Tarihler 26 Şubat'ı gösterince...

Sızar yüreğimize bir sızı ince ince

Haydutların şiddeti canlanır gözümüzde

Düne dair ne varsa alevdir özümüzde

O karanlık günleri kalem bile yazamaz

Körpecik kuzulara eller mezar kazamaz

Şehitlerin ardından gözyaşlarımız nehir

Alnındaki yazıya, bahtına ağlar şehir

Kan ağlar yetimlerin, bahtı kara Hocalı!...

Öyle kolay sağalmaz, eski yara Hocalı!...

 

Serdengeçti yiğitler mübarek bir yol açtı

Düşman, üzerlerine öfke zehrini saçtı

Mahşerin ortasında ayak koptu, el koptu

Canlar sükût eyledi, bağlamada tel koptu

Ağdam'daki ateşin közü bizleri yaktı

Küller güle dönüştü, sızı bizleri yaktı

Bu zulüm girdabında yandı bağrımız bizim

Bir karşılık bulmadı barış çağrımız bizim

Kanla sulanmış toprak, değil kira Hocalı!...

Uğrunda can verenler varır yâr'a Hocalı!...

 

Ölüm yağar göklerden, aynaya hüzün çöker

Derde müptelâ canlar, yüreğinden yaş döker

Zamanın çarkı durur, gün uzar bin yıl olur

Karanlık çöker ufka;  hasret içre yol olur

Paslı kılıçlar iner üstüne hayallerin

Özgürlüğe darbedir niyetleri ellerin

Gönderde dalgalansın yeşil, mavi, kırmızı...

Bu uğurda can verir yiğit kızanı kızı

Uygun adım yürürken yoktan var'a Hocalı!...

İsrafil tez davranır, üfler sur'a Hocalı!...

 

Çoluk çocuk demedi gözü dönmüş katiller

Viraneye dönüştü dünkü bahtiyar iller

Melekler seyre daldı yiğitlerin cengini

Kırmızı karanfiller kandan aldı rengini

Son nefesi verirken tebessüm eylediler

Kelime-i tevhidi yürekten söylediler

Nazar eyleyen gördü, canların güldüğünü

Demek ki yiğitlerin böyle olur düğünü

Kefen diye sarılır yiğit kar'a Hocalı!...

Ateş denizlerinde el ver mâr'a Hocalı!...

 

Dedem Korkut, Yunus'a dayanır bir ucunuz

Müslüman olmak mıydı kardaş sizin suçunuz?

O soylu kavgalarda vuruşarak öldünüz

Şehitler bağbanında goncaydınız, güldünüz

Size bir kurşun değse, biz çekeriz sızıyı

Alından silmek müşkül, bu kapkara yazıyı

Gökler ölüm kusarken hiç dinmedi ağrımız

Hicranın aleviyle yandı kara bağrımız

Özgürlüğün uğrunda düşer dar'a Hocalı!...

Bu müzmin hastalığa derman ara Hocalı!...

 

Hocalı’da kurşuna dizildi nice canlar

Yarası olmayanlar, yaralıdan ne anlar

Şehitlerin kanıyla sulandı karanfiller

Yüreğin ahvalini söze dökemez diller

Kökler yerli yerinde, fidanları biçtiler

Bu yoldan dönmemeye yiğitler ant içtiler

Bulutlar kefen oldu, gül yüzlü Mehmetlere

Körpe fidanlarımız gark oldu rahmetlere

Söndürülmez  bu yangın, döner kor'a Hocalı!...

Hiçbir engel tanımaz, yıkar bora Hocalı!...

 

İmanlı bağırlara kör bıçaklar saplandı

Akıtılan her damla kanımız hesaplandı

Yiğitlerin kaydını defterlerden düştüler

Zulmün leş kargaları üstüne üşüştüler

Canlar toprağa bedel, kanla çizildi sınır

Kül olmuş coğrafyada canla çizildi sınır

Mevsim hazandır şimdi, kuşların göç vaktidir

Taşlaşmış vicdanlardan alınmış öç vaktidir

Her acı bir kıvılcım, yürek çıra Hocalı!...

Elbet zalimlere de gelir sıra Hocalı!...

 

Acıyı yudum yudum içti analarımız

Dili olsa konuşsa metruk binalarımız

Sinsi ve namerttirler, biliriz kalleşleri

Köpekler bile yemez o kokuşmuş leşleri

Batı beslemesinin hiç bitmez oyunları

Kılıçları öpecek o kalın boyunları

Haramzade eşkıya varsın saldırsın size

İnananlar elbette çıkacak bir gün düze

Ermeni'nin de  yüzü döner mora Hocalı!...

Hayat böyledir işte, yazı tura Hocalı!...

 

Her kul yanında taşır bahtının karasını

Vefa iyileştirir yetimin yarasını

Kolay tamir edilmez kalplerdeki kırıklar

Yutkunurken batıyor kekremsi hıçkırıklar

Rahmet yağacak gökten, yeşerecek umutlar

Güneşin menzilinden çekilecek bulutlar

Gözden akan kanlı yaş, elbet bir gün dinecek

Toprağından kopanlar yurtlarına dönecek

Bu devran böyle gitmez, dayan zora Hocalı!...

Gül bahçesine döner bir gün bura Hocalı!...             

 

M. NİHAT MALKOÇ