BİR GÜNDE İKİ İFTAR
Bin dokuz yüz seksen üç yazı çok sıcak
geçmişti. Çok uzun bir yıl olmuştu. Her yıl Ekim ayında muhakkak kar yağar
etraf bembeyaz olurdu. O yıl köyde Kasım
ayına kadar kar yağmamış ve dağlarda, bayırlarda
yabani meyveler ziyadesi ile çok fazla olmuştu. Dağ armudu, elması, eriği yani
bütün yabani meyvelerde bir bolluk vardı. Kuşburnu ağaçları bolca yemiş
vermişti. Tabiri caiz dallar kırılacak gibi oluyordu. Yaşlı nineler ve dedeler
kuşburnu fazla yemiş verirse eğer o kış uzun geçer diye aralarında konuşuyorlardı.
Her yıl Yirmi Dokuz Ekim Cumhuriyet Bayramında kar yağar etraf bembeyaz olurdu.
Bu defa hava sıcak geçmiş kar yağmamıştı. Fakat otuz ekim bin dokuz yüz seksen
üç tarihi nice sevdiklerimizi bizden kopardı aldı götürdü. Şairin dediği gibi”
O güzel insanlar o güzel atlara bindiler ve uzak diyarlara göçtüler” Köyümüzde
Ömer Amca, Şaban Emminin oğlu Ümit, köydeki çobanın çocukları öldü ve birçok
hayvan telef olup göçük altında kaldı. Hatta çevre köylerde ölen insan sayısı
çok çok fazla idi öyle köyler vardı ki köy halkının yarıdan fazlası göçük
altında kalmıştı. Evlerimiz taş duvar, üzeri odun ile tahta ile örtülmüş ve
üzerine çok fazla toprak atılmış olduğu için ölen can sayısı çok olmuştu.
Evlerimiz göçüp harabe olduğu için bin
dokuz yüz seksen dört yazında tüm köy halkı yaşamını tahtadan barakalarda
Çadırlarda sürdürüyordu. O yıl
ramazan yaz aylarına denk düşmüş ve bende yedi sekiz yaşlarında bir çocuktum.
Çocukluğun verdiği heves ile bir gün oruç tutmuştum. Amcamın oğlu ile merada
hayvanları otlatıyorduk. Hava çok sıcak olmuş
ve hayvanlar da sağa sola kaçışmış ve ben çok susamıştım yani dilim damağım
kurumuştu. Bundan dolayı
Amcaoğlu beni köye gönderdi.
Her neyse zar zor da olsa kendimi köye serin barakanın içine atmıştım. Annem
şurada uyu ben seni iftara çağırırım, deyip çıkıp gitti. Ben ne kadar uyuduğumu
hatırlamıyorum ama uyandığım zaman etraf karanlıktı. Ben beni niye iftara
kaldırmadılar diye ev halkına kızıyordum. Diğer taraftan ise yiyecek ekmek ve
içecek su arıyordum. Amcam şehre gitmiş ve oradan ramazan pidesi getirmişti.
Bir de baktım yanı başımda pide ve su var. Her neyse karnımı bir güzel doyurdum
ve tekrar uyudum. Ne kadar uyumuşum bilmiyorum ablam kapıyı açıp içeri girince
ben uyandım. Hadi kalk ezan okunacak iftar oldu dedi. Meğer barakanın karanlık
olmasının nedeni annemin perdeleri kapaması imiş. Annem perdeleri kapamış ki
güneş içeriye girmesin serin olsun ve ben rahat uyuyayım. Ben o gün bilmeden
orucumu afiyetle yemiş oldum.
Tahta barakadan başka bir tanede kızılayın vermiş
olduğu beyaz çadırımız vardı. O çadırda misafirler ve büyükler oturuyor ve
yemek yiyorlardı. Her gün ben oruç tutmadığım için hadi koş su getir. Hadi koş
yemek getir. Hadi koş tuzu, biberi getir diye bir türlü rahat bırakmıyorlardı.
Ve ben o gün paşalar gibi yemek sofrasının üst tarafında oturdum ve hiç
yerimden kalkmadım. O akşam iftar sofrasında komşu köyden bir amca ve çobanın
çocukları vardı. Çobanın çocukları benden yaşları büyük olduğu halde oruç
tutmuyorlardı. Ama bizim köyde ramazanda oruç tutsun veya tutmasın herkesi
iftar sofrasına davet eder ve ikramda bulunurlardı. İşte çobanın çocukları da
bundan dolayı çağrılmıştı. Hatta komşu köyden misafir gelen amca çocuklarla
şöyle şakalaşmıştı.
-
Amca oruç tutuyor musun?
-
Çocuk hayvanların önünde zor oluyor.
-
Amca he ya hem hayvanları otlatıyorsun hem de
sırtında taş taşıyorsun. Demiş herkes kahkahayla gülmüştü.
Büyüklerimiz; ceviz ağaçları her ilkbaharda çevresinin resmini çeker derlerdi. Mazide yaşananlar çocukluğumuzda kalan anılarda ceviz ağaçlarının marifetleri gibi içimizde yani yüreğimizde saklı kalmış ve gün yüzüne çıkmak isteyen tarihi eserler gibi kurtarıcısını beklemekte. 1984 yazı fazla sıcak ve uzun geçtimi bilmem ama hayatımızın en karmaşık, keşmekeşle dolu, en hareketle yıllarından biri olmuştu. Devlet depremzedelere yeni evler, yollar ve çeşmeler yapmış ve biz o kışı sıcak evlerimizde geçirmiştik.
Sağlıcakla kalın hoşça kalın...........23.02.2021 Muammer KARS
Dün okuduğum yorum yazmıştım ama kaybolmuş nedense.
Güzeldi çocukluk anılarınız ve köydeki o zorlu yaşanılan hava. her şeye rağmen insanın br yanı özlüyor, ona da inanıyorum.
Gönülden tebrik ve saygımla Muammer Bey.
Çok teşekkür ederim Nezahat hocam naif yüreğinize asil gönlünüze sağlık hayırlı akşamlar diliyorum