Card image cap
Bu dünyadan göçmek

“Dünyadan ahirete göçmek 
bir bardaktan diğerine boşalmak gibidir…”

Nepal’de düşen uçağın enkazına ulaşıldı diyordu spiker. 
Dağın eteğinde, paramparça olmuş uçak görüntüleri.
Hani bizde o uçakta olabilirdik. 
Hayal ediyorum ki, 
uçak düşmeye başlamış ölüm muhakkak, 
nasıl bir ruh hali içinde olurdum ki ? 
O an neler düşünürdüm. 
Dünyalık neleri düşürürdüm.
Cep telefonunu açıp ben ölüyorum diye 
kimseye telefon etmezdim en azından. 
Yahut kendi bu acıklı halimi videoya kaydedip 
sosyal medyada paylaşmazdım da.

Kendi sonumu seyrederken, 
bu ana kadar seyrettiklerimin 
beni acıyarak seyrettiğine tanık olurdum herhalde. 
Paramparça olurken acı hissedermiydim ki ? 
İnsan en çok ölüm anında acı çekermiyim diye düşünür ya.
O an etrafımda kimleri görürdüm ki ? 
Beni teselli eden olur muydu ? 
Ruhumun parçalanmış tenime bakarken 
şaşkın halini hayal bile edemiyorum.

İnsan ne kadar zengin olursa olsun, 
ne kadar teknolojik donananıma sahip olursa olsun.
En iyisini yaşasa, ölüme garanti yok. 
En keyifli bir anımız da 
keyfimizin bozulduğu anlara tanık olacağımız gibi 
ölüme de tanık olabiliriz. 
Hani dipdiriydi, yaşam doluydu, 
nasıl oldu da kalp krizi geçirdi bu gencecik yaşta 
ve öldü dediğimiz nelere tanık oluyoruz. 

Bizim hayatımız devam ettiği için 
bir çırpıda onları unutup hayata devam ediyoruz. 
Ne yazık ki, ölümle çıkılacak sonsuz yolculuğa 
hazırlık yapmıyoruz. 
Bu halimizle pek perişan bir son  
bekliyor bizi sonuçta.

Hani bunları yazarken ben bundan geri değilim. 
Bunu yazarken ben de kendi halime bakıyor 
ve ne yapabilirim, nasıl bir hayatın içindeyim, 
kimlerle yatıp kalkıyorum diye derinden düşünüyorum. 
Haberleri izlerken, kah bir depremde, 
kah bir yanardağ lavlarında kah tsunami ile 
boğularak ölenlerle ben de ölüyorum. 
Onların öldüğü anı düşünüyorum. 
Neler hissediyorlar diye ders alıyorum.

Güncel, seçimler konuşulurken, 
çıkarlar çatışması yaşanırken, 
herkes ben kazanayım derken.
Kirli çamaşırları ortaya döküp düşmanlıkları kusarken.
Allah korusun bir afet başımıza gelse, 
çok kişinin öldüğünü görsek kim siyaseti hatırlar, 
çıkarları düşünür ki ? 
Bu siyasi görüntü bile başlı başına bir afet gibi aslında
Azmış,kudurmuş sonunu düşünmeyen insanlık kitleleri
Siyaset insanı ölümden kurtarmıyor ki ! 
Diğer yandan kim ne kazanırsa ölünce 
dünyadan mezarına mı götürüyor ki…

Derde çare aramayıp erteledikçe 
o derde çare bulunamaz hale geliyor 
ve nihai son o kişiyi buluyor. 
Bardağımız dolduğunda başka bardağa doluyor 
ve biz başka bir bardağa alışıyoruz. 
İkinci bardak öylesi büyük ki… 
ilk bardağın kirlerini yakacak mekanizmaları da var. 
Kirleri kabul etmiyor asla… 
Bu yüzden dünyada yaşarken kirlenmeden yaşamak gerek. 
Tertemiz,kimsenin kalbini kırmadan 
bu dünyadan göçüp gitmektir.
Evet, bunu yaşarken yapabilene ne mutlu, 
hele ki bu kirlenmiş ve vurdumduymaz toplumda.
Şu an ne konuşuyoruz,biraz sonra ne konuşuyor olacağız. 
Konuşabilecek miyiz ?

Dost diyeyim dar günde, ol yanımda
Güler yüzle ayağa kaldır beni
Dost diyeyim gir sımsıcak kanıma
Güzel sözle ayağa kaldır beni

Küstürdüysem küslük affette bitsin
Ne kötülük etmişsem unut gitsin
Allah için sev şer buzları eritsin
Eğrim düzle ayağa kaldır beni

Kimde yok ki dünya sınavı ağır
Duygudaş ol derdime olma sağır
Etme bulma dünyası hayrı çağır
Halim dozla ayağa kaldır beni

Bilirim sen doğru yola öndersin
Dua et ki Allah sebep göndersin
Tövbe edip Mevlam hayra döndersin
Oku cüzle ayağa kaldır beni