KIRK YAMA


Süslenmiş beşiklerin bele bağlı kundağı

Dolaştı ayağıma bırakmıyor bir türlü

Ben sevdaya hizmetkâr, dert ömrümün ortağı

Kısmetimi sormayın, ta! doğuştan pütürlü

Saatin zalım çarkı, takvimin kirli eli

Çemberinden kaçış yok, ödetiyor bedeli


Yorulan gönül değil ellerdi, ayaklardı

Yokluğu, yoksulluğu umursamazdı kese

Her insan kaş altında iki güneş saklardı

Kırk yamalı olmaktan utanmazdı elbise

Seherde mesaiye erken başlardı kuşlar

Bacakları yormazdı meddamağı yokuşlar


İdarenin ışığı ne çoğalır ne biter

Fitili azaldıkça düzeltilirdi elle

Saç altında çöreğin dumanı başka tüter

Yatsılık sofrasına toplanırdı mahalle

Kilimin desenine hoş bakardı tavanlar

Akşam huzur sunar mı? sunardı o zamanlar


Kasnağa vura vura kayış koptu sonunda

Maddeye tav yürekler özgür emekliyorlar

Teli saklanan kızlar mahkeme salonunda

Yeni yetme hakimden ayrılık bekliyorlar

Bir tokmak alıp gider yarınların kârını

Anlaması çok zormuş bu hayat tüçcarını


Kimlikler vurgun yedi, zamanla başkalaştık

Hüzünle çıkageldi neşe beklenen hafta

Ne sonsuza meyil var, ne takvaya ulaştık

Anlıyor musun beni mermeri süslü mefta

Can sunulan cananlar ne aramış ne sormuş

Demek insan ölene bu yüzden ağlıyormuş


                           13-05-2019