Card image cap
Haddi̇ni̇ bi̇lmek


HADDİNİ BİLMEK



Her toplumun, kendine özgü milli ve manevi değerleri vardır. Din, dil, ahlak, gelenek ve görenekler bunlar arasındadır. Milli ve manevi değerler, bir toplumun kültürünü oluşturur. Toplumun birlik ve beraberliğini güçlendirir.


Milletleri ayakta tutan millî ve manevî değerlerdir. Bu değerler, milletlerin birlik beraberlik ve toplumsal dayanışma içerisinde yaşamasını ve milli kimliğiyle tarih sahnesinde yer almasını sağlamaktadır. Milletler, söz konusu değerleri gelecek kuşaklara aktardığı oranda varlıklarını sürdürürler. 


Türk Milleti'nin sayısız tehdit ve zorluk karşısında asırlarca ayakta kalması, hiçbir zaman boyunduruk altına girmeden varlığını sürdürmesi, her biri diğerinden güçlü 16 büyük devlet kurarak milyonlara hükmetmesi, insanımızın milli birlik konusundaki duyarlılığının ve titizliğinin bir sonucudur. Türk insanının bu husustaki kararlılığı, milletimizi tarih sahnesinde yüzyıllardır lider ve öncü konumda tutmuştur.


MİLLÎ ve MANEVİ DEĞERLERE SAYGILI OLMAK 


Yüce dinimiz İslâm; insana, onun inanç ve düşüncelerine, dinî değerlere ve kutsallara saygıyı esas alır. Çünkü insana saygı, Allah’a saygının gereğidir. Dinî değerlere, kutsallara, peygamberlere ve müminlere saygısızlık etmek,bunları alaya almak, insan onuruna ve haysiyetine yakışmayan bir davranıştır.


 İnsanları alay etmeye iten iki psikolojik etken vardır. Biri, alay eden kişinin büyüklenmesi, kendi inanç, değer, düşünce ve davranışlarını beğenmesi; diğeri ise karşısındakini beğenmemesi, küçük, hakir, değersiz, önemsiz ve ikinci sınıf görmesidir. Dolayısıyla “alay”; inanç ve davranışla ilgili ahlâkî bir zafiyettir.


Konumuzla ilgili hadis şöyledir.


“Mümin, insanları lanetlemeyen, kötü söz ve çirkin davranışlar sergilemeyen kimsedir.”


İnsan olarak bize yakışan konuştuğumuz zaman incitmeden, kötü kelimeler kullanmadan ve kendi dilimizin güzelliklerini kullanarak hoş söz söylemek olmaktır.

Yüce Mevlâ'mız dua ederken bile haddi aşmamak gerektiğini belirtmiştir.

Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. 

(A’raf Suresi 55. Ayet)


Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim? 

(Zuhruf Suresi 5)


 "Mevlana’ya sormuşlar o kadar yazarsın, o kadar okursun ne bilirsin? Mevlana şu yanıtı verir." “Haddimi bilirim.” 

Mevlana çok güzel anlatmış; Buradan kişinin kendi değer ve sınırlarını bilmesi gerekliliği anlaşılmaktadır.

Sadi Şirazi ise konuyu  "Ne kadar bilirsen bil, bilmediğin haddinse bence hiçsin." sözleriyle özetlemiş.


Bilmek istersen seni,

Can içinde ara canı.

Geç canından bul anı,

Sen seni bil, sen seni.



Hacı Bayram Veli Hazretleri de "Sen seni bil sen seni" diyerek kişinin kendini bilmesine vurgu yapmaktadır. Haddini bilmek için kendini bilmek gereklidir, eğer kişi kendini bilmiyorsa, kendi değerini ve sınırlarını tanımıyorsa doğal olarak haddini de bilmiyor demektir.


Yunus Emre'ye göre de ilim için önce kendini bilmek gerekir.


İlim ilim demektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır?


Yüce Kur'an'ı Kerim'deki ilgili ayetler, din ile ve dinî değerlerle alay etmenin, dini oyun ve eğlence yapmanın küfür olduğuna, alaycıların dost edinilmemesi gerektiğine açık seçik delalet eder.


Dinî değerlerle, ayet, peygamber ve müminlerle alay etmek, inanmayanların geçmişten günümüze sergiledikleri genel bir tavırdır.


Sonuç olarak; “Peygamber, Kur’an, ayetler ve dinî değerlerle alay etmek, insanlık onuru ile bağdaşmayan, geçmişten günümüze mümin olmayanların sergilediği bir davranıştır.Mümin insanlarla, hiçbir dinî değer ve kutsallarla alay etmediği gibi, alay edenleri de tasvip etmez, onları dost edinmez. Alaylarına karşı duyarsız kalmaz, gereken medenî tepkisini gösterir.”