Yilmaz i̇manlik'tan yağmur kokusu'nda simsicak hi̇kâyeler
M. NİHAT MALKOÇ
Yağmur Kokusu'ndan hayatın dokusuna dair
edebî dokunuşlar.
"Yağmur Kokusu" Ordulu
kıymetli şair ve yazar Yılmaz İmanlık'ın kaleme aldığı 112 sayfalık bir hikâye
kitabıdır. Kitapta birbirinden güzel ve özgün 27 hikâye bulunmaktadır. Hikâyeler
kısa hikâye türüne girecek cinsten metinler. Her biri üçer beşer sayfalık
tadımlık metinler. Onun için de okuyucuyu yormuyor ve sıkmıyor. 13,5 x 19,5 ebatlarındaki söz konusu kitap 2023
yılında Ateş Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulmuştur.
Sıra dışı şiir ve metinleriyle
dikkat çeken şair ve yazar Yılmaz İmanlık Bey, büyük bir nezaket örneği
göstererek "Yağmur Kokusu" kitabını adresime kadar gönderdi. Bana da
kitabı bir an evvel okumak ve değerlendirmek düşerdi. Ben de bu yazıyla onu
yapmaya çalıştım.
Elime geçtiği ilk gün büyük bir
hevesle okumaya başladığım "Yağmur Kokusu" kitabının
değerlendirmesine (analizine) geçmeden önce kitabın yazarı kıymetli meslektaşım
(Edebiyat Öğretmeni) Yılmaz İmanlık'ı ana hatlarıyla tanıtmak isterim sizlere:
"Yılmaz İmanlık, 1973 yılında
Ordu’nun Kumru ilçesinde doğmuştur. İlkokulu Aşağı Damlalı İlkokulu’nda bitiren
Yılmaz İmanlık, ortaokul ve liseyi Terme İmam Hatip Lisesi’nde tamamlamıştır.
1998 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Öğretmenliği Bölümünden mezun olmuştur. Daha sonra sırasıyla; Salıpazarı
Çok Programlı Lisesi, Salıpazarı Muslubey İlköğretim Okulu, Salıpazarı Gökçeli
İlköğretim Okulu, Terme Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Terme Mehmet Akif
Ersoy Anadolu Lisesi, Terme Anadolu İmam Hatip Lisesi, Terme Darüşşifa Mesleki
ve Teknik Anadolu Lisesinde görev yaptıktan sonra Terme Karadeniz Mesleki ve
Teknik Anadolu Lisesinde görevine devam etmektedir. Yılmaz İmanlık’ın bugüne
kadar birçok dergi ve gazetede yazıları yayımlanmıştır. Dergi ve kitap
editörlüğü yapmıştır. Hâlen Terme Bilgi Gazetesi’nde “Kristal Dünyalar” isimli
köşesinde yazmaya, bir çeşit kalem yolculuğuna devam etmektedir. "
Şiirden öyküye, denemeden eleştiriye,
hatıradan gezi yazısına bir kalem yolculuğu
Şiir, öykü,
roman, deneme, eleştiri, anı ve gezi yazısı türlerine ilgi duyan Yılmaz İmanlık’ın
ilk edebî ürünleri 1997 yılında Samsun’da çıkmakta olan Yediveren dergisinde yayımlanmaya
başladı. Şiirleri ve yazıları daha sonra; Türkiye gazetesi
ile Türk Dili, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, Yenidünya, Erguvan, Yakamoz, Genç Adım, Şafak, Gökçe, Bilgi Pınarı gibi
dergilerde yayımlandı. Yazarın büyük emeklerle kaleme aldığı ve okurla
buluşturduğu eserleri şunlardır: “Bir Gül Diktim Yüreğime Senden” (şiir), “İkindi Şarkılarını Sana Bıraktım” (şiir), “41 Kere
Şiir” (şiir), “Bir Yürek Dolusu Şiir
Adadım Gözlerine” (şiir), “Solmayan Hayaller Ressamı” (hikâye), “Ballı Yumurta” (hikâye), “Kır Çiçekleri” (roman), “Nar Çiçeği” (roman), “Büyük Adamlar Küçük Aşklar” (deneme), “Altın Saz” (masal), “Fare Ailesi”
(masal), “Uzaylı Çocuklar” (masal),
“Gemisiz Kaptanlar” (roman)"
Yılmaz İmanlık'ın "Yağmur
Kokusu" kitabının arka sayfasında yer alan Tanıtım Bülteni'nde şu güzel
şiirsel ifadeler açıyor gönlümüzün altından kapılarını: "Yağmur kokusu...
Ah o yağmur kokusu! Dönüp bakmayın. Avuçlarınızı açıp sadece gökyüzüne bakın.
Yağmur damlalarının saçlarınızla nazlı nazlı dans etmesini, yüzünüzü narin
narin okşamasını dinleyin kalbinizle. Kafanızdan bütün dertleri silip atın.
Sadece o an'ı yaşayın. Sonra toprak kokusunu çekin içinize. Yeşeren filizlerle
birlikte içinizdeki umut çiçeklerini de yeşertin. Yağmur Kokusu'nda yaşamın
kalbinden hikâyeler sunuyoruz size Bavulunuza aldığınız hikâyelerle uzun bir
yolculuğa çıkacaksınız. Bu yolculukta bazen duygulanacak, bazen ağlayacak,
bazen de insanların duyarsızlıkları karşısında sinirlerinize hakim
olamayacaksınız. Yaslanın arkanıza... Yağmur kokulu hikâyelerimizi okumaya
başlayın ve ıslanın doyasıya."
Şahsıma imzalı olarak gönderilen
kitaplar elime geçer geçmez onları okuma sırasına koyarım. Zira bana bir okur
ve bir eleştirmen olarak değer veren ve bunu imzalı eseriyle ispatlayan
yazarlara vefa borcum olduğunu düşünürüm. Bunu da gönderilen eseri en kısa
zamanda okuyup değerlendirerek öderim. Fakat ak'a ak, karaya da kara derim.
Okuduklarımı tarafsızca tenkit süzgecinden geçiririm. İşte bu yazıyla da bunu
yapma gayreti içerisindeyim.
Karadeniz'in kıyıcığında öğretmenlik
hayatını sürdüren Yılmaz İmanlık'ı bir şair ve yazar olarak önceden beri
tanırım. Şiirleri dışında, bugüne kadar herhangi bir kitabını okuma imkânım
olmamıştı. O yüzden bir an evvel okuma,
kitapla söyleşme heyecanıyla ilk sayfayı açtım. "Yağmur Kokusu" hikâye
kitabını açtığımızda birbirinden güzel şu hikâye başlıklarına rastlıyoruz:
"Lâl'e", "Ballı Yumurtanın Gözyaşları", "Yağmur
Yağıyordu ve Benim Kalbim Üşüyordu", "Horozların Senfonisi",
"Bir Yolculuk Masalı", "Şeker Ali", "Miri Ali
Efendi'nin Bir Günü", "Kırmızı Şapkalı Araba", "Bir Avuç Çilek
Kaç Para Eder?", "İncir Ağacının Ölümü", "Kirpikler
Düşünce", "Her Şey Düş'tü", "Olmayınca Olmuyor",
"Üç Kadın, Bir Hikâye", "Garip Bir Baca Meselesi",
"Bir Şehidin Yolculuğu", "Şekerim Şekerim!",
"İyilik", "İlk Namaz", "Toprak ve Su",
"Yağmur Kokusu", "Alacalar Geldi", "Gaz Lambasında
Eriyen Zamanlar", "Kar Tanesinde Tüllenen Özlemler",
"Hangisi Daha Zor", "İlk Heyecan"
"Lâl'e"den" İlk
Heyecan"a 27 kısa hikâyenin ve bir kısım anının tahlili denemesi
Yılmaz İmanlık, kitaptaki
"Lâl'e" adlı ilk hikâyesinde bir köy okuluna öğretmen olarak atanan,
öğrencisine maaşından burs verecek kadar fedakâr olan bir öğretmenin gözlemlerine
ve yaşadıklarına yer veriyor. İki saatlik uzun bir yolculuktan sonra Güzelvatan
Köyü'ne varan yeni öğretmen, orada hiç kimseyle konuşmayan ve okula devam
etmeyen Lâle adlı bir öğrencisiyle yaşadıklarını aktarıyor okuyucuya. Lâle'nin
üvey babasıyla konuşuyor, kızın okumasını sağlıyor. Ekonomik durumu kötü olan
kıza maaşından burs veriyor. Yazar İmanlık, burada hikâyenin başlığı olan
"Lâl'e"yi hem bir çiçek ve insan adı hem de "konuşmayan"
anlamında tevriyeli kullanıyor. "Ballı Yumurta'nın Gözyaşları" adlı
ikinci hikâyede, yazarın "Ballı Yumurta" isimli kitabının başına
gelenler ironiyle karışık bir üslupla anlatılıyor.
"Yağmur Kokusu" adlı hikâye
kitabının üçüncü metninin adı "Yağmur Yağıyordu ve Benim En Çok Kalbim
Üşüyordu" adını taşıyor. Bu hikâyede şiddetli bir yağmurda Çatalpınar
Köyü'ndeki okuluna giden bir öğretmenin yolda gördüğü bir öğrencisini arabaya
alıp almama konusundaki tereddütleri ve neticede arabaya almayışının kızın
ölümüne varan sonucu anlatılıyor. Öğretmen köyde yanlış anlaşılır, dedikodu
olur diye kızı arabasına al(a)mamıştır. Kızcağız kalp hastasıdır. O şiddetli
yağmur altında üşüyerek zatürre olmuştur. Küçük Nisan'ın genç yaşta ölümü
öğretmenin vicdanını sorgulamasına, pişmanlık duymasına sebep olmuştur.
"Horozların Senfonisi"
hikâyesinde şehirde kümes hayvanı besleyen bir kişinin komşularına verdiği
rahatsızlık anlatılır. Özellikle komşulardan biri kötü bir sesle öten horoza
kafayı takmıştır. "Bir Yolculuk Masalı"nda içi külçe altınlarla dolu
bir geminin su alışı, gemiyle ilgili bir kısım mürettebatın bunu ciddiye
almayışı, neticede su alan gemideki altınlardan önemli bir kısmının denize
düşerek kaybolması anlatılıyor. Burada vurdumduymazlığın (sorumsuzluğun) nelere mal olduğu sonucuna varılıyor.
Eğitimde yanlış yönlendirmelerin
ceremesini çeken "Şeker Ali"
"Yağmur Kokusu" kitabının
en güzel ve ibretli hikâyelerinden biri de "Şeker Ali"" adını
taşıyor. Lisenin, ilgi alanına girmeyen bir bölümünde, sırf babasının hatırı
için okuyan Şeker Ali başarılı olamaz. Sınıfta kalır. Bir şekilde okulu bitirse
de mutlu olamaz. Okuldan sonra sevdiği iş olan işletmecilik (pastacılık) işine
girer, iki katlı bir iş yeri açar. Burada öğrencilerin başarılı ve mutlu olmaları
için ilgi duydukları alanlarda okumaları gerektiğine vurgu yapılır. "Miri
Ali Efendi'nin Bir Günü" hikâyesinde bir mezar kazıcının rutin hayatı
anlatılırken ölüm gerçeğine vurgu yapılıyor. "Kırmızı Şapkalı
Araba"da İstanbul'da dolmuş güzergâhlarının, arabaların tepelerindeki
tabela renklerine göre belirlenmesi ironik biçimde anlatılıyor. "Bir Avuç
Çilek Kaç Lira Eder?" hikâyesinde bir gencin, kapısı kapalı bir dükkânın
önünden geçerken canının çilek çekmesi ve bir avuç çilek alması karşılığında
çilek kasasına beş lira bırakması, sonraki gün dükkâna uğrayıp bıraktığı
paranın yetip yetmediğini sorgulaması dile getiriliyor. Bu gibi hikâyeler
çocuklarımıza okutulursa onlardaki ahlâkî güzellikler inkişaf edebilir.
"İncir Ağacının Ölümü" hikâyesinde çevre tahribatına vurgu yapılıyor.
Doğanın hoyratça yağmalanarak çok katlı apartmanlar dikilmesi eleştiriliyor.
Bence Yılmaz İmanlık'ın "Yağmur
Kokusu" kitabının en güzel hikâyesi, sonu hüsranla da bitse,
"Kirpikler Düşünce Her Şey Düş'tü" adını taşıyan, Defne'yle Yavuz'un
dillere destan aşkını anlatan hikâyedir. Bu hikâye genç âşıkların dopdolu bir
gününü ve günün sonunda kızın lösemi hastası olduğunun ortaya çıkmasını
anlatıyor. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olan Yılmaz Bey bu hikâyesinde
Türkçenin bütün güzelliklerini ve derin ifade kudretini ortaya koyuyor. İyi
başlayan, kötü biten bu hikâyeyi okuyanların kirpikleri ister istemez ıslanıyor.
Bu hikâyede özdeyiş güzelliğindeki bir kısım derin ifadeler dikkat çekiyor.
"Bazı insanlar gözyaşlarından kendi denizini oluşturur ve içinde boğulur.
Kendi denizini kendi oluşturan insanı kimse kurtaramaz. " ifadesi
bunlardan sadece bir tanesidir.
"Gaz Lambasında Eriyen
Zamanlar" yahut hiç bitmeyen düne özlem...
"Yağmur Kokusu" hikâye
kitabının "Olmayınca Olmuyor" adlı öyküsünde bir kompozisyon yarışmasının
serüveni ve önündeki engeller dile getiriliyor. "Üç Kadın, Bir
Hikâye"de eşinin ölümünü kabullenemeyen Hatice Teyze'nin acıklı hikâyesi
anlatılıyor. "Garip Bir Baca Meselesi"nde bir mantolama hikâyesindeki
garipliklere yer veriliyor. "Bir Şehidin Yolculuğu"nda şehidin
ağzından, şahadetinden defnedildiği zamana kadarki süreç anlatılıyor. "Şekerim
Şekerim!" metninde bir kristal şeker tanesinin çöp kutusunda son bulan
macerası dile getiriliyor. Aslında bu, bir öyküden çok, masalı andırıyor.
"İyilik" hikâyesinde Tülay Hanım'ın kendi açlığını düşünmeden,
elindeki son parasıyla aç bir köpeğe simit alarak onun karnını doyuruşu
anlatılıyor. "İlk Namaz"da 7-8 yaşlarındaki çocukların ilk namaz
hatırasına yer veriyor. Bu bana biraz da Ömer Seyfeddin'in aynı isimli
hikâyesini hatırlattı. "Toprak ve Su" hikâyesinde bir su kuyusu açma
macerası anlatılarak vazgeçmemenin önemi vurgulanıyor. "Yağmur
Kokusu", kitaba da adını veren bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor. Bu,
kitapta favori olarak gördüğüm iki hikayeden biri... Aslında bir hikâyeden çok,
mensur şiiri andırıyor. Burada soyut ve imgeli bir anlatımla Türkçenin
güzellikleri sergileniyor.
"Yağmur Kokusu" hikâye
kitabının "Alacalar Geldi" hikâyesinde kış mevsiminin yazara neleri
çağrıştırdığını görüyoruz. "Gaz
Lambasında Eriyen Zamanlar" hikâyesinin ismi çok güzel. Hikâyede geçmişe
özlem, diğer adıyla nostalji havası var. Yazar dünle bugünü karşılaştırarak
mâziye duyduğu hasreti, çocuğunu karşısına almış bir baba edasıyla anlatıyor.
Bu metin hikâyeden çok, anı özelliği taşıyor. Fakat tespitler çok yerinde.
Belli ki yazar düne ve bugüne dair iyi gözlemler yapmış. "Kar Tanesinde
Tüllenen Özlemler" metni için de benzer şeyleri söyleyebiliriz. Bu metin
deneme-anı karışımı bir eser olarak karşımıza çıkıyor. İfadeler çok güzel ve
özgün. Şiirsel bir üslûp kullanılmış metinde. "Hangisi Daha Zor" isimli
metinde yine bir yaşanmışlık dile getiriliyor. Bir edebiyat öğretmeninin kendisine
verilen kitap hediyesini kabul etmemesi, yazarın kalbini fazlasıyla kırmış.
Metin bu çerçevede oluşmuş. Buna hikâye değil de anı demek daha doğru olur kanaatindeyim. Yazar Yılmaz
İmanlık "Yağmur Kokusu" adlı
hikâye kitabının son metni olan "İlk Heyecan" adlı yazısında, yazanı
küçümseyen ve kitaba kıymet vermeyen tuhaf
bir edebiyat öğretmeninden yola çıkarak ilk kitap heyecanını anlatmış.
Aslında bu bir hikâyeden çok bir hatıra özelliği taşıyor.
Hikâyeci Yılmaz İmanlık'ın üslubuna dair
son birkaç söz...
Edebiyatın birçok türünde kalemini
mahirce oynatan Yılmaz İmanlık, belli ki edebiyat öğretmeni olmanın getirmiş
olduğu birikim ve donanımla Türkçeyi çok güzel kullanıyor. Mecazlardan, söz
oyunlarından ve soyutlamalardan ustaca yararlanıyor. Başta deyimler olmak üzere,
dilin bütün imkânlarından istifade ediyor. Neticede "Yağmur Kokusu"
kitabındaki gibi başarılı metinler çıkıyor ortaya. Kendisine edebiyat yolculuğunda
üstün başarılar dilerim.