Card image cap
Eği̇ti̇mde şi̇ddet olamaz


 

 

Çocuklar eleştirilmekten, azarlanmaktan değil, kendilerine güzel örnek olunmasından etkilenirler.” Thiersch

 

Aksaray’da bir öğretmenin öğrencisini derslikten çıkararak koridorda  tekme tokat dövmesi vicdanları sızlatmıştır. Bu olay, eğitim camiası başta olmak üzere herkesi üzmüştür.

Bir eğitimcinin,  bir eğitim kurumunda; sevgi, hoşgörü ve güler yüzü seçmesi yerine, şiddete başvurması olacak şey değildir. Emektar, vefalı, yüreğini koyarak özveri ile mesleğinin yıldızları olan saygın öğretmenlerimizin içinde böylesine kötü örnekleri sergileyenler olmamalıdır.

Konunun sebebi ne olursa olsun, öğretmene bir öğrenciyi dövme hakkı tanımaz. Bu sevgili öğrencimiz, döven öğretmenin evladı olsaydı, başkası tarafından bu şekilde hırpalanmasına yüreği dayanabilir miydi acaba? Kaldı ki öğrencisi için öğretmen, anne babandan da önemlidir. Öğretmenken bir öğrencim yatılı okulda zehirlenmişti. Hastanede saatlerce gözyaşı dökmüştüm yanı başında. Tedavi eden doktor babası sanmıştı.

Okullarımızın teftişi sırasında, sınıflardan birinde, öğrencilerin uzunluk ölçüleri ile ilgili kazanımlarını görmek istemiştim. Masanın üzerinde duran 30 cm.lik cetveli öğrencilere göstererek, “bu nedir” diye sordum. “Cetvel” dediler. “ ne işe yarar” dediğimde, koro halinde; “onunla öğretmen çocukları döver” diye cevap verdiler.

Öğretmenimiz huzursuz olmuştu. Konuyu değiştirerek derse devam ettim. Zil çaldıktan sonra öğretmenimizle sorunu irdeledik. Eğitim öğretime, sevginin, hoşgörünün, sabrın, toleransın katılmasını, şiddetin her türlüsünün uzak tutulması gerektiği üzerinde konuştuk. Çocuklara dürüstlüklerinden dolayı kızmaması gerektiğini de, söyledim. Konuşmalarımızdan ikna olmuştu. Umarım bu hatasından vaz geçmiştir.

Başka bir sınıf teftişimde de öğrencilerin gözlerinin içi gülüyordu. Bilemedikleri bazı sorular için sınıf başkanı söz istedi. Özür dileyerek hatanın kendilerinde olduğunu, öğretmenlerinin notunu kırmamamı rica etti. Gıpta ettim bu tavırlarına, öğretmenlerine karşı minicik yüreklerinde taşıdıkları kocaman sevgiye imrendim. Böyle öğrenciler yetiştirdiği için öğretmenimizi kutladım.

Öğretmenlerimizin sorunlarının oldukça çok ve zor olduğu bir gerçektir. Özellikle son yıllarda öğrenci davranışlarında şaşırtıcı ve çok miktarda sorunlar gözlenmektedir. Okullar, anne babalardan, diğer paydaşlardan yeterli desteği göremiyorlar. Ebeveynler bir çocukla baş edemezken, öğretmenler 30, 40, yerine göre daha fazla mevcutlu dersliklerde stres altındalar. Öğrencilerden, öğretmenlere tehditler, saldırılar, darplar artmıştır.

Basın yayın, internet, sokak, öğrencileri menfi yönde etkilemekte, otoriteyi tanımaz, sorumsuz, saldırgan kılmaktadır. Bu olumsuzluklar öğretmenlerin işini zorlaştırmaktadır.

Bütün bunlara rağmen öğretmenlerimiz, kendi evlatları dâhil, yaşamlarında, ve eğitim öğretim ortamında asla şiddeti kullanmamalıdırlar. Sadece öğretmenler değil elbette. Anne babalar, bakıcılar, kreşlerde görev yapanlar vb. çocukla muhatap olan kim varsa, başta sevgi olmak üzere, sabrı, hoş görüyü, affetmeyi, merhameti vb. güzel hasletleri gönüllerine yerleştirmeli, çocuk terbiyesinde şiddet içermeyen bilimsel yöntemleri uygulamalıdırlar.

Çocuklara vurulan tokadın yerinde güller bitmiyor maalesef. Aksine yıllarca bilinçaltında korkuya, öfkeye, nefrete dönüşerek topluma negatif yansıyor. Öğretmen de insan, kızabilir, üzülebilir. Fakat bilgi ve tecrübe birikimlerini, sevgisiyle birleştirerek bu tavrını, asla eğitim ortamına, çocuklara yansıtmamalıdır.

"Öğretimin temeli öğrenciyi sevmektir..." Çocuk eğitiminde en önemli koşul sevgidir. Öğrenciyi sevmeyen, rakip gibi gören öğretmenlerin, "Niçin bu okulda öğrenciler beni sevmiyor?" diye şikâyet etmeye hakkı yoktur.

Kendini ve hayatı seven, iyimser, iyiye, güzele ve değişmeye açık bir öğretmen çocukları fark eder, ilgilenir, yüreklendirir. Onları bağışlar, kin gütmez, kaprisli davranmaz. Hepsinin kalplerinde bir hazine taşıdığını, kapısının sevgi anahtarıyla açılabileceğini bilir.

 Kin, nefret, öfke ve şiddet in olduğu yerde sevgisizlik ve korku hâkimdir. İnsan sevmediği ve korktuğu yerden öğrenmek bir yana hızla kaçar.  “Demokrasi, insana saygı, doğa ve çevre bilinci, ulusal ve evrensel değerleri benimseme gibi birçok haslet sevginin egemen kılındığı ortamlarda gelişir.

Öğrencinin başarılı olabilmesi için; dersi sevmesi, dersi sevebilmesi için öğretmeni sevmesi, öğretmeni sevebilmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekir. Öğrenciyi azarlamak, aşağılamak, hata yaptığı zaman yerin dibine batırmak, arkadaşları arasında küçük düşürmek asla doğru değildir.

Çocuğu; “benliğine güvenen, sevgi dolu, çağdaş, çalışkan, iyimser, paylaşımcı ve dürüst kişilikli” olarak yetiştirmek okulun ortak ilkesidir. “Eğitimin mayası sevgi ve şefkattir. Eğitim sevgiyi öğretmeli ve sevgiyle yapılmalıdır.”

 Sevgi çocukların can suyu ve yaşama sevincidir. Onlar, sevgiyle gerçek anlamda büyür ve sevgiyle eğitilebilirler. Çocuk sevgi gördüğü kişiye bağlanır, onu dinler, onun gibi yaşamaya çalışır.

Kişiler arası ilişkiyi, barışı, güveni, fedakârlığı hoşgörüyü, başarıyı oluşturan önemli özelliklerden biri sevgidir. Sevginin olduğu alanlarda yenilikler, güzellikler ve başarılar vardır. Çocukları sevenler ve mesleğinde üretken olanlar her zaman başarılı olmuş, engelleri aşmışlardır.

Böylesi bazı kötü örnekler olsa da, gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu şiddet türlerinden uzak, sevgiyle yoğrulmuş özverili bir yürekle görevlerini sürdürmektedirler. Eli öpülesi, kıymet biçilemeyen gönül insanlarıdır O’nlar. Okulları ziyaret ederseniz, öğrencilerin sevinç çığlıklarında, mutlulukla bakan gözbebeklerinde mutlaka öğretmenlerini görürsünüz.

Diyeceğim o ki, çok az da olsa, eğitim kurumlarında artık şiddetin en hafifine bile rastlanmasın. Anne babalar üzülmesin, çocukların yaşama sevinci solmasın. Çocuklar geleceğimiz, nadide çiçek O’nlar. Hiç solmasınlar, üzülmesinler, kırılmasınlar.

Gelin hep birlikte serpilmelerine, güzel kokular saçmalarına, gülümsemelerine katkıda bulunalım. O’nlar vefalıdır, verdiklerimizin karşılığını katbekat bize geri öderler.

Sevgiyle kalın…

                                                                                             Seyfettin Karamızrak