M.NİHAT
MALKOÇ
Oruç kalkandır…
Kirlenen ruhlarımızı ramazanın paklığında arındırırız.
Manevi kirler oruç ikliminde iyice temizlenir. Sert rüzgârlar günah ağacının
yapraklarını döker. Sevap ağacının kökleri toprağa kenetlenerek güç kazanır. Bu
mübarek ayda ruhumuz alabildiğine genişler. İnsanlığın medar-ı iftiharı Resul-i Ekrem
Efendimiz: “Oruç kalkandır. Biriniz
oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine
söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.” buyurarak oruçlunun ne kadar engin
ruhlu ve sabırlı olması gerektiğini bizlere bildirmiştir. Hangimiz bu sabır
genişliğini iç dünyamızda sağlayabiliyoruz?
Oruç kalkandır…
Dünyamızı çepeçevre saran şer halkasından kurtulup imanın
saadet ikliminde soluklanmak için ramazanın manevi gücünden fazlasıyla istifade
etmeliyiz. Allahü Teala’nın, ‘mükâfatını ben vereceğim’ buyurduğu yegâne ibadet
oruçtur. Sanırım bu ifade, orucun Hakk katında ne büyük bir ibadet olduğunu
açıkça göstermektedir. Oruçlu günahlara ve cehennem
azabına karşı zırhlanmış kişi demektir. Çünkü “Oruç kalkandır” buyrulmuştur. Bu ibadeti hakkıyla yerine
getirenler günahlardan ve günahın getireceği cehennem azabından korunurlar.
Oruç kalkandır…
Oruçlu insan, bu büyük ibadeti inancından dolayı yerine
getirir. Oruçta riya olamaz. Çünkü kişinin oruçlu olup olmadığını ancak Allah
bilebilir. Oruçlu insan açlığın getirdiği halsizlikle ne kadar zayıf bir varlık
olduğunun farkına varır. Kudretin kendisinde değil, Allah’ta olduğunun farkına
varır. Oruçla birlikte arzu ve isteklere gem vurulur. Nitekim açlık en büyük
mürebbidir. Bazı insanlar ancak açlıkla terbiye edilebilir. Bununla ilgili olarak
söylenen şu hadis, olaya açıklık getirmektedir: “Şeytan insan vücudunda kanın
dolaştığı gibi dolaşır. Onun geçiş yolunu açlıkla tıkayınız” Demek ki açlık da
bir çeşit imtihandır. Oruç kalkanıyla kötülüklerin önüne set çekeriz. Şeytan
oruçluya kolay kolay yaklaşamaz.
Oruç kalkandır…
Senenin bir ayı oruç tutan Müslümanlar günah
bataklıklarında debelenmekten kurtulurlar. Oruç günahlara kefarettir. Geçmişte
bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahlardan dolayı pişmanlık duyarsak, bir
daha işlememeye karar verirsek anadan doğma bir çocuğun saflığına erişebiliriz.
Bir hadiste buna işaret vardır: Kim imanla ve ecrini Allah’tan bekleyerek,
O’nun rızasını isteyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş bütün günahları
mağfiret olunur, bağışlanır.” Bu Müslümanlar için ne büyük bir müjdedir.
Oruç kalkandır…
Oruç kulları cehennem ateşinden korur. Oruca sarılan kullar
cehennem ateşinin şiddetinden emin olurlar. Oruç tutmakla manevi mertebemizi
yükseltiriz. Gönül dünyamızı manevi kirlerden ve paslardan arındırırız.
Başımıza ne gelirse ağzımızdan dolayı gelir. Ramazanda belli vakitler
içerisinde yemeden, içmeden ve bir kısım ilişkilerden uzak duran kullar,
kendilerine sınır koyma iradesine de sahip olurlar. Orucu sadece yeme içmeden
kesilme olarak görenler sığ görüşlü insanlardır. Oruç bu kadar basit bir mantık
çerçevesine oturtulamaz. Oruç her türlü ölçüsüzlüğü yasaklar, hayatımızı ilahi
ölçülere göre tanzim eder.
Oruç kalkandır…
Ramazanda vücut bir yıllık yorgunluğunu üzerinden atar.
Başta mide olmak üzere bütün organlar dinlenir. 1940 Nobel Tıp Ödülü’nü
kazanan ünlü bilim adamı Dr. Alexis Carrel, oruç sırasında organizmalarda depo
edilmiş besin maddelerinin harcandığını, sonradan bunların yerine yenilerinin
geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenme gerçekleştiğini, bunun da sağlık
bakımından son derece yararlı olduğunu belirtiyor. Fakat bizler orucu sağlığa
faydalı olduğu için değil, Allah’ın emri olduğu için tutuyoruz. Bu Müslümanca,
farklı ve doğru bir yaklaşımdır. Kulluğun gereklerinden olan oruç, bize sağlık
kalkanı da olabiliyor.