BAK HELE
Bî-mânâ olmuş gürûh, müsebbibi muamma.
Beden ruh’ tan bihaber, ruh çekiyorken çile, 
Riyakârlık diz boyu, Müslüman’ım der amma,
Mümin’e haç takıyor, namert kula bak hele!


Del olmuş ümmeti şah, akıl kalmamış serde.
Yalanla beslenen dil, derman olur mu derde?
Merhamet mi ararsın, kuzu teslimken kurda,
Salya sümük akıyor, zehri dile bak hele!


Bitti meşk-i terennüm, maşuka bülbül suskun.
Tarumar bağ-ı gülşen, bağ ile bağban küskün,
Hoyrat gül yad bülbüle, dil-i hançeri keskin,
Gülşen bühtan kokuyor, sahte güle bak hele!


Zulme alkış tutuyor, mütehayyirken beşer.
Ağlamakta Çeşm-i Mest, küle gözyaşı düşer,
Anka’yı bilmez zahir, kül doğuruyorken şer,
Közde umut yakıyor, hain küle bak hele!


Çar nâçâr benî Âdem, ufku sarmış karanlık.
Suskun dergâh-ı Âlem, yaşananlar hep anlık,
Ruz-i mahşer mi acep, kefenlenmiş insanlık,
Musalladan kalkıyor, kolsuz sala bak hele!

 
Gürûh: Topluluk
Riyakârlık: İki yüzlülük
Bühtan: İftira, suç, yalan
Mütehayyir: Şaşkın, şaşırmış.
Çeşm-i Mest: Sarhoş olmuş göz.