Hangi insan istemez ki, önünde çiçekli bir masa, karşısında sevdikleri, nikah şahitleri, nikah memuru ve en önemlisi o mucize kelimeyi birlikte söyleyeceği sevgili…..Evet demenin anlamı; sevgiliye göre vuslat, arkadaşlara göre çifte kumru, anne ve babalara göre mürüvvet, konu komşu dost ve akrabaya göre mutluluğun resmidir.
    Çiftler masaya oturduklarında hayatları boyunca unutmayacakları ve biri birilerine vermiş oldukları en önemli söz hastalıkta ve sağlıkta, iyi ve kötü günde, savaşta ve barışta, kısacası hayatımın her anında seninle birlikte ağlayıp, seninle birlikte neşeleneceğim ve bunun için ben sana SADIK KALACAĞIM VE ÜZMEYECEĞİM demelidirler. Ama şimdilerde en ufak çıtırtıda evini başına yıkmak için zamanı kolluyorum demek veya hissettirmek moda oldu. Cicim ayının arefesinde ayrılık rüzgârları estirmek niye, bu tahammülsüzlük neden. Hani bir yastıkta kırk yıl şarkıları söylemek nerde kaldı. Saçınızdaki aklar bile birlikte ağaracaktı. Hani çocuklarınız olacaktı ellerinden tutup sokakta düşman çatlatacaktınız.
    Ama maalesef çatırdayan çatı sözüne sadık kalmayan sevgililerin, hani o derme çatma kurdukları çatıları varya işte o çatı şimdi başlarına yıkılıyor.
    Mevzu derin, konu önemli olduğu için belki de anlatmamam gereken özel hayatımdan bir kesitin yararlı olacağını düşünerek anlatmak istiyorum. Birilerinin banal, birilerinin çağdışı veya da klişe dedikleri diyesi oldukları bir konu anlatacağım. Öğrencisiniz okulda okuyorsunuz, çok çok sevdiğiniz birisi var hayatınızda, her planınızı onun yörüngesine adapte etmişsiniz. Bir gün hayatınızı tamamen değiştirecek bir telefon alıyorsunuz. Telefonun ucundaki babanız ve aranızda çok kısa sürecek şu konuşma geçiyor.
Babam: Merhaba oğlum nasılsın iyi misin?
Ben: İyiyim baba sen nasılsın iyi misin?
Babam: Hadi gözün aydın seni evlendirdim.
Ben: Ne evlendirmesi benim daha okulum var okul bitmedi. Hayatımda bir sürü planlarım var demeden babam telefonu kapattı.
Ben yarıyıl tatilinde memlekete döndüm kafamda milyon tane deli sorular. Babama ne söyleyeceğim nasıl ikna edeceğim kurgular senaryolar daha neler neler.  Sonuç: babam ben hastayım ve sağlığımda çok kötü ve günlerim sayılı dedi. Seni evlendirip mürüvvetini görüp sonra bu dünyadan göçüp gideceğim diye kestirip attı.
Hayatta en zor konuşma çok çok sevdiğiniz, âşık olduğunuz, yanında bir ömür yaşlanmayı planladığınız insana telefon açıp ben seni çok seviyorum. Ama ayrılmak zorundayım kusura bakma demek kadar söylenilmesi zor bir kelime bu ağızdan çıkmamıştır. Boğazımda düğüm düğüm düğümlendi kement gibi. Zor bela söyledim utana sıkıla. Ama en zor olanı insana bir ömür boyu koyanı da ne oldu biliyor musunuz? Beni unuttunuz ya canınız sağ olsun. Bir ömür o söz hep yüreğimi kanatıp durdu belki de son nefese kadar kanatacak….. Ben o vefalı sevgiliden o gibi ayrılığı yaşayanlardan milyon defa özür diliyorum.
 Netice de birkaç ay sonra düğünümüz oldu. Aradan çok fazla zaman geçmeden düğünden yirmi dört gün sonra babam vefat etti. Yani anlayacağınız ben babamın yirmi dört günlük mutluluğu için, bir ömür sürecek görücü usulü evlenmiş oldum. Evet görücü usulü evlenmiş olsam da ben babama verdiğim sözüme sadık kalarak, eşimi hiçbir zaman üzmedim. Ben ve eşim ailelerimizin kararlarına saygı duyduğumuzdan dolayı hayatta biri birimizi hiç üzmedik.  Şimdi geriye dönüp baktığımızda dolu dolu yaşadığımız tam yirmi bir yıl var hayat serüvenimiz de. Sağlıklı zeki güzel güzel çocuklarımız.
Evli olan, evlenmeyi düşünen birlikte bir ömür boyu yaşamayı hayal eden çiftlerden istirhamım. Doğru sözlü, güvenilir, vefalı, hoşgörülü ve sabırlı olduktan sonra mutlu olmamak için bir neden yoktur.
Muammer KARS 07.12.2020