Yaz ayları neşe içinde oyunlar oynayarak, doludizgin geçip gidiyordu. Bazı günlerde çobanların işi çıkıp şehre gittikleri zamanlarda, çobanlık yapıyorduk, arta kalan zamanlarda veya diğer zamanlarda oyun oynayarak geçiriyorduk. O gün güneşin dünyaya daha çok yaklaştığı günlerden, sıcak bir yaz günü idi. Çobanımız canımız dayımız, Zihni dayı o gün şehre gitmiş ve hayvanları otlatmakta bizlere kalmıştı. Hava sıcak olduğu için, hayvanlar sıcaktan veya sineklerin ısırmasından dolayı sağa sola kaçıp duruyorlardı. Bizde bir aşağı bir yukarı derken kuşluk vaktine kadar bir hayli yorulmuştuk. Tam dinlenmeye başlamıştık ki Hacı Yahya amcanın kızı bir tane topal inek getirdi ve bizim hayvanların içerisine karıştırdı. İneği otlatmak istemiyoruz dedik. İneği otlatmak istemiyor olmamızın nedeni topal olunca yavaş yürür akşama eve geç gideriz düşüncesi idi. Babamlar ve ırgatlar biraz ileride çayır biçiyorlardı. Kız babama ineğin ayağı topal, babam sizin hayvanlar ile yayılsın diye gönderdi ama bizden bahisle bunlar bırakmıyorlar dedi. Babam ineği hayvanların arsına katın diye bize bağırdı. Biz bırakmak istemiyorduk. Aslında ben babama karşı gelmekten korktuğum için sesimi çıkartmıyordum ama amcaoğlu hem benden büyük hem de söz hakkı onun olduğu için yok diyordu. Kız bırakmıyoruz diye bağırıyor. Babam hayvanların arasına katın bırakın kızcağız gitsin diye bağırıyor. Amcaoğlu yok diye inat ediyor.

           Bu senaryo epey sürdükten sonra zaten sıcaktan bunalmış olan babamın, çayırların biçmesinin zor olduğunu da hesaba katarsak tansiyonu yükselmeye başlamış olacak ki bize doğru koşarak gelmeye başladı. Ben korktum ve son sürat köye doğru kaçmaya başladım. Ben koştum, babam koştu, sonunda babam bana ulaştı. O sinirle beni biraz patakladı. Döndük geriye geldik. O gün benim hiçbir suçum olmamasına rağmen anılarımda saklı kalacak bir dayak yemiş oldum. Amcaoğlu benden büyük olmasına rağmen hiç kimse ona bir şey demiyordu. Amcamın tek oğlu olduğu için herkes el üstünde tutuyorlardı ve çok seviyorlardı. Yani anlayacağınıza göre ailenin tek oğlu olmak ceza değil bazen ödül olmuş oluyor. Şans kapıyı çalmıyordu maalesef o gün şanssızlık beni bulmuş dayağı yemiştim. Hayatımda kendi şanssızlığıma üzüldüğüm anılarımdan birisi olarak tarihin tozlu yaprakları arasında saklı kalacak bir anım olmuş oldu.

            O gün sıcağın etkisi ile mi? yoksa yediğim dayağın etkisi ile mi? bilinmez ama akşam oluncaya kadar başım ağırmış durmuştu. Köye gidemedim ama başımın ağrısı fazla olduğu için hayvanları otlatma işi amcaoğlunun üzerine kalmıştı. Akşamleyin anneme, babamın beni dövdüğünü söyledim. Annemin annelik içgüdülerinin de desteğini alarak, ertesi günü hayvan otlatmak işinden paçayı kurtarmış oldum. O gün ve o günü takip eden birkaç gün benim için bayram olmuştu. Sabah erkenden kalkmak yok. Öğlene kadar çelik çomak, saklambaç veya diğer oyunlardan oynamak vardı. Öğlen olduğu zaman elin ver derede yüzmeye derken ne güzel günleri harcamışız boşu boşuna. Şimdi dillerden dökülen şu dizelerin olmasını ne çok isterdim. Kalın sağlıcakla……….

Bak saçıma aklar düştü.

Mümkün olsa dönsem geri.

Alnım ve yüzüm kırıştı.

Mümkün olsa dönsem geri.

 

Çayda derede yüzerdim.

Çıplak ayakla gezerdim.

Büyümeyi çok özlerdim.

Mümkün olsa dönsem geri.

27.12.2020 Muammer KARS