Bizim köyde hemen hemen her evin gelecek misafirler için hazırlanmış olan bir misafir odası vardı. Bizim misafir odası köydeki misafir odalarından en büyüklerinden biri idi. Misafir odasında on iki kişilik yemek masası, on iki sandalyesi vardı. Biz yani amcamın ikiz çocukları ve ben ara sıra o odada çocuksu oyunlar oynuyorduk. Yine bir gün oyun oynarken aklımıza resim yapmak, ressam olma aşkı ağır basmaya başladı. Tabi ne resim defterimiz nede tuvalimiz vardı. Bizde üç kafadar sandalyeler üzerine sanatımızı icra etmeye başladık. En iyi sandalye resmi benim olur. Ben en iyisini yaparım, sen yaparsın, derken bütün sandalyelere harikulade sanat eserlerimizi yapmıştık. Ben resim yapma yeteneği olmayan resim yapma becerisi olmayan birisi idim ama o gün sanat aşkım çok fazla depreşmişti. Sonra resimlerimizi değerlendirecek bir jüriye ihtiyacımız oldu. Fakat iş güç zamanı olduğu için herkes bir işte güçte olduğu için bir jüri bulamamıştık. Yaz mevsimi olduğu için her keslerin işleri olduğu için bir hayli zaman evimize misafir gelmemişti.

           Oyunlarımız yine aynı hızda kapıda bacada oyunlarda, derelerde yüzmelerde, balık tutmalarda ve top oynamalarla devam edip son sürat sürüp gidiyordu. Bizim resimlerimiz ressamlığımız unutulup gitmişti. Bir gün bize bir misafir gelmiş ve içeriye buyur edilmiş. Çay çorba yemek ikram edilmiş hatırlar sual edilmiş.  En sonunda tabi ki misafir yolcu edilmiş ve iş bizim meşhur resimlerimizin ustalarını aramaya kalmış. İlk akla gelen mahşerin üç yaramazı amcamın ikiz çocukları Veysel, Köksal ve ben…..  Biz dışarıda top oynarken abim pencereyi açıp bizi içeriye çağırdı. Biz ressamlığı unuttuğumuz için koşa koşa içeriye girdik. Amcam gülerek bizi karşıladı. Aslında amcam çok sinirli birisi idi. Ama o gün çok neşeli gözüküyordu. Aklında bir tiyatro tertiplediğini bir senaryo yazdığını ve sahnelemeye başladığını bilemezdik veya aklımızın ucundan bile geçmezdi. Ne güzel resimler yapmışsınız. En güzel resmi kim yapmışsa ödül var diyordu. Hepimiz bir ağızdan ben ben ben diye bağırmaya başladık. Tiyatro tamamlanmış sıra ödüllere gelmişti. Ödülümüz altın portakal Festivallerinde verilen Altın Portakal değil, en yağlı tarafından patak olmuştu. “Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş” atasözü gerçek olmuştu. Biz en güzel resim yarışmasında ödül olarak çikolata beklerken bizim nasibimize beşkardeş düşmüştü.  Sağlıcakla kalın hoşçakalın…….

01.01.2021 Muammer KARS