Yok farz edildi millet, kuşatıldı vicdanlar
Cellâda gülümsedi darağacında canlar…
Dört duvar arasında aynadan yansır hüzün
Can mülküne dadandı haramiler gündüzün
Nefret kılıç kuşandı, mantık savuştu gitti
Zeybek; Yaradan’ına, Hakk’a kavuştu gitti
Güneş battı ufuktan, akıl çekildi dara
Akıp gitse de zaman iyileşmez bu yara
Ateş denizlerine mumdan gemiler düştü
Güneş çekildi gökten, gün geceye dönüştü
Zalim gelmez insafa, dile gelse de urgan
Sonsuzluk yolcusuna iman en sıcak yorgan
Sancı sancı üstüne, bu ne çetin imtihan
Göğüs kafesinizde paslı hançerdir vicdan
Millet kan yaş dökerken insaf fakiri güldü
Zeybeğin aziz naşı yüreklere gömüldü
Hayat dağın zirvesi, ölüm bir derin kuyu
Teslimiyetle yendi içindeki korkuyu
İniş yokuş demedi gönlümün yılkı atı
Geçti nurdan kanatla bir kuş gibi sıratı
Gök kubbenin altında bıraktı hoş bir seda
Bu ne acı bir ölüm, bu ne hazin bir veda
Nerde bir urgan görsek kahroluruz, yanarız
Ege’nin efesini, zeybeğini anarız…
Rabbim bir kez dilese yokuşa akar sular
Vicdansızın üstüne geri teper pusular
Milletin sevgilisi, yiğit, cengâver ölü…
Gönül bahçelerinin solmayan gonca gülü
Zalimler bilmeli ki payidar olmaz zulüm
Hakk davası uğrunda bize düğündür ölüm…
M. NİHAT MALKOÇ
Tebrikler Nihat hocam yüreğine sağlık
Yüreğinize sağlık ruhları şad mekanları cennet olsun saygılarımla...