Card image cap
Bu sorudaki̇ hatayi bulabi̇lecek mi̇si̇ni̇z bakalim




BİLİYORUM, EDEBİYAT SİTELERİNDE BAŞKALARINA AİT YAZILARIN PAYLAŞILMASI SİTE KURALLARINA AYKIRIDIR. LAKİN BU KURALI İHLAL ETMEK ZORUNDAYIM.

NEDEN Mİ?

BU SORUNUN CEVABINI YAZIYI OKURSANIZ ANLAYACAKSINIZ

YAZI, VAN’DA ÖĞRETMENLİK YAPAN OSMAN TEMİZKAN ADLI BİR MESLEKTAŞIMA AİT.

NOKTASINA, VİRGÜLÜNE DOKUNMADAN PAYLAŞIYORUM.

BEN HER NE KADAR ‘’ BU SORUDAKİ HATAYI BULABİLECEK MİSİNİZ BAKALIM ‘’ DİYE BAŞLIK ATSAM DA DEĞERLİ MESLEKTAŞIM YAZISINA ‘’Eşit ‘’ DİYE BAŞLIK ATMIŞ.

NOT: YAZIDAKİ BÜYÜK HARFLERLE YAZILI KISIMLAR BANA AİTTİR.

---------------------------------------------------------

Eşit

 

Meslek hayatımın çok muhteşem 40 dakikalarından biriydi yaşadığım.

En muhteşemiydi belki de 19 Nisan 2019 günü, saat 12.00 ila 12.40 arası yaşadıklarım.

"Barangilin ineği her gün 4 litre süt veriyor. Baran bu sütü 1 hafta boyunca biriktirip, daha sonra bütün sütü 7 arkadaşına paylaştırırsa, her arkadaşına kaç litre süt düşer?"

Bu bir matematik sorusu, çocuklarıma sordum.

Benim çocuklarım ilkokul ikinci sınıf talebeleri.

Bu soruda birden çok kazanım test ediliyor.

Bu soruyu yapabilmesi için çocuklarım, 1 haftanın 7 gün olduğunu kazanmış olmalılar, çarpma işlemi yapabilmeyi kazanmış olmalılar, bölme işlemi yapabilmeyi kazanmış olmalılar ve problem için gerekli olan yorumlama becerisini kazanmış olmalılar.

Kazanmışlar da...

Zira yapabildiler.

4×7=28 
28÷7=4

Ama...

Muhtemelen fark etmişsinizdir, soru hatalı!

[ BEN, İŞTE ŞU ALTI ÇİZİLİ CÜMLEYİ OKUYUNCA SORUYU TEKRAR GÖZDEN GEÇİRDİM, DEFALARCA OKUDUM... SORUDA BİR HATA YOKTU. AMA YAZAN MESLEKTAŞIM SORUNUN HATALI OLDUĞUNU YAZMIŞTI. SİZ GÖREBİLDİNİZ Mİ HATAYI? GÖRDÜYSENİZ DE GÖRMEDİYSENİZ DE LÜTFEN OKUMAYA DEVAM EDİN. ]

Zira soru bu haliyle trilyonlarca ihtimal barındırıyor.

[‘’NASIL YANİ?’’ DİYE SORDUM KENDİ KENDİME ]

Ve benim bu soruyu sormaktaki asıl maksadım da çocuklarımın hatayı, daha doğrusu eksik sözcüğü bulmaları idi.

[ ALLAH ALLAH..SENELERCE ÖĞRETMENLİK YAPMIŞ OLAN BEN BULAMAMIŞIM, MİNİCİK BEBELER NASIL BULACAKLAR Kİ?]

"Çocuklar, bu soruda bir yanlışlık, daha doğrusu eksiklik var. Bulana matematikten artı beş puan" deyip, başladım beklemeye.

[ ÖĞRETMEN OLAN BENİM BULAMADIĞIM HATAYI MİNİCİK ÇOCUKLAR BULABİLECEK MİYDİ ACABA? MERAKIM HAD SAFHADAYDI.]

Yanıtlar geliyor ama doğru değil.

Hep imlaya dair tahminlerde bulunuyorlar.

Doğru yanıtı bulamıyorlar ama aptallıktan değil.

Henüz kirlenmemiş, henüz lekelenmemiş, henüz kalleşleşmemiş olduklarından bulamıyorlar.

Salak olduklarından değil; iyi, güzel olduklarından bulamıyorlar ulan.

Sorunun doğru şekli, "Barangilin ineği her gün 4 litre süt veriyor. Baran bu sütü 1 hafta boyunca biriktirip, daha sonra bütün sütü 7 arkadaşına EŞİT paylaştırırsa, her arkadaşına kaç litre süt düşer?" olmalı idi.

Bunu çocuklarımla paylaşıp izah ettim.

Çocuklarımdan 7 tanesinin adını yazdım; Musab, Ümmügülsüm, Halil, Yusuf, Süreyya, Muhammed ve Hasip.

İlk altı tanesinin adının altına "1 litre", yedinci çocuğum Hasip'in adının altına "22 litre" yazıp, "Ya Baran sütü böyle paylaştırırsa..." deyip başladım beklemeye.

Önce bir durdular, düşündüler.

Sonra başladılar birer birer itiraza; bu ihtimalin olmazlığını, saçmalığını haykırmaya...

"Ama öğretmenim, böyle olmaz ki..."


"Ama öğretmenim, böyle paylaşılmaz ki..."

"Ama öğretmenim, Hasip'e çok olursa diğerlerine yazık..."


"Ama öğretmenim, bu yanlııış!"


Şaire, 

"Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul!
Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa...
Yaşasın, kefenimin kefili kara borsa!"

dedirten dünyayı henüz bilmiyorlar çünkü...


Kirlenmemişler...


Masumlar...


Temizler...


Tertemizler çünkü!


Üç beş dakikalık mesaimin ardından (14 kalemi eşit olmayan şekilde 7 çocuğumun eline tutuşturduktan sonra bilhassa: ilk altısına 1'er, 7.'sine 8 kalem vermek suretiyle yani) mevzuu matematiksel olarak kavradılar ama gönüllerinde bir türlü yerine oturmadı taş.


"Hayır" diyorlar...


"Böyle olmaz ki..."


"Böyle paylaştırılmaz ki..."


Başladım konuşmaya.


8 yıllık muallimlik yaşantımın belki de en dolu dersiydi bu.


34 yıllık yaşantımın en anlamlı 40 dakikası belki de...


"Yavrularım, 

Bu dünyada açlık çeken, aç oldukları için gece uyuyamayan, hatta acından ölen çocuklar, insanlar var...

Onlar niye açlar, biliyor musunuz?

Dünyada onları da doyuracak kadar ekmek olmadığından değil, dünyadaki ekmekler eşit paylaşılmadığından...

Aslında herkese, hepimize yetecek kadar hava; herkese, hepimize yetecek kadar su; herkese, hepimize yetecek kadar süt, herkese, hepimize yetecek kadar ekmek var bu dünyada. 

Ama 'eşit' paylaşılmadığı için, bazılarının yiyip bitiremeyecekleri kadar çok ekmekleri oluyor, bazıları da karınlarını doyuracak kadar bile ekmek bulamadıklarından açlarından ölüyor..."


"Ama öğretmenim nasıl ki?"


"Ama öğretmenim niye ki?"


Hâlâ anlayamıyorlar nasıl'ını, niye'sini?


Kim anlayabilir ki zaten?


Kim anlayabiliyor ki zaten, kendi payına 9 pul düşürenler hariç?

Benim çocuklarım anlayamamanın ötesinde, anlamlandıramıyorlar da...


Niye 10 ekmek 10 insana 1'er tane paylaştırılmaz da 1'ine 9 tane düşerken, diğer 9'u 1 ekmeği bölüşmeye zorlanır?


Niye ulan, niye?


Bu arada Hasip'im kalktı yerinden.


İzin falan istemedi yapacağı şey için.


Kalktı, tahtaya doğru yürüdü.


Geldi, durdu tahtanın önünde.


Silgiyi aldı, kendi adının altında yazan "22 litre"yi sildi.


Aldı masamdaki siyah tahta kalemini, o eğri büğrü yazısıyla dünyanın en doğru manifestosunu yazdı: "1 litre"


Bağıra bağıra ağlamak istedim ulan!


Bağıra bağıra ağlamak...


Gökte İsa duyarcasına haykırmak istedim, "Bu düzen yıkılacak! Bu çocuklar yıkacak bu adaletsiz, lanet düzeni! Vallahi bunlar yıkacaklar... Korkun ulan, korkun bu çocuklardan! Korkun benim çocuklarımdan!!!" diye.


Adına 'harf' denilen bu acayip şekillerle izah edebileceğim gibi bir şey değildi o "an"...

Önce arkadaşları alkışladılar Hasip'imi.


Sonra ben evvela alnından, ve sonra kendi adının altına "1 litre" yazan elinin avuç içinden öptüm Hasip'imi.


Fena duygu yüklüydüm.


"Çocuklarım" dedim, titreyen sesimle...


"Çocuklarım, 

Eğer bir gün, bu dünyada insanlara ekmeği, suyu, havayı ya da sütü paylaştıran koltuklarda siz oturursanız...

Ve eğer o gün, pek çok insana 'bu 1 ekmeği, bu 1 litre sütü, havayı ya da suyu aranızda bölüşün' deyip, sonra da geri kalan bütün ekmeği, sütü, havayı ya da suyu kendinize ayırırsanız, bu adaletsizliği, haksızlığı siz yaparsanız, size hakkımı helal etmem!"

Çakmak çakmak gözleriyle baktılar bir süre.


Başladılar birer birer söylenmeye...


"Hayır öğretmenim, biz öyle yapmayacağız."


"Hayır öğretmenim, biz eşit dağıtacağız."


"Hayır öğretmenim, biz herkese aynı verecegiz."


Bağıra bağıra ağlamak istedim ulan, bağıra bağıra ağlamak...

Öyle güzellerdi ki o an, öyle gerçek, öyle samimi...


Vallahi hiçbir alfabe yetmez o "an"ı anlatabilmeye...


"Söz mü?" dedim.


"Söz" dediler hep bir ağızdan.


"Söz mü?" dedim.


"Söz" dediler hep bir ağızdan.


"Söz mü?" dedim.


"Söz" dediler hep bir ağızdan.


Söz verdiler benim çocuklarım, -yârin yanağından gayri- ne varsa, eşit paylaşmaya...


Anlatılabilir, anlatılınca anlaşılabilir bir şey değildi o an, o 40 dakika.


Öyle bir 40 dakikaydı ki o, sırf o 40 dakikanın hatırına 40 yıl muallimlik yapar insan.


Öyle güzel...


Öyle başka...


Öyle muhteşem...


Anlatılmaz.


Anlatılamaz.


Anlatamadım da zaten.


Ama hissettim, eminim bundan:


Bir gün, kendileriyle birlikte Allah'ın 10 pulunu bekliyorsa 10 kul...


Ve 10 pul da benim çocuklarımdan birinin elindeyse o gün...


Ve o taksimi o yapacaksa yani...


Her kula 1 pul düşecek o gün...


Kendisi dahil..!


Kirletmesek, kirletmeseniz, kirletmeseler yani...


Osman Temizkan