Card image cap
İlahi̇ adalet

Karı koca yemek sonrası, 

televizyonun karşısına geçmiş çaylarını yudumluyorlarken, 

evlerinin kapısı arkaya vurulmaya başladı. 

Gelenin pek bir acelesi varmış gibi, 

kapı açılana kadar bitmedi gümleme sesi.

Ahmet Bey, kapıyı açınca karşısında oğlunun telaş içindeki arkadaşı 

Naci ile karşı karşıya geldi. 

Genç adam ter içindeydi ve bir tuhaf bakıyordu gözleri.

Korku muydu, endişe miydi o bakışlardaki anlayamadı. 

Ama iyi bir şeyler olmadığını söylüyordu besbelli

-Hayırdır oğlum, bu ne telaş dedi, kapıyı kıracaktın neredeyse.


-Ahmet Bey amca, 

bir sokak kavgası çıktı az önce yukarı mahallede, dedi. 

Mert yaralandı. 

Ambulans çağırdık, ben de zarar görmemek için kaçtım. 

Haberiniz olsun istedim.

Bunu der demez de tekrar koşarak uzaklaştı oradan. 

Duydukları karşısında şoke olan Ahmet Bey arkasını dönmüştü ki, 

Müzeyyen hanımı boylu boyunca uzanmış yerde yatar buldu.

Oğluna olanları duyunca, kadıncağız heyecandan bayılmış olmalıydı. 

Ancak başının kenarından akan kanı görünce, 

Ahmet beyin aklı başından gitti.


“Ah! Müzeyyen sana ne oldu ? diye hemen yanına çöktü.

“Aç gözlerini “diye bir iki kez   sarstı karısını, ama cevap alamadı. 

Kadıncağız yere başını fena çarmış ve kendinden geçmişti.

Neydi bu başımıza gelen diye çaresizlik içinde Ahmet Bey, 

hemen bir de eve  bir ambulans isteyip durumu anlattı 

ve adresi verip telefonu kapatır kapatmaz, büyük oğlunu aradı.

-Murat oğlum yetiş, çok kötü şeyler oldu, dedi. 

Kardeşin bir kavgada yaralanmış yukarı mahallede. 

Ambulans çağırmışlar. 

Bize haberi geldiğinde de 

annen bayılıp düştü ve başını fena çarptı yere.

-Baba ne diyorsun sen ya!

-Ne duydunsa o işte, dedi. 

Ben de ambulans çağırdım şimdi. 

Kardeşini hangi hastaneye götürecekler bilmiyorum. 

Sen bir oraya koştur çabuk. 

Ben gittiğimiz hastaneyi arar söylerim 

sonra.”

*** 

Ahmet Bey hastaneye vardıklarında büyük oğlunu tekrar aradı. 

Anne oğul ayrı ambulanslarda yakında olduğu için olsa gerek, 

aynı hastaneye getirilmişlerdi. 

Bunu öğrenince sevindi ve hemen Mert’in durumunu sordu.

Murat babasının acilde olduğunu öğrenince, 

hemen yanına koşturdu.

Kardeşi, kasığından almış bıçak darbesini. 

Çok çabuk müdahale edilme kan kaybından ölebilirmiş de neredeyse.

Sonra annesine baktı. 

Müzeyyen hanım kolunda serum, 

başı sarılmış bir halde hastane yatağında gözleri kapalı yatıyordu.

Ahmet Bey, “Korkma sakın, annen iyi oğlum, dedi. 

Düşerken başını çarptığı için, ne olur ne olmaz diye 

bir gece müşahede altında tutulacakmış.

Sonra endişe içinde sordu.


-Esas sen söyle, 

kardeşinin durumu nasılmış oğlum, 

nerede, hangi odada ? 

Gidip görmek istiyorum.

-Ameliyata aldılar Mert’i… 

Merak etme babacım, o da iyi olacak Allah’ın izniyle. 

Sen burada kal, ben gidip ameliyathane önünde bekleyeyim, dedi. 

Odasına alınınca gelir haberdar ederim.

***

Anne de oğul da şükür ki endişeli geçen saatler sonrası 

tehlikeyi atlatmışlardı.

Mehmet Bey, 

Mert’in başında iken Murat da annesinin yanına gitmişti. 

Müzeyyen hanım çok üzgündü haliyle.

“Nasıl  bir gece yaşadık öyle ? 

Ben kendimden geçtim, oğlumun hayatı için çok endişe ettim, dedi. 

Şükürler olsun yaradan onu bize bağışladı.”

-Leyla da çok üzüldü, endişe etti, 

ama çocukları bırakacak kimse yoktu  o yüzden gelemedi anacım… 

O yüzden ben buradayım, dedi. Yarın sabah inşallah evimize gideriz.

***  

Mehmet Bey, 

oğlunun yatağının kenarında oturmuş saçlarını okşarken, 

genç adam gözlerini açtı. 

Babasını baş uçunda bulunca, gülümsedi.

-Geçti güzel oğlum, dedi Mehmet Bey, 

hayattasın şükürler olsun, ama şimdi söyle bana, kim yaptı bunu sana?

Genç adam yaşadıklarını anımsayınca gözlerinden iki damla yaş süzüldü.

-Size kim haber verdi peki durumu baba?

-Arkadaşın, Naci dedi. 

Bir kavgaya karışmışsınız. 

Sen bıçaklanınca o da korkup kaçtığını itiraf etti. 

Bizim kapının önünden geçerken, kapıyı çalıp bize haber vermek istemiş.   

Sonrada yine koşturarak gitti.


-Baba beni bıçaklayan bir başkası değil dedi 

Mert, Naci’nin kendisi idi.

Duyduğu karşısında şoke olmuştu Mehmet Bey.

-Ne diyorsun oğlum sen, dedi. 

O senin en yakın arkadaşlarından biri değil mi ? 

Nasıl yapar böyle bir şeyi?

-Yaptı işte… 

Aylar önce borç para istemişti bir hafta sonra geri vermek üzere, 

ama sözünü yerine getirmedi. 

Kumar oynuyormuş uzun zamandır sanırım.

Dün akşam karşılaştığımızda yine benden para istedi. 

Tefecilerin eline mi düşmüş ne. 

Ben de ona bir hafta diye aldığı borcu aylardır vermediğini, 

tekrarı olmayacağını söyleyince, küfürlü konuştu.


İçkiliydi de sanırım. 

Tabi çok sinirlendim, istemeden karşılık verdim ve 

ardından da aramızda tartışma çıktı. 

Sonrasında bir anda kendimi kanlar içinde yerde buldum.

-Eyvah ! Eyvah… 

Ne olacak şimdi ? 

Şikâyetçi olacak mısın ondan peki ?

-Elbette babam dedi Mert. 

Neredeyse ölüyordum ben onun yüzünden.

Bu arada hemşire odaya girdi.

Mert’in kendine geldiğini görünce “Harika dedi, 

atlattınız durumu, ben gidip doktorunuza haber veriyim. 

Bu arada ifadenizi almak için  hastanene polisi de bekliyor, dedi. 

Doktor uygun gördükten sonra, gelirler.”

Mehmet Bey hemen araya girdi.

-Bize bir yarım saat daha müsaade edin hemşire hanım, dedi. 

Sonra haber verin lütfen olur mu?

***


Mehmet Bey 

oğlunu yaralayanın en yakın arkadaşı olduğuna 

gerçekten çok üzülmüştü ancak, Naci’nin ailesinin, 

yıllarca uğraştıktan sonra ona sahip olduklarını ve 

tek oğulları olduğunu bildiği için de parmaklıklar arkasına 

gönderilmesine içi razı gelmiyordu.

-Mert dedi, baban olarak senden rica ediyorum oğlum. 

Lütfen Naci’yi affet ve 

bunu sana yapanın o olduğuna dair bir ifade verme. 

Annesi hasta bir kadın. 

Babası da biliyorsun benim iyi arkadaşım.

-Niye babacım? Yaptığı yanına mı kalsın yani ?


-Kalmaz… 

Sen merak etme oğlum dedi Mehmet Bey, 

er ya da geç, İlahi adalet verir onun da cezasını.

Az sonra büyük oğlu Murat geldi odaya. 

Annem uyuyordu ben de size bakmaya geldim dedi. 

Kardeşinin de kendisine geldiğini görünce hemen sarılıp, 

yanaklarından öptü.

Sonra da “Senin arkadaşın Naci var ya, 

babası ile karşılaştım az önce hastane içinde, dedi. 

Dün gece bir kavgadan mı kaçıyormuş ne, 

araba çarpmış çocuğa…

Bir ayağı kalçasından, bir ayağı diz altından fena halde kırılmış. 

İyileşmesi aylar sürermiş. Çok üzgündü babası”

Mehmet Bey ve Mert birbirlerine baka kalmıştı.

Murat babasının ve 

kardeşinin birbirlerine bu tuhaf bakışlarını yakalamıştı. 


“Hayırdır, dedi. 

Ne var sizin kafanızda bakayım ?”

Tam o sırada da kapı çaldı ve bir doktor ile 

iki hastane polisi içeri girdi. 

Genç adam kısa bir kontrolden geçtikten sonra, 

doktor, hastamız ifade almaya müsait deyip odadan çıktı.

Mehmet Bey, bu arada Mert’in bir elini tutuyor ve 

arada bir sıkarak, 

aralarında geçen konuşmayı hatırlamasını istiyordu.

Sonuç olarak delikanlı da vicdanına yenildi ve 

cüzdanını alması için ona birinin saldırdığını, 

aralarında kısa bir boğuşma olduğunu, 

ama tam olarak bu kişinin yüzünü o telaş içinde 

fark etmediğini söyleyip, 

olayda Naci’nin adını bile geçirmedi.

Mehmet Bey, oğlunun ricasını kırmamasından ve 

asil bir davranış göstermesinden dolayı, 

kendisine teşekkür ederek “Gördün mü oğlum, dedi. 

İşte ilahi adalet dediğim bu! 

Sen şikayetçi olmadın ama yaradan hiç geciktirmeden, 

verdi onun cezasını.