Evet, dün ‘’ÇOCUK GELİNLERDEN SEKİZ KOCALI AYŞE SULTAN’A,SEKİZ KOCALI AYŞE SULTAN’DAN ÜLKEMİZDEKİ TACİZ-TECAVÜZ OLAYLARINA...1. BÖLÜM...’’ Başlığı altında yazmış olduğum yazıya  başlık değiştirerek devam ediyorum zira olay artık Ayşe Sultan olayı değil, başka bir boyuta geçiyoruz.

Yukarıdaki sorunun cevabına geçmeden önce ülkemizdeki taciz tecavüz ve özellikle çocuklara cinsel istismar konusundaki durumumuza bakalım.

1- Çocuklara ( veya yetişkinlere) yapılan cinsel istimarların sebeplerini doğru olarak tespit edebiliyor muyuz? Mesela bir insan nasıl olur da üç yaşında, hatta otuz sekiz günlük bir bebeğe tecavüz eden bir canavara dönüşebilir? Bunun sebeplerini  doğru bir şekilde ortaya koyabiliyor muyuz?

2- Bu cinsel istismarların önlenmesi için yapılması gerekenler konusunda gerçekçi, mantıksal ve bilimsel öneriler ortaya koyabiliyor muyuz?

Maalesef her iki sorunun cevabı da ‘’ Hayır ‘’ dır.

İşte bu noktada tekrar 1. Bölüme döneceğiz birazcık. Çünkü o bölümde çocuk gelinlerden bahsetmiştim. Hem de daha iki yaşındayken saçı sakalı ağarmış insanlarla nikahları kıyılan çocuk, daha doğrusu bebek gelinlerden.

Ülkemizde ‘’ yahu bu çocuklara niçin tecavüz ediyor bu sapık insanlar?  Üç yaşındaki  bebeğe insanın nefsi nasıl uyanır?’’  Sorusuna verilen cevaplardan birisi aynen şudur:

‘’Eeee  Diyanet ( veya din adına konuşan bazı kişiler ) altı yaşındaki bir çocuğa  nikah kıyılabilir derslerse, böyle fetvalar verirlerse, olacağı bu. Altı yaşındaki çocuğa da tecavüz edilir otuz sekiz günlük bebeğe de.’’

Umarım olaya niçin çocuk gelinler meselesinden başladığım anlaşılmıştır.

Ülkemizdeki pek çok insanımız çocuklara yapılan cinsel istismarın en önemli sebebi olarak Diyanetin bu fetvasını ( ki böyle bir fetvası asla yok ) veya din adamı hüviyeti ile karşımıza çıkan bazı insanların verdikleri fetvaları göstermektedirler.

Peki bu doğru bir tespit midir?

Bu iddiaları öne sürenler açısından doğru olmasının yanında adeta iman edilmiştir sebebin bu olduğuna. Yani din adamları ‘’Altı yaşında çocukla evlenilebilir’’  Diyor, bizdeki insanlar da ( İnsan müsvetteleri yani ) ‘’ Elimde fetva var. Altı yaşındaki çocuğa tecavüz edebilirim. Bunun dinen bir sakıncası yok’’ Diyerek  çocuklarımıza saldırıyor, onlara cinsel tacizde bulunuyor veya tecavüz ediyorlar.

Mesela 3,5 Yaşındaki Irmak Kupal’a tecavüz edip sonra da öldüren Himmet Aktürk Diyanetin ( ya da hoca müsvettelerinin ) fetvalarını okudu, veya televizyonda seyretti sonra da ‘’ Hımmm hemen bu fetvanın gereğini yerine getireyim.’’ Dedi ve Minik Irmak’a tecavüz edip öldürdü (!)

Evet, böyle okuyunca eminim ‘’ Ne saçma ‘’ Demişsinizdir. Ama Irmak’ın öldürüldüğü günlerde söylenen hep buydu ve neredeyse hiç kimse itiraz etmedi.

Daldım gidiyorum, bu arada şu ‘’Altı yaşındaki çocuğa nikah kıyılabilir ‘’ konusunun aslını açalım biraz. Yani bu olay tam olarak nedir?

Efendim bu olay asla ve kat’a savunulabilecek bir olay değildir. Bir dini vecibe filan da değildir. Bir gelenektir. Böylesine saçma bir gelenek bizim geleneklerimiz arasına nasıl girmiş onu da bilmiyorum maalesef. Lakin olayın özü biraz ‘’ Beşik Kertmesi ‘’ olayına benzer. ( Beşik kertmesinin ne olduğunu herkesin bildiğini düşünerek tafsilata girmiyorum. )

Bu olayda daha iki yaşındaki bir bebeğin saçı sakalı ağarmış bir insanla nikahlanması demek o bebeğin o herifle gerdeğe girdiği/ gireceği anlamını taşımaz. Eee o zaman bu nikahın anlamı ne? Bu nikahın anlamı: O bebek artık o adamın nikahındadır, dolayısıyla da başka hiç kimse ‘’ ileride ben bu kızı oğluma isterim diye bir beklenti içinde olmasın’’ Demektir. O bebek ancak büluğ çağına girdikten sonra düğünü yaplır ve kocasıyla gerdeğe girer, zifaf gerçekleşir. Nitekim sekiz kocalı Ayşe Sultan ilk kocası Nasuh Paşa ile  değil, ikinci kocası Karakaş Mehmet Paşa ile gerdeğe girdi. Gerdeğe girdiğinde yaşı on altıydı.( On altı hatta bazen on iki yaş normal mi? Asla değil.)

Peki şu yukarıda yazdığım paragraf bu çocuk gelin olayını meşrulaştırıyor mu?

Asla...

Asla meşru ve  doğru  bir şey değil. Dine uygun da değil. Zira dinimizde evlendirilecek kız ve hatta erkeğin rızası şarttır. İki yaşında bir bebeğin rızası diye bir şey söz konusu olmadığına göre bu uygulama dine uygun olmamalıdıri Lakin zamanın şeyhülislamları, kazaskerleri, kadıları bunu nasıl olmuş da dine uygun görmüşler işte onu da anlıyamıyorum, anlamlandıramıyorum.

Tekrar sapık Himmet Aktürk’e dönelim

Diyelim ki Himmet Aktürk Diyanetin ya da din adamlarının verdiği fetvalara uydu.

İyi de öyle olsa bile o fetvada ‘’ Evlendirilebilir’’ Diyor. Sokakta oynarken kandırılır, ıssız bir yerde tecavüz edilir, sonra da öldürülür’’ Demiyor.  Ayrıca Diyanet fetvaları ‘’ Günde beş vakit namaz farzdır. Mutlaka kılınması lazımdır’’ da diyor ama Himmet Aktürk bu fetvayı sallamıyor. Namaz- niyazla uzak yakın bir ilişkisi yok.

Suphi Altındöken’in durumu da öyledir. Yani Özgecan Aslan’ın katilinin...

Normal ve sağlıklı bir eşi olan ( Üstelik de bayağı güzel bir kadındır eşi ( artık eski eş tabii ki) Neslihan ) bir insanın ( yaratık yani) ‘’ Valla şeytana bile değil ama Diyanet / din adamlarının fetvalarına uyarak bu eylemi yaptım.’’ Dediğini düşünün.

Yok düşünmeyin. Bunun saçma olduğunu siz de biliyorsunuz.

Durun şimdi... Bu iki sapıktan bahsedip de Ensar Vakfı olayına dokunmazsam beni topa tutar bazı vatandaşlar. Ondan da bahsedelim.

Bu sapığın adı Muharrem Büyüktürk.

Ensar Vakfı denen ve dini nitelikleri de olan bir vakfa ait öğrenci yurtlarında 2012- 2015 Yılları arasında on çocuğa cinsel istismarda bulunmuş.

Din adamı filan değil, etüd öğretmeni...( Ama evindeki kitaplıkta dini kitaplar var. Mesela İslam Ahlakı adlı kitap da bu kitaplardan sadece biri ) Evli,  kendi çocukları var. Yakalanmış, yargılanmış ve toplamda 508 yıl 3 ay hapis cezası almış.

Aldığı cezayı şöyle tarif edeyim: Bu  adi yaratık eğer bu suçu Fatih Sultan Mehmet’in oğlu II. Bayezıd zamanında 1511 yılında işlemiş olsaydı hapisten bugün çıkacak olurdu. O kadar ceza... Hapiste geberecek  yani.

Şimdi bu adam( insan müsvettesi) yakalandığı takdirde 508 sene ceza alacağını biliyor, aleme rezil rüsva olacağını biliyor, yaptığı eylem sonucunda eline hiç bir maddi kazanç geçmeyeceğini biliyor, yakalandığı takdirde ailesinin de perişan olacağını biliyor ama bütün bunları önemsemiyor çünkü Diyanet/ din adamları ‘’ Altı yaşındaki  kız çocukla evlenilebilir.’’ Demiş; o sebeple de yaşları on- on iki arasında değişen kız değil, erkek çocuklara cinsel tacizde bulunuyor, tecavüz ediyor (!) 

Suphi Altındöken de öyle...

Himmet Aktürk de öyle...

El insaf yahuuuu.

Velhasılıkelam ülkemizdeki taciz-tecavüz, çocuklara cinsel istismar konusunda her şeyden önce sebepleri belirlerken başlıyoruz yanlışlara...

Aslında ‘’Neden çocuklarımıza/ bebeklerimize cinsel saldırıda bulunuluyor?’’ Sorusunun tek cevabı vardır : Çünkü onlar sapık. Çünkü onlar normal insan değil...

Evet bir soru ile noktalıyorum bugünlük. ( Sorum kadın-erkek herkese )

Devletin en etkili ve yetkili organları sizi kesinlikle ikna etse

Dese ki ‘’ Üç yaşında bir kız çocuğuna, ya da erkek çocuğa tecavüz ettiğin takdirde sana hiç bir ceza vermeyeceğiz. Hatta mükafaat olarak bir milyon lira para vereceğiz.’’  Bu dediklerinde samimi olsalar. Yani gerçekten de siz bu iğrençliği yaptığınız takdirde ceza almayacak tam tesine yüklü bir para ile ödüllendirileceksiniz?

Sonra da karşınıza üç yaşında bir çocuk getirseler ona tecavüz eder misiniz?

Soru bile iğrenç değil mi?

Şu anda karşınızda olsaydım böyle bir soru sorduğum için ağzımın ortasına sı.ardınız eminim. En azından ‘’ Bu nasıl soru lan geri zekalı’’ Derdiniz değil mi?

Böyle bir sorunun sorulma ihtimali bile tüylerinizi diken diken etti değil mi?

Normaldir. Çünkü siz normal bir insansınız. Sapık ise değil. İşte bunu bir türlü anlatamıyorum maalesef.

Suphi Altındöken, Himmet Aktürk, Muharrem Büyüktürk  o iğrenç eylemi tek kuruş maddi manfaat görmeden, kendilerine ‘’ Yaparsan bir şey olmaz ‘’ diye en ufak bir garanti verilmememesine rağmen yaptılar.

Suphi Altındöken hapse düştüğü takdirde başına gelecekleri bile bile tecavüz etti Özgecan’a ve öldürdü. Hapse düşünce de gebertildi.

Himmet Aktürk Müge Anlı’ya ‘’ Beni Polise teslim etmeyin, döverler.’’ Derken bırakın polisi hapsaneye düştüğü  takdirde başına nelerin geleceğini biliyor ve bundan çok korkuyordu. Nitekim büyük bir ihtimalle hapsanede şişlendi.

Sapık Muharrem Büyüktürk hapse düştüğü takdirde ömrünü orada tamamlayacağını pek ala biliyordu. Kendi sapıklığı yüzünden neredeyse tüm Müslümanların sapık damgası yiyeceğini de biliyordu. ( Nitekim de öyle oldu maalesef. ) Kendi uğrayacağın zararları bildiği gibi başka insanlara vereceği zararları da biliyor ve yakalanmaktan çok korkuyordu.

Ve bu kadar korkak olan bu insanları dünyanın en cesur insanının yapamayacağı bir sapıklığı yapmaya iten şey Diyanetin/ din adamlarının fetvası ha?

Umarım yavaş yavaş ne demek istediğimi anlatabiliyorumdur.

Evet, sanırım daha çoook yazacağım. Mesele derin. Daha sebeplerin bile girizgahını yapmadık.