğrudan doğruya bir savaşın içindeyiz. 

Her zaman olduğu gibi şehitlerimize rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı dileme konusunda tam bir birlik ve beraberlik içindeyiz. Lakin böyle bir savaşın gerekli olup olmadığı konusunda bölünmüş durumdayız.

Bu konuda elbette ki her vatandaşın kendisine göre bir fikrinin, yorumunun olması normaldir. Ancak bizde maalesef böyle bir acı olay bile siyasete alet edilmekte siyasi görüşleri birbirinden farklı olan pek çok insan birbirlerine karşı olmayacak hakaretler, küfürler, ithamlar ile saldırmaktadır. Yani özetle vır vır..

Savaşı meşru ve haklı görenler, ‘’Vatan evlatları boş yere telef ediliyor.’’ Düşüncesinde olanları vatan hainliği ile suçlarken ‘’ Vatan evlatları sonu olmayan boş bir dava( BOP da diyorlar.)   uğruna katlediliyorlar.’’ Diyenler de savaşı meşru müdafaa, ülkenin bekası, dolayısıyla haklı görenleri vatan hainliği ile suçluyorlar.  

Oysa bu konuda asıl söz sahibi doğrudan doğruya askerin kendisi olmalı değil midir? 

Peki asker ne diyor?

Kulak verelim bakalım ne diyor:

‘’Abi biz İdlip’e gidiyoruz. Orada şebeke, arama yapacak kadar bile yok. Ne zaman Turkcell gelir hiç belli olmaz. Hakkınızı helal edin. Sizleri seviyorum. Sizden ricam da sakın Suriye’de ne işimiz var diyenlerden olmayın. Gittim gördüm. Tam da olmamız gereken yerdeyiz. Yedi düvel bir olmuş, rejimi, Rusya’sı. Dua edin yeter. Selametle.’’

Bu satırlar İdlip’te şehit olan Tekirdağlı uzman onbaşı Nihat Kaya’ya ait.

Evet, şu cümlenin altını çizelim: ‘’Sizden ricam da sakın Suriye’de ne işimiz var diyenlerden olmayın. Gittim gördüm. Tam da olmamız gereken yerdeyiz.’’

Nihat Kaya 2018 Yılında Uzman Onbaşı olmuş. Geçen yıl da Kuzey Irak’ta bir operasyonda kolundan vurularak gazi olmuş. İdlip’te savaş başlayınca gönüllü olarak oraya gitmiş olan kahraman bir Mehmetçiğimiz.

Bu paylaşımı gördüğümde öncelikle şehitlerimiz arasında Nihat Kaya diye bir isim olup olmadığını araştırdım. Varmış. Allah gani gani rahmet eylesin.

Ancak bilindiği gibi artık bilgisayar teknolojisi ile her şey yapılabildiği için Nihat Kaya’nın İdlip’te şehit olmakla birlikte böyle bir mesajının olmama ihtimali de vardı. O bakımdan bir de yaşayan bir askerin görüş ve düşüncelerini almak istedim.

Halen uzman çavuş olarak görev yapmakta olan bir öğrencime sordum. Acaba onlar ne düşünüyorlardı bu savaş hakkında?  Mesela onlar da  toplumun bir kesimi gibi boşu boşuna öldüklerini düşünüyor muydu?

Takdir edersiniz ki bir askerin bir sivile beyanat vermesi yasaktır. Hele de bunu üstlerinden izin almadan yapması tamamen yasaktır. O bakımdan öğrencim kısa bir cevap yazdı ve not düştü: ‘’ Hocam, yayınlamayın bunları. ‘’  Ben de tamam yayınlamayacağım.’’ Dedim.

Evet, yayınlamayacağım dedim. Bana yazdıklarını satır satır buraya almayacağım.Sadece söylediklerinin ana fikrini ve askerin düşüncelerini yansıtacağım sizlere.

ASKER DİYOR Kİ !

1- İdlip’te, Suriye sınır hattında güvenlik ve emniyet maksatlı bekleyen arkadaşlarımız boşu boşuna ölmediler.

2- Bizde emir görevdir. Emir verilir, mütalaa edilmez.

3- Arkadaşlarımız Arapların, onların, bunların canını korumak için değil, sınır hattını güvende tutmak için şehit düştüler.

4-Medya konuyu her türlü her yere çekebilir ama TSK nın kendi içini bilmez, bilemez.

Aslında öğrencim ona sorduğum ‘’ Suriye’de, İdlip’te askerimiz boşu boşuna mı ölüyor?’’ Sorusunun cevabını face book sayfasında paylaştığı bir resminin altında şöylece yazmıştı: ''Biz korkak değiliz ki saklanalım, biz çakal değiliz ki kaçalım, biz kahpe değiliz ki sırtdan vuralım. Biz TÜRK’üz Kardeşim!''

Yani asker, bazı zevat gibi ‘’ Suriye’de ne işimiz var?’’ Demiyor. Verilen şehitlerin ardından ‘’ Boşu boşuna, hiç yoluna öldüler.’’ Demiyor.

O halde?

O halde yazımın başlığında da dediğim gibi şimdi vır vırı, ona buna saldırmayı bırakıp askere kulak verme ve susma zamanıdır. Söylenecek ne varsa onlar söylüyorlar ve söylemeye devam edecekler Allah’ın izniyle.

Eğer becerebiliyorsak, elimizden geliyorsa birlik ve beraberlik adına bir şeyler yazalım. Beceremiyorsak en azından susma erdemini gösterelim.

Ve son olarak...

Rusya'nın Türkiye'de de yayın yapan haber sitesi Sputnik’in İngilizce sayfasında bakın ne diyor:

‘’The stolen province:  Why Turkey was given a corner of Syria by France 80 Years ago.’’

‘’ÇALINAN EYALET: Suriye’nin bir köşesi 80 sene önce niçin Fransa tarafından Türkiye’ye verildi?’’ 

Hâlâ daha çocuklarımızın, evlatlarımızın niçin Suriye topraklarında olduğunu anlayamayanlara ithaf olunur.

Evet doğrudur “Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecektir.”  Sözü.  Allah hiç bir anne babaya, kardeşe, eşe, evlada  böyle acılar yaşatmasın.  Ateş düştüğü yeri yakıyor .  Ne kadar ciğerlerimiz yandı desek de hiç birimiz  doğrudan doğruya kendi evladımızın, yakınımızın başına gelmedikçe o acıyı anlayamayız.  Ancak böyle bir acının üstüne bir de ‘’ Boşu boşuna, bir hiç uğruna öldü’’ Demek  o annelerin -babaların, şehit yakınlarının yüreğindeki acıyı dindirmeyecek, aksine ateş almış bir yüreğe dökülen benzin olacaktır.Tek tesellisi evladının, yakınının şehit olması olan bir insana ‘’ Senin evladın bir hiç uğruna öldü.’’ Demek insanlık ve o acıyı paylaşmak mıdır yani?

Tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.  Kabirleri pür nur, makamları cennet olsun.