
Hizir aleyhi̇selam hi̇kayesi̇
85 yaşında bir dedemiz,
14 yaşındayken yaşadıklarını şöyle anlatıyor.
Ankara'nın Çubuk ilçesinin bir köyünde
babası köyün en zengin kişisiymiş.
Annesi tam bir Osmanlı kadını.
Babası ölünce annesi ağalığı bırakmamış.
Ağalıktan kasıt da köylüye göz kulak olmak,
ihtiyacı olanın ihtiyacını görmekmiş.
Öyle çok arazi ekerlermiş ki
köyde ekini (Buğdayı) olmayan kimse kalmazmış.
Çünkü olmayana da annesi verirmiş.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında kıtlık olmuş.
Ambarlar boş kalmış.
Annesi köyden ekin isteyenlere de vermeye devam etmiş
ama ambarlarının tamamen boşaldığını geç fark etmiş.
Öyle ki son isteyen kişiye ekin verirken fark edebilmiş,
yine de boş çevirmemiş.
Aynı gün çiftliğe bir yabancı gelmiş ve
"Açım, bana bir ekmek verir misiniz ?" demiş.
Annesi "Ayak üstü olmaz, siz şöyle oturun
ben size yemek hazırlayıp bir sofra getireyim" demiş.
Sofrayı hazırlayıp gelince bir bakmış ki adam yok.
Oğluna söylemiş ve çiftlikte sağa sola bakmışlar
ama bulamamışlar.
Biraz sonra köyden yine birisi ekin istemeye gelmiş.
Annesi oğluna
"Oğlum ekin kalmadı ama sen yine de ambara bir bak,
kıyıda köşede ne varsa verelim,
boş göndermeyelim" demiş.
Oğlu köylüye ekin verip göndermiş ve annesine
"Anne ambar ekin dolu" demiş.
Gitmiş bakmışlar ve hayretler içinde kalmışlar.
Ambar gerçekten ekin dolu.
Sene 1944 falan.
Annesi tam bir Osmanlı kadını,
beş vakit namazını hiç aksatmamış.
Oğluna "Oğlum herhalde o adam Hızır AS'dı.
Ambarı doldurdu gitti.
Geleni boş çevirmeyin demek istedi,
kimseyi boş çevirmeyelim" demiş.
Ayrıca kerametin bozulmaması için de
bunu gizli tutmasını oğluna tembih etmiş.
Anne köylüye haber göndermiş;
kıtlık olması nedeniyle fazla ekin olmadığını
ancak yine de geleni boş çevirmeyeceklerini ve
herkese ekin vereceklerini söyletmiş.
Gelen almış,
giden almış ama ambara kimseyi sokmamışlar.
Gizlemişler.
Sonra bir şeyi daha hayretler içinde fark etmişler.
Ambarda ki buğday hiç eksilmiyormuş.
Yani gidenin yeri doluyormuş.
Öteden beri ambarlarına girip çıkan komşu bir kadın
hem ambara alınmayışından hem de
gelip gidenlerin çokluğundan şüphelenip
ambara bakmak istemiş ve dolu olduğunu görünce
"Bu ambar hiç boşalmıyor ki" demiş.
Ve tılsım bozulmuş,
ekin aldıkça ambar boşalmaya başlamış.
Ama o kıtlık yılları da böyle atlatılmış.
Bir kaç yıl sonra annesi köy ekmeği pişirmek için
köyün kadınlarını yardıma çağırmış.
Köylü bir bakmış ki köylüye yetecek ekmek yapılmak isteniyor.
"Düğün değil bayram değil,
bu kadar ekmeği niçin pişiriyorsun" deyince
annesi sessiz kalmış ve "Siz yardım edin,
yarına lazım, şunu da getirin, şunu da götürün" demiş.
O gün akşama kadar ekmekler, yemekler pişirilmiş
herkes yarını bekliyor. Acaba ne olacak?
Ertesi gün sabah imam sela vermiş ve
annesinin vefat ettiğini ilan etmiş.
Tüm köylü o yemekleri cenazeden sonra yemişler.
*Oğlu da bu hikayeyi bizzat anlatan kişidir.
Allah CC rahmet eylesin.
Bu yazı alıntıdır
Allah rahmet etsin böylesi güzel gönüllü insanların sayısını arttırsın,paylaşım için sağ olasın kardeşim, selamlarımla.