Köyün ileri
gelenlerinden olan bu Ateşli Oğlan Kemal, köyün en güzel kızına aşık olur. Uzun boylu, buğday tenli, gözleri yumuk açılan fakat gerçekte gözleri gören bu adama Kör
Kemal’de derler aslında. Daha
doğrusu Japon gözlü diyelim. Sevdiği kızın gözleri ise aksine çok güzeldir. Ona ’’Eşek gözlüde’’
derler. Eşeğin gözleri,
iri iri sürmelidir ya, işte ondan dolayı. Bu kız esmer güzeli kara
yağız teni, sürmeli sürmeli zümrüt
karası gözleriyle baygın baygındır bakışları. Boy, pos, endam da yerindedir
üstelik melez gibi…
Bu kızı köyün genci, yaşlısı, evlisi, bekarı, çorlusu, çocuklusu,
yediden yetmişe isteyeni , seveni
vardır. Bu da yetmez uzaktan
yakından, akrabalarından, köye
misafirliğe gelip konaklayanlardan, bir anda görenler bile bu kıza sevdalanıp dünür gönderirler.
Artık ailesi bıkmış usanmış bu yüzden de kızı ne okutmuşlar ne de yabancıya misafirliğe gönderir
olmuşlardı.
Bizim garip Ateşli Oğlan Kemal, yüreğine söz geçiremiyor Ayşe’den vazgeçemiyordu. Bu durumlara da
çok üzülür olmuştu. Ayşe aile baskısı ve gelip gidenlerden artık çok sıkılınca
evli bacısına gezmeye gönderilmişti. Ablası başka bir köyde oturuyordu. Eşi ise büyük, küçük hayvan yetiştirip satıyordu. Ayşe’nin misafirlik
yaptığı ablasının evine günlerden bir
gün eniştesi bir tüccar getirdi. Hayvanların bir kısmını satmak istiyordu. Eve
gelen bu tüccar hayvan dağdan hayvanların eve gelim zamanı evin bahçesinde, ahırın
yanına yakın bir gölgelikte oturmaya koyuldu. Etraf çok sessizdi, ortalıkta
kimse görünmüyordu. Nihayet sürü yukarıdan geliyor ve gittikçe yaklaşıyordu. Bir
kısmı da yeni havluya (bahçe) doluşuyorlardı. Satın alacağı koyunların,
keçilerin meeleşerek eve toplanıp yavrularıyla
haşır neşir olurken Ayşe de bu güzellikleri seyretmek için dışarı
çıkmıştı. Kendisi de bu manzarayı çok seviyordu. O muhteşem güzelliğiyle hayvanların bu pür neşesini seyre dalmıştı.
Tüccarda
malı maleli unutmuş, Ayşe’nin güzelliğini seyre dalmıştı. Tüccarda
bu güzele sevdalanmıştı. Ayşe koyunun
kuzusu, keçinin yavrusu ile buluşmasını seyrederken tüccarda Ayşe’nin
güzelliğini seyretmişti. Ayşe’nin güzelliği
tüccarın gözlerinde kalmıştı. Ayşe’nin eniştesinin hiddetli konuşmasıyla
irkilerek kendine gelmişti. Evli olduğunu da düşünerek hayalleri yarım
kalmıştı.
Alışveriş devam
ederken sık sık enişte ile buluşan tüccar enişteye açılarak baldızı Ayşe’nin
güzelliğinden bahsetmişti. Herkesler
hayvanları seyrederken bende Ayşe’yi seyrettim diyerek kendini ele vermişti.
Ayşe güzelliğinin
başına bela olacağını hiç düşünmüyordu. Sevdalıları o kadar çoktu ki!
Allahın emriyle Ayşe’yi istemeye gelen bir pazarcının onu görünce bir
basamak merdiven yerine birkaç basamak
birden atladığı bile olmuştu.
İşte bizim bu Ateşli Oğlan Kemal bu kızı çok
seviyordu. Kızın babası ben kızımı sana vermem deyince de dayak bile yemişti bu
oğlan. Belli ki bu oğlanın da kızında birbirlerine gönlü vardı. Durduk yere bu ateşli oğlan neden kızın babasını dövmeye kalkardı ki ( Karşılıklı el kol hareketleri ). Kızın iki tanede yakışıklı ,deve dişi
gibi ağabeyi vardı. Onları neden göz ardı edip karşı gelmek isterdi ki ? Bu kadar sevmese neden canını
ortaya koyup düşmanlığı göze alsındı Kemal? belki de cahilliktendi...
Bizim Ataşlı Oğlan
Kemal, kızı bir gün tenha bir yerde yakalar ve onunla konuşmak için onu
sıkıştırır. Ayşe ile konuşma fırsatı geçmiştir eline. Kemal aslında Ayşe’nin
saçının teline ya da tırnağının ucuna bile zarar vermek istemez.
Kemal o kadar ki nezaketli, kibar, gönül güden bir insandı. Önceki yaptıkları bir cahillikti aslında hışımlılığı Ayşe ile konuşamamasındandı. Yüreği Ayşe’nin sevgi dolu duygularıyla dağlanır iken, Ayşe'sine çok dil döker dökmesine de anlatamaz derdini ya da anlamak istemez Ayşe Kemal'in bu sevgisini.
Ayşe inatçı mı inatçı,
dediği dedik mi dedik öyle yaman bir kız ki burnu yere düşse almaz. Öyle
güzelliğinin arkasına saklanmış iyi niyet, alçak gönüllülük, sevgiden
anlamayan, hep bu güzellik bende kalır, düşüncesi ile tüm duygularını kör etmiş biri...
Ataşlı Oğlan Kemal ne
dediyse derdini anlatamamıştı, Ayşe’ye. En sonunda Ayşe’sine dönüp demiş ki
’’Ulan Ayşe kız dilimde tüy bitti. Kendimi sevdamı sana anlatamadım. Senden
bir şey isteyeceğim. Bunu yaparsan, bir daha senin yoluna çıkmayacağım." diye
söz vermişti.
Ayşe meraklanır ve sorar nedir benden isteğin diye. Ataşlı Oğlan Kemal elindeki şekeri çıkarır ve derki:
- "Bu şekeri benim elimden yersen, seni
bir daha rahatsız etmeyeceğim." Diye söz verir ve öylede olur. Ayşe’sine şekeri
eliyle yedirir bir daha da Ayşe’nin hiç karşısına çıkmaz.
Ayşe inatçı, dik başlı, sevdadan anlamaz biridir.
Yıllar sonra bu durumu idrak ettiğinde yine aynı tavır ve çok soğukkanlı bir şekilde bende onu sevdim diyemez.
Bizim Ataşlı Oğlan
Kemal mektebini bitirir, sağlık memuru olur bir daha da o köye ayak basmaz.
Unutur sevdasını, baba ocağını.
Bizim kibirli, dik
başlı Ayşe kimseleri beğenmediği için evde kalır. Ağası onu kız çocuğu diye
okula da göndermemişti. Yıllar sonra belli bir yaşta bir oğlanla evlenir.
Bu adamın hayatına ayak
uyduramasada çocukları için katlanır her zorluğa. Aslında yakışıklı diye varır bu oğlana.
Ayşe elden emekli, el işçisi, içki içen, kumar
oynayan, anası babası olmayan hayata küsmüş birinin eşidir.
Ayşe sonradan ne kadar
cahil olduğunu anlar ama iş işten geçmiştir. ‘’Eliyle eden boynuyla çekermiş.’’
Sevildiğinin kıymetini bilmeyen Ayşe ömrünce çekmişti bu adamın çilesini.
Adamcağız ‘’Vur
ekmeğini elinden al.’’ Bir adam. İkisi
de hayatın yükünü sırtlamışlar, sonrada paylaşmışlardı birbirlerinin acısını, tatlısını.
Ayşe kadın ileri ki
yaşlarında çok hastalık çekmiş. Kocası da onun yarı yardımcısı olmuştu derken hayatı tamamlamışlardı birlikte.
"ATAŞLI OĞLAN" başlıklı yazımı günün seçkisi olarak gündeme alan Edebiyatyolu yönetimine teşekkür ederim. Saygı ve selamlarımla
Gün seçkisini kutlarım sevgilerimle...
tşk ederim adaşım
Ateşli Kemal da çoluk çocuk yok mu?
Emeğine yüreğine sağlık Melek hocam tebrikler güzel akıcı bir yazıydı
Nereden baksanız bu yaşananlar 70 yıllık , mutlaka vardır çünkü terk ettikten sonra köyüne hiç uğramamış bu kimse... Tşk ederim.
Tebrikler ederim kardeşimi,selamlarımla
Tşk ederim. Aleykümselam