M.NİHAT
MALKOÇ
Gönül ufuklarımızın güneşi olan ramazan içimizi
aydınlatıyor. Ruhumuzun kirleri günbegün arınıyor. Yıl boyunca çoraklaşan ve
çölleşen gönül bahçelerimiz ramazan ikliminde yeşeriyor. Gönüllerimiz insan sevgisiyle
büyüdükçe büyüyor, adeta kâinatı kuşatıyor. İçimizde sürüp giden yangınlar, duaların
sağanağında sönüyor. İçimizdeki isler Kur’an’ın cilasıyla kayboluyor. Ramazan,
rahmet semalarından müjdeler getiriyor bizlere. Resulullah’ın gül kokan
selamını ‘baş üstüne’ deyip şeref sayıp alıyoruz. Gönüller bayram yerine dönüyor.
Müslümanların dinî duygularının canlandığı, diriliş
emarelerinin görüldüğü bu ayda Kur’an, müminlerin gündemine oturur. Aslında
hiçbir zaman elimizden düşürmememiz gereken Kur’an, bu ayda diğer zamanlara
nazaran daha çok yanımızda ve yakınımızda olur. Bu mübarek zaman diliminde
Kur’an’a daha bir yoğunlaşırız. Fakat mühim olan bu güzel davranışı diğer
aylarda da sürdürebilmektir. Zira bu yüce kitap bütün çağları
kapsamaktadır. İnsanlığın hayat kaynağı
olan Kur’an-ı Kerim ramazana özel önem atfederek ondan genişçe bahsediyor. Yüce
kitabımız Kur’an, ramazan ve oruçla ilgili şunlara genişçe yer veriyor:
“(Oruç) Sayılı
günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler
sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu
doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi
için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha
hayırlıdır.”(Bakara, 184)
“Ramazan ayı...
İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran
apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu
aya şahit olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı
günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk
dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete)
ulaştırmasına karşılık Allah’ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki
şükredersiniz.”(Bakara, 185)”
Yüce Rabbimiz “Ey iman
edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınıp korunasınız diye,
size de farz kılındı.”( Bakara, 183) buyurarak ramazanın ve onun meyvesi olan
orucun diğer dinlerde de var olduğunu bizlere hatırlatıyor. Fakat günümüzde
bozulmamış, geçerli tek din İslamiyet olduğu için bizler bozulmuş dinlerin
ahkâmını itibara almayacağız. Zira Müslüman’ın dini İslam, kitabı Kur’an,
peygamberi Hz. Muhammed(sav)’dir. Bizi sadece bu dinin, bu kitabın, bu
Peygamberin söz ve fiilleri bağlar.
Ramazan Kur’an’ın yeryüzünü aydınlattığı aydır. Kur’an-ı
Kerim’in indirildiği ay olan ramazan, Müslümanlar arasında Kur’an ayı olarak da
bilinir. Peygamber Efendimiz bu ayda Kur’an’ı daha çok okurdu. Allah Resulü her ramazan,
Cebrail’le Kur’an’ı karşılıklı okurlar, azamî dikkatle gözden geçirirlerdi.
Bizler de onun ümmetinden kullar olarak bu ayda en azından Kur’an’ı
bir kez hatmetmeliyiz. Mümkünse mukabelelere iştirak etmeliyiz. Kur’an okumanın
yanında, okunanı dinlemek de çok sevaplıdır. Kur’an’ı koşturarak değil,
tecvidine uyarak, tabir caizse sindirerek okumakta fayda vardır. Keşke okurken
anlamına da vakıf olabilsek…“Ey örtünüp
bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce kalk ve
ağır ağır Kur’an oku.”(Müzzemmil 1-4) ayeti Kur’an okumada nasıl
davranacağımızı öğütlüyor. Marifet birkaç hatim indirmek değil, hakkını
vererek, içine sindirerek okumaktır.
Ramazanla birlikte camilerimizde
Kur’an sesi diğer zamanlara nazaran daha bir yüksek çıkıyor. Genellikle sabah
namazından sonra ve ikindi namazından önce yapılan mukabelelerde Kur’an
sevdalıları yüce kitabımızı büyük bir iştiyakla okuyor veya okuyanları takip
ediyor. Fakat ne yazık ki anlamına vakıf olamıyorlar. Keşke Kur’an’ı asgari
düzeyde de olsa anlayabilsek. Hiç olmazsa her rekâtta okuduğumuz Fatiha’nın
anlamını öğrenmeye, kısa süreleri kavramaya kafa yorsak!... Bunlar hiç de zor
olmayan mühim meselelerdir. Gelin bu ramazanda Kur’an’ı sadece Arapçasından
değil, Türkçesinden de okuyalım. Okuduğumuzu anlayalım ki tefekkür edebilelim.
Bu durum inancımızı daha da pekiştirip zenginleştirecektir.