Card image cap
Orman yolu- 1.kısım - yağmurdan kaçarken doluya tutulmak

       Çamura bulanmış haldeyim, sicim gibi yağan yağmurun altında. Yağmur taneleri yere düşüp yüzüme sıçrıyor, çamurla karışık. Bir çırpıda göğüs kafesimi dolduran soluklar alıyorum kesik kesik, hemen ardından sol omzumun üzerinden arkama bakıyorum. Düştüğüm yerden zorla da olsa kalkıyorum, buna mecburum. O, hala peşimde, beni bırakmış değil ve onu her gördüğümde korkum daha da artıyor. Biliyorum korkmamalıyım, üstelik o da bu korkuya biat etmemi istiyorken, ne var ki istemsizce korkuyorum. O, daha çok yaklaşmadan hızla koşturmaya başlıyorum, dev ve sık çam ağaçlarıyla bezenmiş bu sisli yolun nereye çıktığı hakkında en ufak bir fikrim yok. Öylece koşturuyorum kurtulmayı umarak. Sonra ileride ışıkları yanan bir kasaba görüyorum, bu öyle bir umut ki üç gündür bir şey yemediğim halde umudun lezzetiyle doyuyorum. Az kaldı çok az, artık koşacak, tek bir adım dahi atacak mecalim kalmadığı halde tazı gibi koşturuyorum. Kendimi zar zor durdurarak önüme gelen ilk evin üç basamaklı merdivenini çıktıktan sonra sanki alacaklıymış gibi kapıyı çalışıyorum, ısrarla kapıyı çalıyorum ama açan yok. Sonra diğer bir eve geçiyorum bu esnada sürekli arkama, geldiğim yöne ve ormanın bitimindeki gözümün alabildiği diğer taraflara da bakıyorum. Bu evde de kimsenin olmadığı anlayınca başka bir eve geçiyorum, kapıyı çalmak için sertçe elimi vurduğumda kapı aralanıyor, öksürüyorum, ''Kimse var mı'' diye sesleniyorum ancak bekleyecek vaktimde olmadığı için içeriye girerek kapıyı kapatıyorum. Ama burası.. burada başka bir şey var, burası neresi böyle ?

       Hayır, ben zaten buradan kaçmadım mı ? Kafam allak bullak! Kapının dışından takırtılar geliyor ve en sonunda anahtarla açıyor kapıyı. Başkasını beklemiyordum elbette, bu o. Göğsüm sıkışıyor ancak fazla vaktim yok, sağ arkamdaki cama doğru var gücümle koşarak camdan dışarıya atlıyorum ve galiba bu esnada kolumdan yara alıyorum, galiba diyorum çünkü adrenalin yüklüyüm ve darbeler sivrisinek sokması gibi geliyor. Atladıktan sonra bütün gücümle koşuyorum, belki de ölmek üzereyim emin değilim hissedemiyorum, bu çok garip. Öylece körlemesine koşuyorum ve nasıl geldiğimi bilmediğim bir yolda buluyorum kendimi şansıma ileriden bir araba geliyor. Durmasını için saçma sapan işaretler yapıyorum. Yaklaşıyor..yaklaşıyor..

Yaklaşıyorum, arka koltukta ki kızım, ''Baba o adam ne yapıyor'' diyor. Yavaşlıyorum...yavaşlıyorum..

       Yavaşlıyor, duruyor. Hızla arabaya biniyor ve vaktim olmadığını söyleyerek kısaca olayı anlatıyorum. Adam kızını göstererek başını belaya sokmak istemediğini söylüyor, oysa bunu bende istemiyorum ama, ''Vaktimiz daralıyor, sür şu arabayı'' diyorum. Tok bir sesle başlayıp devamında güm diye ve ardından çatırdayarak kırılan camdan elini sokup arabanın kapısını açıp adamı tutup dışarıya atıyor. Kızı alıp kaçıyorum çünkü, babası çoktan ölmüş olmalı.