Hayat çok garip biliyor musunuz. insan olarak bizlerde her zaman zor ve yaşanılır olmayanlardan yana tavır almışızdır. Günler böyle hızlı geçip gidiyor. Büyüklerimizin bize yapmış olduğu öğütler, nasihatler kanımızın deli aktığı zamanlarda bir kulaktan giriyor ötekisinden çıkıp gidiyordu.

Babam benim sözümü iyi dinleyin çocuklar. Zaman gelir söylediğim nasihatlerin tekini bile servetinizi ödeseniz alamazsınız diyordu. Bazen güldük. Bazen eğlendik. Bazen de dalga geçtik. Meğer değerleri kaybedilince anlaşılıyor muş. Atalarımız " Kar dağa çıkınca kıymetli olurmuş" diye boşuna söylemiyorlarmış. Şimdilerde babamın nasihatlerine, sohbetlerine çıkmazlara düştüğüm zaman göstereceği doğru yollara ne kadar ihtiyaç duyduğumu anlatamam. Oysa o güzel insanlar beyaz atlara bindiler ve bir ömür geri dönmemecesine uzak diyarlara göç ettiler. Zaman çarkı döner mi bilmem ki o güzel insanları geri getirelim.

Dürüst yaşamayı, doğru konuşmayı, mazluma karşı merhametli olmayı zalime karşı mükavemet göstermeyi ve dahası her şeyi ben baba nasihatlerinden öğrendim. İdare etmek ne demek, idareli yaşamak ne demek. Elektrik olmadığı zamanlarda, idare lambasının altında, büyüklerin sohbetlerinde öğrendik. Hayat kurallarını, örfü, ananeyi, geleneği, göreneği, sevgiyi, saygıyı, edebi ve hayayı, kısaca hayatın kendisini büyüklerden öğrendim.

Biz bu keşmekeş hayatı yarınlara,yeni nesillere aktaramadığımız için yarınlarımızı, gençliğimizin hayallerini, duygularını, düşüncelerini bir takım neyi düğü belirsiz teknolojiye kurban ettik. Hayallerimizi televizyonlar, telefonlar çaldı. Hafızamızda olan kelime dağarcığımızı, lügatimizi, sözlerimizi sildi götürdü. Hani teknoloji bizi çağdaş yapacak, muhasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktı. Oysa lügatinde yarını olmayan, umutları ümitleri körelmiş bir gençlik görünüyor. Nerede asımın nesli, kelime hazinesi günde iki bin, üç bin kelime ile konuşa bilen gençlik hani nerede.

Hani nerede beş bin beyitlik gazeller yazan Alvarlı Efe Hazretleri, hani nerede on bin beyitlik mesneviler yazan Mevlanalar.

Dilimizi kanka, tontiş, okiş, minnoş bilmem daha neler neler ne olduğu belli olmayan ve ne anlama geldiğinide bilmediğimiz kelimelere maalesef bıraktık. Arama motorlarından kes kopyala yapıştır, metodları ile yazılmamış eserler meydanlarda cirit atıyor. Hatta kesip kopyaladıkları yazıları şiirleri okuma zahmetinde bile bulunmuyorlar.

Okuma salonlarını, Kıraathaneleri, kütüphaneleri kitapları okumayı unutmuşuz. Ne bilgiler giriyor beyninize nede toz kokusu burnunuza geliyor. Maalesef yaşamak senaryolardan ibaret olmuş........

12.11.2019 Muammer KARS