Fuhuş, her devirde olduğu gibi, 

o devirde de gayrı kanuni idi. 

Hatta fuhuş sebebiyle cezaya çarptırılanların mevcudiyeti de 

bir hakikat idi. 

Lâkin, kabul etmek mecburiyetindeyiz ki, 

bazı hudutlar dahilinde fuhuşa müsamaha da gösteriliyor idi. 

O hudutların merkezinde ise tabii ki Galata var idi.


Lakin o günlerde Galata’daki muhabbet tellâlları ve 

mamalar arasında huzursuzluk baş göstermişti. 

Huzursuzluğun iki sebebi vardı. 

Birincisi, Varnalı Tahsin adıyla bilinen 

zaptiye tabur ağasının zulmüydü ki Varnalı Tahsin 

hem tüm haneleri çok yüklü miktarlarda haraca kesiyor 

hem de pek haşin hareketlerde bulunuyordu. 

Kızlardan talep ettiği özel muameleler de işin cabası idi.


*Grev İsmi Münasip Bulunmuştu

İkinci sebebe gelince… 

Haliç-Galata arasında çalışan kayıkçılara, 

akşam saatlerine mahsus olmak üzere 

hususi bir vergi konmuştu. 

Neticede, hava karardıktan sonra 

Galata cenahına geçmek pek pahalı hale gelmişti ki, 

bu da hanelerin hâsılatlarında düşmelere yol açıyordu. 

Vaziyetten pek şikâyetçi olan muhabbet tellâlları, 

aralarında fikir teatisinde bulundular ve 

mesele halledilinceye kadar “greve” gitme kararı aldılar. 

Esasen bu bir nev’i kepenk kapatma eylemi idi 

ancak grev ismi daha münasip bulunmuştu.


*Yıkılın Karşımdan

Muhabbet tellâllarının kararı hemen Sultan’a nakledildi. 

Sultan pek öfkelenmişti: “

Koskoca padişahla konuştuğunuz mevzuya bakın, 

bu ne densizliktir. 

Bari yarın da Dümenci Haydar Paşa’yı çağırın ki 

ilk cinsi tecrübemizi mütalaa edelim. 

Bre yıkılın karşımdan, 

meseleyi Zaptiye Nazırı Zakir Paşa’ya arz edin… 

Münasip olan neyse Zakir Paşa yapar.”


*Hepsinin Kellesi Uçurulsun

Hadiselerin gidişatı Zakir Paşa’ya nakledildi. 

Paşa, grev kelimesinin ne anlama geldiğini sordu. 

Anlattılar. 

Zakir Paşa da öfkelenmişti: “

Bu grev dediğiniz esasen isyandır ki, 

isyan edenin kellesini uçururuz. 

Devlet-i âli üç, beş pezevenkle pazarlık mı edecek? 

Zaten icra ettikleri meslek gayrı kanunidir. 

Hemen bir zaptiye alayı gönderin, 

hepsinin kellesi uçurulsun, 

memleket de böyle bir şer yuvasından kurtulsun ki 

istikbalde bizi hayırla yâd etsinler.”


medyatik-bakis5

“Aman Paşam, vaziyet bildiğiniz gibi değildir” dendi, 

“it kopuk takımının ekseriyeti bekârdır ki, 

hepsi de infial halindedir” dendi, 

lâkin kâr etmedi. 

Bir değil iki zaptiye alayı vaka mahalline sevk edildi.


*Yaklaşmaları Mümkün Olmadı

Galata’ya giden yollarda başını ayak takımından 

bazı azgınların çektiği kalabalıklar toplanmıştı. 

Zaptiyelerin hanelere varmaları ne kelime, 

yaklaşmaları bile mümkün olmadı. 

Galeyana gelmiş halkla zaptiyeler arasında muhasaralar 

hatta müsademeler husûle geldi. 

Zaptiyeler bir miktar zayiat verdikleri gibi 

çevredeki bazı binaların da camlarının kırıldığı görüldü. 

Hadiselerin sebep olduğu zarar yekûn elli bin akçeyi aşmıştı.


*Zaptiyeler Geri Çekildi

Tecrübeli bir devlet adamı olan Zakir Paşa, 

zaptiyelerin geri çekilmesini emretti. 

Zaptiyeler geri çekilecekti 

fakat muhabbet tellâllarının talepleri de yerine getirilmeyecekti. 

Bundan sonraki birkaç gün sakin geçti. 

Lakin grevin birinci haftasından itibaren 

“tecavüz ve fiilî livâta vakaları” 

dehşet verici mertebelere doğru seyretmeye başladı. 

Artık hangi köşe başında nasıl bir garabetin meydana geleceği bilinmiyor, 

her aralık kapıdan başıboş bir uzuv fırlayabiliyor, 

dehşet saçan ve birkaç kişilik kollar halinde gezen 

it kopuklara “tecavüzân takımı” deniyordu.


*Vaziyet Vahimdi

Feci haberler, haliyle, 

Zaptiye Nezareti’nin koridorlarından da seda veriyordu. 

Bir gün Mabeyn Mütercimleri 

Dairesi’nden iki mütercimin başına çökülmüştü. 

Ertesi gün Sadaret Alayı’ndan üç seyisinin kirletildiği haberi geldi. 

Bilâhare, Tophane Rıhtımı’nda gezmekte olan dört bahriye levendi 

ve Başkitâbet Dairesi’nden üç kâtip de aynı akıbete uğradılar. 

Vaziyet vahimdi.


*Tek Başına Geri Döndü

Zakir Paşa neticede hadiselere bizzat müdahale etmeye karar verdi. 

“Paşam, ortalık tekin değildir” 

sözlerine aldırmayarak arabasını hazırlattı ve 

yanına birkaç zaptiye alıp Galata’ya doğru yola çıktı. 

Paşa’nın Nezaret’ten ayrılmasından bir saat kadar sonraydı ki, 

o âlâ-yı vâlâ ile arabalar ve zaptiyeler ile yollara düşen Paşa 

tek başına geri döndü. 

Pek hırpalanmış bir hali vardı ve bacaklarını aça-aça, 

küçük adımlarla ancak yürüyebiliyordu…


*Hemen Dikişçi Kani Gelsin!

Paşa “Aman Paşamız, nedir bu haliniz?” diyenleri tersledi. 

“Şimdi vereceğim emirler tez tatbik edile!” dedi: 

Varnalı Tahsin âcilen tevkif edile, 

kayıkçı vergisi iptal edile ve Cerrah Başı, 

Dikişçi Kâni Paşa tez odama gele!”


Böylece, muhabbet tellâlları grevi nihâyete ermişti. 

Zakir Paşa, bu hadiseden sonra, 

bir müddet Kestane Zakir Paşa ismiyle yâd edildi.

Rivayete göre, Paşa, 

kendisine niçin bu lakabın münasip görüldüğünü soran Fransız sefirine 

şöyle cevap vermişti: 

“Makriköy (Bakırköy) taraflarında babadan kalma 

birkaç dönüm kestaneliğimiz var da…”