Card image cap
Alaca’mizin angutlari

“ ANGUT ” kelimesinin mecaz anlamını bilen Alaca’mızın insanları, 
yazımın başlığından dolayı bana kızacaklar ve diyecekler ki 
“Alaca’mızda gerçekten  ANGUT'lar var mı ?” 

Aslında yazımın başlığına tepki gösterenlerden bir ricam olacak;  
eğer sıkılmadan yazımı sonuna kadar sabırla okurlarsa 
“ ANGUT ” kelimesinin gerçek anlamının hiç de 
“sevilmeyecek, hoşlanılmayacak” bir kelime olmadığını göreceklerdir. 
Hatta yazıyı bitirdikten sonra da ben bugüne kadar mutlu olmak için 
“Niçin angut olmadım?” diye de, kendilerine kızacaklar. 

Sözlüğe baktığımızda “ ANGUT ” kelimesinin  mecazi anlamı 
”aptal”, “salak” olarak tanımlandığını görmekteyiz. 

Büyüklerimizden duyduğumuz şekilde bizler de çocukluğumuzda 
“aptalca veya salakça” bir hareket yapan arkadaşımıza 
“ ANGUT  ANGUT ” ne bakıyorsun?”,  
“Angutlaşma” gibi ifadeleri çok kullandık. 
Bu kelimeyi kullandığımız arkadaşlarla da 
zaman zaman kavgalar ettiğimiz olmuştu. 
Şu anda bile birine “a“ ANGUT'laşma”,
“ ANGUT musun?” desek,  o şahıstan “sensin ANGUT ” diye 
bir cevap alabiliriz veya yumruklarını sıkarak 
sizi kavgaya davet eden bir angut ile yüz yüze gelebiliriz. 

Siz siz olun tanımadığınız veya nazınız geçmediği bir şahsa, 
“BİR APTALLIK VEYA SALAKLIK YAPTIĞI ZAMAN “,
 sakın ola ki ona “ ANGUT ” kelimesi ile hitap etmeyin. 
Yoksa  ANGUT'ca iyi bir sopa yiyebilirsiniz. 
Benden söylemesi. 
Bu öğüdümü “ ANGUT ” değilseniz tutarsınız. 

Sözlükte “ ANGUT ” kelimesinin bir de gerçek anlamı yazılı. 
Bu anlamını okuduğumuzda “ ANGUT ” kelimesinin 
“kiremit renkli evcileştirilen ördekgillerden bir kuş türü “ olduğunu öğreniyoruz. 
“ ANGUT'un bir kuş olduğunu bilmeyen binlerce “ ANGUT ” var ülkemizde. 
Ayrıca “ ANGUT'un bir kuş olduğunu bilenlerin içinde de, 
bu güzel hayvanın güzel hasletlerinden haberdar olmayan 
çok sayıda “ ANGUT ” var sanırım. 

Şimdi bana soracaksınız:
“ ANGUT ” kuşunun ne gibi güzel özellikleri var ? 
Bunu bir şairimiz şiirle çok güzel işlemiş.  
Şiiri dikkatlice okuyalım. 
Şiirin sonunda göreceksiniz ki bir çok insan 
“ ANGUT ” kuşu gibi olmayı isteyeceklerdir. 

Angut Kuşu 
Birisi bön bön baksa,
Saf salaklığa yorumlar...
'Angut angut durma deriz,
Ardından da güleriz...

Diğer tarafta,
Eşi hastalanınca,
Başucundan ayrılmayan,
Sadakatiyle Hak'ka ayan...
Eşi aç kalmışsa,birlikte aç kalan
Bir kuş yaşarmış !
Adı ne şahin,ne de kartalmış
Sersefil ve korkak bir kuş varmış,
Adı: Angut kuşu...

Öylesine bağlıymış ki,
Eşi ölünce...
Başucundan ayrılmaz,
Kimseyi yanına yaklaştırmaz,
Şahin kesilirmiş,
Angut kuşu...

Eşinin başucunda,
Yemeden içmeden kesilir,
Ölene kadar bir yere gitmezmiş,
Angut kuşu...

Şu yalan dünyada,
Uzatıp da ölümün yasını,
Kaç canlı terk eder dünyasını ?
Sadakatine bravo !
Vefalı Angut kuşu...

Kuşların angutu buymuş meğer !
İnsanoğlunun kullandığı,
Angut bir başka türlü...
Kuş angut da olsa,
Böylesine sadık...
Böylesine pek duyulmadık,
Vefa ile ard arda giderken,
İnsanoğlu daha çok utanmalı,
Bence,
Biribirine angut derken ! ... 

Necmettin Özelçi

Aslında “ ANGUT ” ile ilgili çok güzel de bir efsane var. 
Eğer  ANGUT'la ilgili  bir yazı daha yazmak kısmet olursa; 
o zaman sizlere “ ANGUT  efsanesini” de anlatacağım. 

Demek ki “ ANGUT ” kuşu, 
“eşini çok seven,eşine sadık ve çok vefalı bir kuşmuş.” 

Şimdi ben size soruyorum. 
İçimizden angut kuşu gibi eşi öldüğü zaman eşinin başucunda günlerce, 
aylarca hiç bir şey yemeden içmeden kaç kişi bekleyebilir ? 
Kaç kişi eşi ölür ölmez hemen evlenmeyi düşünmez ? 
Kaç kişi angut kuşu gibi eşine vefalı olur ? 
Bu soruları çoğaltmak mümkün. 
Ben inanıyorum ki angut kuşu gibi içimizden eşine vefalı, 
eşi öldükten sonra evlenmeyi düşünmeyen çok az insan çıkar. 

Çocukluğumuzda büyüklerimiz bizlere özellikle 
“Çocuklar öz kenarında “ ANGUT ” kuşunu görürseniz 
sakın ona taş atıp öldürmeyin. 
Onları rahatsız etmeyin. 
Angut kuşu öldüğünde eşinin başından hiç ayrılmaz. 
Hatta “ ANGUT ” kuşu ölünceye kadar da 
başka bir “ ANGUT ” kuşu ile yuva kurmaz, 
deli divane gibi eşinin ölümünden sonra ölümü bekler. demişlerdi. 
Bizlerde bu öğütleri tutmuştuk . 

Gerek çocukluk yıllarımda gerekse gençlik yıllarımda 
öz kenarlarında; özellikle “Kanlı Bostan” mevkiindeki özde, 
Değirmendere köyünden gelen 
Özhan (Tezekan) mahallesinin altından geçen 
ve evimizin üç yüz metre ilerisinden akan çayda ve 
Alaca’mızın bir çok sulama göletlerinde balık tuttum, ördek avladım. 
Ama bir tane olsun bir angut kuşuna rast gelmedim. 

Sizler acaba hiç Alaca’mızda angut kuşu gördünüz mü ? 
Ellisine merdiven dayadıktan sonra çok şükür 
Yüce Rabbim ölmeden once bana “Alaca’mızın angutları”nı gösterdi 
ve gözlerime inanamadım.  
Darısı sizlere. 

İsterseniz sizleri meraklandırmayayım; “
Alaca’mızın angutları”nı nerede gördüğümü anlatayım. 
Yalnız ben anlattıktan sonra da sakın gidip eşlerine çok sadık 
bu güzel hayvanları yani  angutları rahatsız etmeyin !

Haziranın ilk haftası cumartesi günü Kargın köyünün 
meşeliklerinde mantar toplamaya emekli müzik öğretmeni 
Selahatin arkadaşla gitmiştik. 
Hiç mantar bulamadığımız gibi vücudumuzu tırtırlar sarmış olarak, 
Çorum yolu üzerinde ki İbrahim köyünün göletinin 
çamları arasına canımızı zor atmıştık. 
Arabamda her zaman hazır ve nazır piknik malzemelerini çıkardık;
sergimizi serdik; semaveri yaktık; 
o güzel mavi gölümüzün durgun sularında sinek avlamak için havaya 
zıplayan ve bizleri çok heyecanlandıran sazan balıklarını seyretmeye başladık. 



Bir saat sonra Hamza arkadaşımız da bizi kırmadı; taa 
Yozgat’tan çıkıp yanımıza geldi. 
Çaylarımızı yudumlayıp, sağdan soldan konuşmaya başladık. 
Bir ara bizden elli metre ileride göl kenarında 
dört tane ördek yavrusuna benzeyen kuş yavrularını ve 
iki tane de kiremit tuğla renginde iri kuşları gördüm. 
Yavruların yanındaki iri kuşlardan biri herhalde anneleri idi. 
Babaları ise onlardan biraz ilerde ağaçların arasından kafasını yukarı kaldırmış, 
sağdan solan gelecek tehlikeye karşı  tedirgin bir halde onları gözetliyordu. 
İnsan oğlunda da hep eşlerini ve yavrularını koruma ve 
kollama görevini erkekler yapar ya. 
Bu kuş ailesini de kenardan  babaları olan erkek  koruyordu. 

Arkadaşlara “Aaaa !… 
ördek yavrularına bakın .
Ne güzel yüzüyorlar !
Yanlarında da iki  büyük ördek var “ dedim. 

Selahatin arkadaş ” Şükrü angut angut ne bakıyorsun ? 
O gördüklerin  ördek yavrusu değil, 
Angut kuşları ve yavruları. 
Bugüne kadar sen hiç angut kuşu görmedin mi ? 
Birden angutlaştın.” dedi. 

Ben de, Selahahtin’in dediği gibi aptal aptal suratına bakarak
Hayır ilk defa bu kadar güzel bir kuş görüyorum. 
Anam ne güzel yüzüyor angut yavruları’ “deyip ayağa kalktım; 
karınlarını doyurmak için bir oyana bir buyana 
anaların çevresinde yüzen angut yavrularını 
doya doya seyredeyim diye. 

Doğrusunu söylemem gerekirse ankut kuşlarını 
gördüğümde angutlaşmıştım. 
Bu yüzden Selahahtin arkadaşımın 
“Şükrü angut angut ne bakıyorsun” 
sözlerine de hiç karşılık vermedim ve de hiç kızmadım. 

Çünkü bir birimize karşı nazımız geçiyordu. 
O ne söylerse ben hep güler geçerim, 
bende ne söylersem o da güler geçer. 
Çünkü bizler “angut” gibi vefalı arkadaşız. 
Herkese Selahattin gibi, 
Hamza gibi “angut arkadaşlar” nasip etsin. 
Böyle angut arkadaşlarım olduğu için çok mutluyum…. 

Yazımın sonuna geldik. Şimdi son kez bir daha soruyorum:
”Angut kuşları gibi eşlerine vefa gösteren ve 
eşleri öldükten sonra eşine karşı sevgisinden dolayı 
hiç evlenmemeye karar veren kaç tane ANGUT çıkar Alaca’mızda ?
Eğer böyle angutlar varsa; 
bana yazarlarsa “Alaca’mızın angutları”nın sayısını öğrenmiş  oluruz. 

Sözlerimi şairimizin son mısraları ile bitiriyorum: 

“Vefa ile ard arda giderken,
İnsanoğlu daha çok utanmalı,
Bence,
Biribirine angut derken! ...” 

Şükrü BİLGİLİ