İnsanın en önemli görevlerinden birisi; herkese karşı anlayışlı, duyarlı, nazik, hoşgörülü ve güler yüzlü olmaktır sanırım. Bundan sonra da “iş ahlakı gelmektedir elbette ki.

Toplumumuzda ne yazık ki bu iki konuda da hayli eksiklerimiz bulunmaktadır.

Yüzlerimiz asık, davranışlarımız oldukça gergin. Öncelikle de tebessümü unuttuk sosyal ilişkilerimizde.

Oysa insan davranışlarının pozitif olması, moral değerlerimizi artırmakta, mutluluğumuza da katı sağlamaktadır bir bakıma.

Medeni bir toplumda iki kişi herhangi bir nedenden ötürü birbirlerine çarptığında, kusur aramadan ikisi de özür dilemektedir.

Oysa a sosyal ortamda böyle bir olay yaşandığında, her ikisi de birbirine öfkeyle saldırmakta, karşıyı suçlamakta, bağırmaktadırlar. Araba kazalarında da böyle değil midir? Kimisi arabasına silah, sopa koyarken, medeni insanlar hoşgörü ve tebessüm koymakta yüreklerine.

Kaza anında birileri aracından kükreyerek silahla inerken, birileri poliçesi ve kartvizitini gülümseyerek uzatıp, “cana gelmedi ya, sigortamız halleder” diyerek “geçmiş olsun” temennilerinde bulunmaktadır.

Unutmayalım ki medeni insanlar da öfkelenebilir haksızlıklar karşısında, ancak asla seviyelerini düşürmez, insan olmanın gerektirdiği değerlerden ödün vermezler. Hak aramanın, kendini savunmanın duyarlılığı, asla insan olmamızı unutturmamalıdır.

İş ahlakına gelince: Batı toplumlarında birisine “başbakan olduğunda ne yaparsındiye bir soru sorulduğunda, hiç düşünmedim, kendi işimi en iyi yapmaya çalışmaktayım diye cevaplıyor. Ülkemizde böyle bir soru sorulduğunda, herkes kurtuluş reçeteleri sıralamaya başlıyor.

Söyleyeceğim o ki, işçi, çiftçi, esnaf, mühendis vb. bizler, kendi mesleğimizi en iyi şekilde öğrenerek gereklerini mükemmel düzeyde yapmaktan uzağız. Fakat nedense hep birilerine akıl vermeyi seviyoruz. Üstelik de bilmediğimiz konularda.

Bir insan ancak kendi meslektaşlarına bir nebze yardımcı olabilir belki. Fakat bir temizlik işçisinin; doktora, mühendise, öğretmene işleri hakkında akıl vermesi bilimin tabiatına terstir doğal olarak.

Bilmediğimiz konularda birbirimizin işine karışma huyumuz, bildiğimiz konuları yapmama hastalığından bizi kurtaramamaktadır. Belki de bu yüzden toplumun düzeni ve sosyal ilişkilerimiz yolunda gitmemektedir.

Geçenlerde vekâlet vermek için notere gitmiştim. İlgili memur nüfus cüzdanımı iyice inceledikten sonra bir bayana götürdü. Noterin şefiymiş, yanıma gelerek sürücü belgemin olup olmadığını sordu.

Verdim, onu da sıkı bir incelemeden geçirdikten sonra bana dönerek; “nüfus cüzdanınızda soğuk damga yok, derhal değiştirin, sürücü belgenizde 23 yıl önce alınmış, onu da değiştirin” şeklinde temenni ve öneriden uzak emrivaki bir dil kullandı.

Bu tavrından üzülmüştüm, kendisine, “bu belgeleri ilgili yetkililer de zaman zaman incelemekteler. Hiçbir amir nüfus cüzdanımı, trafik polisi de sürücü belgemi değiştirmem gerektiğini söylemedi. Fakat siz yetkili olmadığınız hususlarda nasıl böyle bir dil kullanıyorsunuz” dedim. Böyle bir cevaba alışık olmadığı belliydi, şaşırdı ve duraksadı.

 Oysa bir işveren ve özellikle de bayan olarak, daha kibar ve pozitif bir dil kullanması gerekirdi.

Dahası, memur evraka siyah kalemle imza attırdı. İlgili şef mavi değil diye yeniden düzenletti. Hâlbuki müşterinin zamanı çalınmadan, renciden edilmeden işlerini doğru yapmaları gerekirdi.

Bankanın birinden ev kredisi almıştım. On ay önce kapattım. Üstelik de 1350 TL erken ödeme(!) cezası vererek. “Bütün işlemler tamam evinin ipoteğini kaldıracağız efendim merak etmeyin” dediler. Geçen hafta tapuya gittiğimde, ipoteğin kalkmadığını hayret ve üzüntüyle öğrendim.

Başka bir bankada vadesiz hesabım vardı. “İşletim ücreti” diye bir uygulama başlattılar. Yılda 120 TL. Bankanın genel merkezini aradım. “İki fatura talimatı verirseniz işletim ücreti almayız” dediler. Hemen gereğini yaptım.

“Artık içim rahat” diye düşünerek hesabıma EFT yaptım geçenlerde. Sonra da faturalarım ödenmiş midir?” diye internetten giriş yaptım. Hesabıma baktığımda, yeniden işletim ücreti kestiklerini, yetmeyen kısmını da son havalemden aldıklarını gördüm.

Tekrar bankamı aradığımda, “son mevzuatın böyle olduğunu” ifade ettiler. Müşterilerinizi vaktinden önce bu hususta bilgilendirdiniz mi?” soruma tabi ki cevap yok.

İş ahlakı çok değerli bir kavramdır. Her türlü çıkar bu ahlakın önüne geçmemelidir. Hiçbir şey “insana saygı” dan daha önemli olamaz.

Ülkemizde son yıllarda bu hususta pozitif adımlar atılmaya başlandı bir nebze. “Müşteri memnuniyeti”, “Toplam Kalite Yönetimi”, “Etik Kurallar gibi anlayışların kurumlara girmesiyle beraber, insan ilişkilerindeki çıta olumlu anlamda yukarılara çekildi. İşverenler daha bir nazik, güler yüzlü ve anlayışlı. Fakat yeterli değildir elbette. Ülke düzeyinde optimum düzeyde kalitenin artması gerekir.

 Medeniyetin son merhaleye gelmesi, insanlığa hizmet bağlamında gecesini gündüzüne katan bilim insanlarının özverili çalışmaları sayesindedir. Edison, Pasteur, Galile, Graham Bell vb. insanlığa ömürlerini adadılar. Bizler de hiç olmazsa anlayış ve tavırlarımızla insanların işlerini kolaylaştırarak, mutluluklarına bir nebze katkıda bulunalım.

Unutmayalım ki insanlar medeni doğmuyor. İnsani değerlere sahip olunmadıkça da medeni olunmuyor.

İnsanların en değerlisi de, insanlara hizmet eden ve insanlığa katkıda bulunanlardır.

 

Sevgiyle kalın…

 


Card image cap