Başıma yağsa da belâ yağmuru
Rabbimden
gelmiştir, "az" der geçerim
Üstüme
sıçrasa suyu, çamuru
Varsın
hazan olsun, "yaz" der geçerim
Ömür
bu; inişi, çıkışı vardır
Bir
düzen tutmayan akışı vardır
Yufka
yürekleri yakışı vardır
Yılmam
yokuşlardan, "düz" der geçerim
Yürekten
bakarsan içi görürsün
Kerbelâ
misali acı görürsün
Ne
kadar yaşarsın, kaçı görürsün?
Saymaya
ne gerek, "yüz" der geçerim
Her
nereye baksam dökülmektedir
Hakikatin
beli bükülmektedir
Bahçelere
zakkum dikilmektedir.
Hayat
kokuşmuşsa "tuz" der geçerim
Kısılmaya
gelmez sözümüz bizim
Kimlik
aynasıdır özümüz bizim
Baharı
müjdeler güzümüz bizim
Paslı
zincirleri "çöz" der giderim
Gamı,
kasaveti atmak gerekir
Önce
öz nefsine çatmak gerekir
Söz
namustur bizde, tutmak gerekir
Ölsem
de vazgeçmem, "söz" der giderim
Hayat
yalan olur, sen de yalancı
Ölümü
aratır dinmeyen sancı
Yaz
sıcağı gibi kavurur acı
Bu
fasl-ı hicrandır, "güz" der geçerim
Emr-i
Hak kapıya dayandığında
Gönüller
hüzünle boyandığında
Acılar
uykudan uyandığında
Sardığın
kefene "bez" der geçerim
Nefsimi
dost bilip kayıramam ki
Sesimi
sağıra duyuramam ki
Uzağı
yakını ayıramam ki
Kalmam
bu diyarda "uz" der giderim
M. NİHAT MALKOÇ