M. NİHAT MALKOÇ
Eski dildeki "sıdk"
kelimesinin günümüz Türkçesindeki karşılığı olan "doğruluk" güzel
ahlâkın eşiğidir, insanî bir meziyettir. Müminlerde bulunması gereken
hasletlerin başında gelir doğruluk. Bu duyguyla mücehhez ruhlar her açıdan pak
olur. Böyle bir manevi olgunluğa erişmiş ruhlarda yalan, yanlış, ihanet ve
ifsat duyguları barınamaz.
Doğruluk,
erdemlerin sertacıdır. Hasta ruhların manevi ilâcıdır. İmanın kemâlâtının
aynasıdır. Vicdanlar ancak onunla arınarak berraklaşır. Onun içindir ki
nebilerin en büyük vasıflarından biri olarak belirtilmiştir. Yüce Rabbimiz
(c.c.) Bakara Suresi'nin 177. ayetinde "Yüzlerinizi doğuya ve batıya
çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe,
meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü
kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma
yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında
sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri
bunlardır." buyurarak doğruluğun önemine vurgu yapmaktadır.
Doğruluk insanlığın (insaniyetin)
zirvesidir. Doğruluk bizleri ihanetten, hasetten, kinden, nefretten,
düşmanlıktan ve yalandan uzaklaştırır. Böylece "emin" sıfatına sahip
oluruz. Peygamber Efendimiz de bununla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz, doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı
doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru/sıddık’ olarak
tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme
götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında
‘yalancı/kezzab’ olarak tescillenir.” (Buhari, Edeb, 69.)
İnsanı insan
kılan ve hayatı yaşanılabilecek bir kıvama getiren, hissiyatın en asili olan doğruluktur. Doğru insan, ucu nereye varırsa varsın
hakikati konuşur, gerçeğe uygun bilgi verir, dürüst ve güvenilir olur, şartlar
ne olursa olsun, vaadine sadakat gösterir. Doğruluk da beraberinde adaleti ve
onun yansıması olan hakkaniyeti getirir. Bütün bunlar bir araya gelince hayat
arzulanan huzura ve istikamete kavuşur. Neticede dünya cennete dönüşür.
Doğruluk saygıyı, sevgiyi,
diğerkâmlığı, şefkat ve merhameti, dolayısıyla da yardımlaşmayı beraberinde
getirir. Bunlar da hayatı güllük gülistanlık haline dönüştürür.
Ramazan her yönüyle doğruluk ayıdır.
Gerçi Müslümanlık iddiasında bulunan kişi sadece ramazanda değil ömrünün her
yılında, her ayında, her haftasında, her gününde, her saatinde, her dakikasında
ve her saniyesinde doğruluk üzere yaşamalıdır. Fakat ramazanda bu husus biraz
daha ön plana çıkar. Bu konudaki hassasiyetlerimiz daha bir artar.
Bir irfan mektebi olan ramazan,
manevi cihetteki basiret nazarlarımızı keskinleştirir. Bu ayda hayata iman ve
Kur'an ölçeğinde bakmaya daha bir gayret ederiz. Onun içindir ki doğruluk bu
ayın ana nüvesini oluşturur. Zira doğruluk ıskalanırsa tutulan oruçların da bir
ehemmiyeti kalmaz. Doğruluk da tabiatıyla cenneti beraberinde getirir.
Peygamber Efendimiz ramazana dair ümmetine şu müjdeyi vermiştir: “Kim inanarak
ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları
bağışlanır.” (Buhari, İman, 28.)
Mümin, özüyle ve sözüyle her zamanda
ve her mekânda doğru olan ve karşısındakine güven veren insandır. Zira imanla
doğruluk arasında güçlü bağlar vardır.
Doğrular (sıddıklar) Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın kendilerine nimet
verdiğini bildirdiği dört grup insandan birisidir.
Müslümanlık bir iddiadır, onu tavır
ve davranışlarımızla ispatlamak temel vazifemizdir. Vaktiyle Allah Resulü,
kendisine, “Ey Allah’ın elçisi! İslâm hakkında bana öyle bir söz söyle ki onu
senden sonra kimseye sormayayım.” diyen sahabiye (Süfyan b. Abdullah’a),
“Allah’a inandım de ve dosdoğru ol!” (Müslim, İman, 62.) buyurmuştur. Zor da olsa, bunun gereğini hakkıyla yerine
getirmek zaten iyi bir mümin olmak demektir.
Ramazanın aziz milletimize, ümmet-i
Muhammed’e ve dünya coğrafyasına hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz
ediyorum. Rabbim oruçlarımızı kabul ve makbul eylesin.