küf kokulu zaman demlenirken mâzinin gümüş renkli fanusunda

bir cami avlusunda eski bir şadırvan söyleşir berrak sularıyla

keder tanığı ay ışığı, gecenin beşiğinde uyurken son uykusunu…

…hüzün sarmaşıkları sarar ruhumu biteviye, hasretin semahında…

 

gül yüzlü umutlar yorgan olurken acının üşüyen gölgesine

bir peri masalında kaf dağı’nın ardına düşer vuslatın çeyreği

haşimî melâller gecenin koyağına tüner hicran sonrası

ay dede, sonsuzluk türküsünü fısıldar gecenin kepçe kulaklarına…

 

cam kırıkları can kırıklarına karışırken kadim bir hint tapınağında…

…yalın ayak, hüzünler devşiririm boddhi’nin kırılgan dallarından

tutkuyla bilenmiş (n)azarlar bağdaş kurar göz bebeklerimin kuytularına

yarım (y)anlarımı tam(am)lar uzak baharların nevâkâr nağmeleri…

 

gün istiflenir, gecenin kanat sesleri gök boşluğunda yankılanırken

silinir buğulanmış gönül aynasına yazılan esrarlı sözler(in)

gün artığı zaman, kuşanır gecenin pas tutmuş gümüşî hançerini

barış, sükût-ı hayale uğrar umarsızca yol alan ak güvercin kanadında…

 

m. nihat malkoç