Card image cap
Duvara yaslanma çöker

Sen kendini tanıyorsun ya, boş ver gerisini. 

Kendini tanımazsan kimseyi, 

hiçbir şeyi tanımaz,tanıyamazsın mazallah. 

Sen beni hiç tanımadın ki. 

Tanıtmadım kendimi ne sana, ne de başkasına. 

İstemem; çünkü kimsenin “şimdi bunu yapardı”, 

“yapmazdı” ya da “yapmamalıydı” demesini. 

Hiçbir zaman tepkimi tahmin ettirmedim” 

niçinler”le muhatap olmamak için. 

Farkındaysan hiçbir zaman seni de tanımaya çalışmadım, 

“insan zamanla değiş”ire maruz kalmamak için…


Niye kurcalanır insanlar, 

niye didik didik edilmeye çalışılır insanların özelleri, 

anlayamıyorum, niye tanınmaya çalışılır ? 

“Kendine benzer yönler bulmak” çabası mı ? 

“Akmasa da damlar” mı ? 

“Dost olup acı söylemek” mi ? 

“Düğün aşıyla dost kazanmak” mı ? 

“Damlaya damlaya göl'mü olacak,sen mayalayasın” diye, 

ya tutarsa… 

Ama ya tutmazsa… 

Hayal kırıklığına uğrama riskini 

büyük bir cahil cesaretiyle göze alıyorsun. 

Kim bilir tanıdığını sandığın kaç insan için, 

“seni hiç tanıyamamışım, senden hiç beklemezdim” dedin, 

ya da gerçekten yanlış tanıdığının farkına varıp 

gerisin geri aynı yoldan dönmeye çalıştın… 

Hala tanımaya çalışma peşindesin, 

hala anlamaya çalışma peşindesin, 

bu da yetmiyor çıkardığını sandığın sonuçlar üzerine 

yorum yapma cüretini bile gösteriyorsun ulu orta.


Bırakın tanımaya çalışsın, çalışsınlar sizi, yerleştirsin, 

yerleştirsinler üç kuruşluk aklına muğlâk uydurmalarını. 

Önce avutur kendini sonra nasıl olsa 

ya şair olup dizeleri de kandıracaktır, 

ya da yazar olup, kâğıda dökecektir gerçek sandığı farazilerini. 

Hiçbir şey yapamazsa “deneyim kisvesi” altında 

sağda solda beyanat verecektir, kendi gibi tanım meraklılarına.


Dikkat edin birilerini tanıdığını sanan insanların ağzından 

sadakat kelimesi düşmez. 

Bu insanlar, hayal kırıklıkları yaşamak ve 

yaşatılmak için doğmuşlardır sanki. 

Çevresindeki herkesi tanımlayacak hazır cümleleri vardır onların. 

Ufacık beyinlerinde hali hazırda bekleyen 

bu tanımlamalara aykırı bir şey varsa 

“ben nasıl tahmin edemedim” yoksa “ben 

adamımı bilmezmiyim” derler hemen. 

Bunlar yağlı ekmek gibidir, dört boyunduruğa muhayyerdir. 

Karda yürüyüp iz bırakmadıklarını sansalar da, 

dizlerine kadar bata bata gittikleri her adımlarından bellidir.


Bu zevat/ zevatlar bir bakmışsınız hatırı sayılır 

birinin kapısından ekmek yer, orada çalışır. 

Fakat yediği tekneyi her gün kirletir tabiri caizse. 

Ekmek teknesi sahiplerine demediğini bırakmazlar. 

Hatta onların inançlarını bile sorgularlar. 

Bir de bakmışsınız aynı zevat/ zevatlar güya ekmek teknesi sahiplerinin 

haklarını korumak için yazarlık yaparlar, 

gazetecilik yaparlar, internet siteleri kurarlar. 

Dernekler kurarlar; 

o kadar ustadırlar ki dernek üyelerini 

usta bir manevrayla kendine inandırır, çevre edinirler. 

Bir de bakmışsınız aynı zevat/ zevatlar filanın temsilcisi, 

falanın muhabiri, filan oluşumun yöneticisi olmuşlar. 

Her şey olmuşlar ama,adam olamamışlar.

Adam olmayınca da,insanlık adama ağır gelirmiş.


Duvara yaslanma yıkılır, insana güvenme ölür.

atasözünün açıklaması ve anlamı:

Yeryüzündeki her şeyin bir sonu vardır, 

hiçbir şey kalıcı değildir. 

Bugün var olan, yarın olmayabilir. 

Verilen destek ve yardımlar da sürekli olmaz. 

O hâlde insan, 

yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, 

öncelikle kendi gücüne, 

bilgi ve becerisine inanıp güvenmelidir. 

Kişi mümkün olduğunca bağımsız bir şekilde yaşamalı, 

geleceğine kendi yön vermelidir.


Yazı Recep Çakmak'tan ALINTIDIR