Card image cap
Hatiladikça hüzünleni̇ri̇z hep

Gün geçtikçe artan yalnızlığımız, 

dünyanın bulanık suları içinde 

bizi kendimiz karşısında da yabancılaştırdı. 

Tanıdıklara bile şüpheyle, 

yabancılara düşman gözüyle bakar olduk. 

Bir zaman sonra bir kâbustan uyanır gibi 

etrafımıza bakındık ve 

yanımızda en yakınlarımızın bile kalmadığını gördük.


Bir fırtına sonrasının korku ve ürpertisi doldu gönüllere. 

İki kanadı olmadan

uçamayan kuşlar gibi maneviyatlarını körelttiğimiz, 

sevgi ve ilgimizi esirgediğimiz, 

bir kanadıyla hayata uçabilir zannettiğimiz çocuklarımızın

korkunç feryadı doldurdu kulakları sonra.


Üç günlük dünya hayatını âsûde geçirmek için, 

sevdiklerimiz ve sevildiklerimize yabancı kalırke; 

daha çok kazansınlar,kazandıkça mutlu olsunlar diye 

çocuklarımızı da bu yarışa katarken, 

dünya hayatının bitiminde 

bizlerle birlikte öteye gelmeyecek olan 

hiçbir şeyin gerçekte bir anlam ifade etmediği

bilincini onlara verememişsek, 

bu koşuda boş yere terlemişiz, 

terlemişsiniz,terlemişler demektir.


Bin bir hatırası ve güzelliğiyle konaklar yıkıldı önce. 

Geniş aile küçülüp “çekirdek” oluverdi. 

O çekirdek düştüğü toprakta bir daha yeşermedi. 

Ne yitip kayboldu, ne de bir daha eski haline dönebildi. 

Geniş avluların yerini insanın bedeninden çok, 

ruhunu sıkan balkonlar aldı. 

Çocuklar oyunlarını uzak köy yerlerinde unuttu.


Çiçek,ağaç, kuş türleri artık lügatlerden öğrenilir oldu. 

Toprağa değmeyen ayaklar,kaldırımlar üzerinde 

yürüdükçe o soğukluğu gün be gün yüreklere doğru taşıdı.

Hissizleşen kalplerin katılığı bakışlara sirayet ettiğinde gözler de

birbirinden kaçar oldu. 

Ve insan özünden uzaklaştıkça, 

kendini ve değerlerini kaybetti. 

Dün için bir anlam ifade etmeyen, 

olsa da olur olmasa da 

kıymetindekiler öncelik sırasında ilk sıraya oturdu.


Fertler sadece kendisi için yaşaması gerektiğine ve 

hayatın bir yardımlaşma değil savaş olduğu yalanına inandı. 

Birbirine yaslanarak, dayanarak yürüyenler, 

birbirinden ayrı kalınca topallayan, 

dahası yerlere serilen varlıklar haline geldi.

Bu Dünya Var Eden’in yanında 

sinek kanadı kadar değeri olmadığı unutuldu. 

Her zaman takıp takıştıran ve makyajını yenileyen, 

süslü bir gelin gibi görünen dünyanın, 

gerçekte milyon yıllar yaşamış 

bir acuze olduğunu hatırlamadılar. 

Gel diyerek elini uzattığı hiç kimseye de elini verdiğini 

ne gören ne de duyan oldu.


Bunlara rağmen ulaşılmayacak, 

kavuşulmayacak o sesin ardına takılıp,

kendilerini bile kaybedene kadar yürüdüler, koştular. 

Bir denizin suyuna parmak daldırıp,

parmağındaki ıslaklığa kananlar, 

deryalar karşısında gözlerini yumdular,

yummaya devam ediyorlar maalesef. 

Hoşça kalın.